Yeni Zelanda’nın İşçi Partisi-Yeşiller hükümeti işçi sınıfına tarihi saldırılar dayatıyor

Dünya Sosyalist Web Sitesi (WSWS) ve Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK) tarafından 1 Mayıs’ta düzenlenen Uluslararası Çevrimiçi 1 Mayıs Toplantısı’nda Yeni Zelanda’daki Sosyalist Eşitlik Grubu’nun önderlerinden Tom Peters tarafından yapılan konuşma

Tom Peters’ın konuşması

Bu 1 Mayıs’ta, Yeni Zelanda’daki Sosyalist Eşitlik Grubu, COVID-19’un çok büyük acılara yol açmayı sürdürdüğü Pasifik ve dünya genelindeki işçilere devrimci selamlarını iletiyor. Britanya, Avustralya, Yeni Zelanda, Fransa ve ABD’nin sömürgecilik mirası, bu bölge genelindeki ülkeleri, düzgün tıbbi tesisler şöyle dursun çoğu zaman temiz suya çok az erişimi olan, ciddi ölçüde az gelişmiş halde bıraktı.

Papua Yeni Gine’de, virüsün kontrolsüz biçimde yayılması 100’den fazla ölüme ve binlerce kişinin hastalanmasına neden oldu. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), bu hafta yaptığı açıklamada, ülkedeki sağlık sisteminin çökmüş durumda olduğu ve salgınla başa çıkamadığı uyarısında bulundu. 9 milyon nüfuslu bu ülke, 8 bini Avustralya hükümetinden olmak üzere 140 bin dolayında aşı almış durumda. Avustralya, bu eski sömürgesinde yaşayan halkın kaderine bütünüyle kayıtsız.

2 binden fazla koronavirüs vakasının kaydedildiği Doğu Timor’da, kriz, geçtiğimiz ay binlerce insanı evsiz bırakan sel ve toprak kaymalarıyla ağırlaşıyor.

Virüsten büyük ölçüde izole edilmiş olan Fiji, Hindistan varyantından altı vaka tespit ettikten sonra iki haftalık bir kapanmaya girdi. Ülkenin sağlık bakanı, tek bir yanlış adımın, diğer ülkelerde yaşananla “aynı COVID tsunamisine neden olacağı” uyarısında bulundu.

Medya, pandemiyi idare etme konusunda Yeni Zelanda’yı bir model olarak övüyor. Fakat Jacinda Ardern hükümetini yaklaşık bir yıl önce görece sert bir kapanma uygulamaya zorlayan şeyin ne olduğundan hiç söz edilmiyor. Hükümet, bu adımı, sağlık emekçilerinin, öğretmenlerin ve harekete geçilmesini talep eden diğer işçilerin, okulların açık tutulmasını isteyen sendikalardan bağımsız olarak başlamakta olan taban hareketini önlemek için atmıştı.

Hükümet kapanmamaya karar verseydi, sendikalar, ABD, Avrupa ve diğer yerlerdeki sendikaların yaptığı gibi, yüz binlerce can pahasına bu kararı uygulayacaklardı.

Altı ay önce, Ardern’in İşçi Partisi, yeniden seçilerek Yeşiller ile bir koalisyon hükümeti kurdu. Bu sonuç, dünya genelinde medya ve sahte sol gruplar tarafından kutlandı. ABD’deki Jacobin dergisi, bunu işçilere fayda sağlayacak ilerici bir hükümet olarak betimledi.

Yalnızca Sosyalist Eşitlik Grubu ve Dünya Sosyalist Web Sitesi işçilere gerçeği söylüyor: bu, işçi sınıfına tarihi bir saldırı gerçekleştiren, sağcı bir hükümettir.

Virüs dünya çapında ortalığı kasıp kavurmaya devam ederken Yeni Zelanda oldukça savunmasız kalmayı sürdürüyor. Sadece 60 bin kişi ya da nüfusun yaklaşık yüzde 1’i aşılanmış durumda. Ciddi bir koronavirüs salgını sağlık sistemini çökertebilir. Devlet hastaneleri, acil servislerde saatlerce bekleyen insanlarla sık sık dolup taşıyor.

