Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) kurucusu ve hapisteki önderi Abdullah Öcalan, PKK ile Türk devleti arasındaki 30 yıllık çatışmaya son vermeyi amaçlayan bir “yol haritası” kaleme alıp göndermiş durumda.
Öcalan’ın barış planı taslağı, çoğu Barış ve Demokrasi Partisi’nden (BDP) Kürt milletvekillerinden oluşan heyetlerle iki buluşmanın ve Türk Milli İstihbarat Örgütü ile yaptığı görüşmelerin ardından açıklandı. Kürt politikacıları, 1999’da tutuklanmasından beri İmralı adasındaki cezaevinde tecritte tutulan Öcalan ile yapılan barış görüşmelerine ilk kez dahil edildiler.
Öcalan, BDP heyetiyle ikinci görüşmesini, onlara üç tane 20 sayfalık el yazısı bir barış planı vererek tamamladı. Her bir taslağın farklı bir üst yazı ile verildiği belirtiliyor: Bunlardan biri “BDP eş başkanlarına” yönelik. PKK’nin Avrupa’daki şubelerine gönderilen mektup “Kongra-Gel Başkanlığı”na; Irak’ın Kandil dağlarındaki PKK üssüne yönelik mektup ise “KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı”na hitap ediyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, PKK, “en azından Newroz’a kadar bir ateşkes, Temmuz-Ağustos’ta ise silah bırakmayı ilan edecek; ardından da ülkeden ayrılma tartışılacak” diyerek, Öcalan’ın taslağından alıntı yaptı.
Hurriyet Daily News de mektuptan, PKK’nin çekilmesi için koşulan şartlardan birinin, taslağı hazırlanmakta olan Anayasa’da “Kürtler de dahil hiçbir etnik kimliğe vurgu yapılmaması” olduğunu belirten bir alıntı yaptı.
Hükümet, Öcalan’ın, binlerce Kürt tutuklunun serbest bırakılmasına, yerel yönetimlerin yetkilerinin arttırılmasına ve Kürt dilinin eğitimde kullanılmasına yönelik yasal düzenlemeler yapılması karşılığında, Türkiye’de özerk bir Kürt bölgesi talebinden vazgeçmeye niyetli olduğunu iddia ediyor.
“50.000 kişilik bir halk savaşı”ndan söz eden Öcalan, Kürt tutukluların serbest bırakılmaması durumunda, bunun çok kötü sonuçları olacağı uyarısında bulundu.
Böylesi bir anlaşma konusunda, hem onlarca yıldır PKK’ye karşı savaşan Türk devleti, hem de Öcalan’ın anlaşması, onun için Türkiye içinde bağımsız bir Kürt devleti planından vazgeçmek anlamına gelen PKK içinde güçlü bir muhalefet söz konusu. Ocak ayında Paris’te üç Kürt siyasetçinin öldürülmesinin bu tür görüşmeleri sona erdirmeyi amaçladığına ilişkin yaygın bir kanı var.
Uluslararası Kriz Grubu’na göre, Türk ordusu ile PKK arasındaki savaş, geçtiğimiz 18 ay içinde -bazıları Öcalan’ın 1999’da tutuklanmasından beri yaşanan en kanlı çatışmalarda- 900’den fazla insanın ölümüne yol açmış durumda.
Muhalefetteki Türk milliyetçisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), görüşmelere yüksek sesle karşı. CHP önderi Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz Eylül ayında, görüşmeler başlamadan önce, onlara karşı olduğunu söylemişti. Taslak planın gönderilmesinden bu yana, CHP’li milletvekilleri, AKP’nin, PKK’nin talepleri doğrultusunda yeni bir anayasa hazırlamasını engelleyeceklerini ifade ediyorlar.
BDP, iktidardaki AKP, medya ve bizzat Öcalan ise barış sürecini, Kürt halkına anayasal haklar sağlayacak bir “demokratikleşme” olarak övüyor. Erdoğan, 10 Mart Pazar günü, PKK’nin silah bırakmaya karar vermesi durumunda, Türk istihbaratı ile PKK arasındaki görüşmelere aracılık etmeyi önerdi.
AKP ile Öcalan, bu görüşmeleri Washington’ın desteğiyle sürdürüyor.
Milliyet gazetesinde yer alan bir röportajda, ABD Başkanı Barrack Obama görüşmeleri takdir etti: “Başbakan Erdoğan’ın barışçıl bir çözüm bulma çabalarını alkışlıyorum... Barışçıl bir çözüm, yalnızca Türkiye’nin güneydoğusunun şiddet eliyle hırpalanmış bölgelerinde yaşayan milyonlarca yurttaşın yaşamını iyileştirmeyecek. Bu, tüm Türkiye’deki insanlar adına gelecek kuşaklar için daha fazla güvenlik ve refah anlamına gelecek. Türk halkı, ABD’nin, onların bu berbat sayfayı kapatma, yeni bir barış ve güvenlik sayfası açma arzusunu somut şekilde desteklemeye devam edeceğini bilmeli.”
Ne AKP ne de Öcalan, Türkiye’deki Kürt sorununa demokratik bir çözüm için çaba harcıyor. Onlar, bunun yerine, ABD’nin bir dizi yeni sömürgeci savaşı eliyle yıkıma uğramakta olan Ortadoğu’da, kendi konumlarını iyileştirmek için ABD emperyalizmi ile gizlice anlaşıyorlar.
Türkiye, Irak’ın 2003’te ABD tarafından istilasından bu yana, Kuzey Irak’taki ABD destekli Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (KBY) en büyük ticaret ortağı haline gelmiş durumda ve onun ekonomisinin bu yıl yüzde 7 büyümesi öngörülüyor. Bu ortaklık, Türkiye’nin, KBY’den petrol ithalatı gereksiniminden kaynaklanıyor.
ABD, aynı zamanda, Türkiye ile PKK arasındaki bu görüşmeler dolayımıyla, PKK’nin Suriye’deki müttefiki olan ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı devirmeye yönelik savaşta bir diğer vekil olarak büyümeyi amaçlayan Demokratik Birlik Partisi (PYD) ile ilişkileri geliştirmeyi ummaktadır.
PYD ile onun silahlı kanadı olan Halk Savunma Birlikleri (YPG), Kuzey Suriye’nin kimi bölgelerini denetim altında tutuyor ve onu ABD destekli muhalefet güçlerine eklemleme yönünde giderek artan çabalar söz konusu. PYD, Öcalan tarafından kurulmuş olan Kürdistan Topluluklar Birliği’nin (Koma Civakên Kurdistan -KCK) bir parçası. ABD destekli Suriye muhalefetinin önderi Muaz el-Hatip, kısa süre önce, Milliyet gazetesindeki bir röportajda, Türkiye ile PYD arasında bir diyalogda “köprü olmaya” gönüllü olduğunu açıklamıştı.