Bu hafta Jacinda Ardern’e yazan 11 yaşındaki bir çocuk, dokuz yaşındaki kuzeninin kalp ameliyatının yeterince yoğun bakım yatağı olmadığı için beş kez ertelenmesine kızdığını ifade ediyor ve hükümetin parlamentoyu yenilemek için 250 milyon dolar ayırdığını, ancak Starship Çocuk Hastanesi’nin büyütülmesini tamamen finanse etmeyi reddettiğini belirtiyordu.

Bu arada, Yeni Zelanda’nın ABD’nin Çin’e karşı savaş hazırlıklarına entegre olmasıyla, Yeni Zelanda’nın yıllık askeri bütçesi geçtiğimiz on yılda neredeyse ikiye katlanarak 2,6 milyar dolardan yaklaşık 4,5 milyar dolara çıktı.

Ardern hükümeti, temel hizmetleri kaynaksız bırakırken, Fletcher Building, SkyCity ve Air New Zealand gibi büyük şirketlere, devlet desteği ve kurtarma paketleri biçiminde on milyarlarca dolar dağıttı. Bu şirketler daha sonra sendikaların tam işbirliğiyle binlerce işçiyi işten çıkarmaya başladılar.

Toplumsal kriz giderek kötüleşiyor. İşçilerin yaklaşık yüzde 12’si şu anda işsiz ya da yeterli bir iş bulamıyor ve ortalama gelir yüzde 6’dan fazla düştü. Her beş çocuktan en az biri yoksulluk içinde yaşıyor. Yaygın emlak spekülasyonu, kiraları 2017’den bu yana yaklaşık dörtte bir artırarak binlerce aileyi evsiz bıraktı.

Sağcı milliyetçi Önce Yeni Zelanda Partisi’nin politikalarını benimseyen hükümet, milliyetçiliği ve yabancı düşmanlığını kışkırtarak sorumluluğu üzerinden atmaya çalışıyor. Binlerce göçmen işçi Yeni Zelanda’nın dışında mahsur kaldı ve bariz bir şekilde ayrımcı bir sınır rejimi tarafından geri dönmeleri yasaklandı.

Egemen sınıfın acımasızlığı, işçileri sola itiyor ve sınıf mücadelesinin yeniden canlanmasına yol açıyor. Daha geçtiğimiz hafta, asgari ücretten daha az kazanan Wellington otobüs şoförleri, NZ Bus şirketinin bir haftalık izin haklarını kaldırıp fazla mesai ücretlerini düşürme girişimine karşı greve çıkmadan önce lokavtla karşılaştılar.

Hemşireler, kısa süre önce yüzde 1,38’lik bir ücret artışı teklif edilmesinin ve hastanelerdeki personel krizini ele alacak hiçbir şey yapılmamasının ardından öfkeyle tepki gösterdiler. Bu zam teklifi, 2018’de teklif edilen yüzde 3’ten bile az. O yıl bu teklif, Hemşireler Örgütü bir satış anlaşmasını kabul ettirmeden önce 30 bin hastane emekçisinin ülke genelinde tarihi bir grevini tetiklemişti.

2018 hemşire ve öğretmen grevlerinin ihanete uğraması, işçilerin düzgün ücret ve koşulların yanı sıra sağlıklarını ve güvenliklerini savunmak için mücadele ettikçe, yalnızca devletle ve büyük işletmelerle değil, aynı zamanda kapitalizm yanlısı sendikalarla da giderek daha açık bir çatışmaya gireceklerini gösteriyordu.

Ardern hükümetinin, on yıl önce meydana gelen önlenebilir bir patlamada 29 kişinin öldüğü Pike River kömür madeni soruşturmasını kapatmaya çalışması, İşçi Partisi ile sendikaların, kârları ve üretimi işçilerin hayatlarının önüne koyan şirketleri korumak için ne kadar ileri gidebileceğini göstermektedir.

Yeni Zelanda bir istisna olmak şöyle dursun, Ardern hükümeti döneminde işçilere yapılan sert saldırılar, işçilerin, Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı’nın parçası olarak yeni mücadele örgütleri kurmalarının acil bir ihtiyaç olduğunun altını çizmektedir.

En önemlisi de, işçileri, mücadelelerini uluslararası sınıf kardeşleriyle birleştirmek ve toplumun sosyalist temelde yeniden örgütlenmesi uğruna mücadele etmek üzere Sosyalist Eşitlik Grubu’na katılmaya ve Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin Yeni Zelanda şubesini inşa etmeye çağırıyoruz.

Loading