Küresel salgın, yeni bir dünya savaşı tehlikesini artırıyor

Peter Symonds, Dünya Sosyalist Web Sitesi'nin (WSWS) Uluslararası Yayın Kurulu üyesi ve WSWS'nin Avustralya ulusal editörüdür. Düzenli olarak Asya, Avustralya ve Güney Pasifik'teki siyasi ve toplumsal gelişmeler üzerine yazılar yazıyor ve Asya'daki Troçkizmin tarihi ve 20. yüzyılın Çin devrimleri üzerine konferanslar veriyor. WSWS ve Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK) tarafından 1 Mayıs’ta düzenlenen Uluslararası Çevrimiçi 1 Mayıs Toplantısı’nda Peter Symonds tarafından yapılan konuşma

Peter Symonds’un konuşması

Koronavirüs pandemisi sadece dünyanın dört bir yanındaki emekçilere büyük bir sosyal sıkıntı getirmekle kalmadı, özellikle Amerikan emperyalizminin tarihsel gerilemesini ne pahasına olursa olsun durdurma kararlılığından kaynaklanan feci bir dünya savaşı tehlikesini çarpıcı bir şekilde yoğunlaştırdı.

Biden yönetimi, çirkin militarist yüzünü hızla gösteriyor. ABD, Rusya’ya karşı Ukrayna’ya verdiği NATO desteğini pekiştirirken, Çin’e karşı askeri provokasyonlarını artırıyor ve yığınak yapıyor. Sağlık sistemi pandemiyle mücadele için milyarlarca dolara yakıcı bir ihtiyaç duyarken bile rekor meblağlar devasa ABD askeri aygıtına aktarılıyor.

On yıldan fazla bir süredir, önce Obama sonra da Trump, ABD’nin küresel hakimiyetine yönelik başlıca tehdit olarak Çin’e odaklandı. Şimdi Biden, Trump’ın tüm saldırgan önlemlerini yerinde tuttu, Çinli yetkililere yeni yaptırımlar uyguladı ve ABD’nin Güney Çin Denizi ile Doğu Çin Denizi’ndeki provokatif denizcilik operasyonlarını artırdı.

Washington’ın savaş hazırlıklarının açık bir işareti, Çin’e “insan hakları” konusunda giderek artan histerik suçlamalarıdır. Uygur azınlığa “soykırım” yapıldığına dair tahrik edici suçlama da bunlar arasındadır. Stalinist Çin Komünist Partisi, başta işçi sınıfının hakları olmak üzere, demokratik hakları ihlal etmekten kesinlikle suçlu olmakla beraber, ABD’nin “insan hakları”nı savunma tavrı tamamen ikiyüzlüdür. Washington, Çin’i Uygurlar yüzünden kınıyor ancak birçok örnekten sadece bir tanesini verecek olursak, İsrail’in onlarca yıldır Filistinlilerin demokratik haklarını ihlal etmesini savunuyor.

ABD, Çin’i “saldırganlık” ve “yayılmacılık” ile suçluyor fakat yalanlara ve uydurmalara dayanarak Ortadoğu, Orta Asya ve Kuzey Afrika’da otuz yıldır yasa dışı savaşlar yürütüyor. 1999’da Sırbistan’ın bombalanması, yüz binlerce Kosovalının katledilmesini durdurmak için gerekli olduğu iddiasıyla gerekçelendirilmişti ve bunun tamamen düzmece olduğu kanıtlandı. Kitle imha silahları hakkındaki yalanlara dayanarak Irak’ı istila edip harabeye çevirdi.

Beyaz Saray’daki suçlular şimdi de Çin’i şeytanlaştırıyorlar. Trump’ın ardından Biden, Büyük Yalan’ı yeni bir seviyeye taşıyarak tüm bilimsel kanıtlara rağmen pandemiden Çin’i sorumlu tuttu. Pekin’in pandemiye yanıtının sınırları ne olursa olsun, ABD, Avrupa, Brezilya, Hindistan ve diğer yerlerdeki hükümetlerin canice sorumsuz politikaları karşısında önemsiz hale geliyorlar. Ne de olsa Çin kendi bürokratik tarzıyla virüsü şimdilik büyük ölçüde kontrol altına almış durumda.

ABD’nin müttefiklerini yabancılaştıran Trump’ın aksine, Biden ittifakları güçlendiriyor, Japonya, Hindistan ve Avustralya liderleriyle yarı askeri bir ittifak olan Dörtlü’nün ilk zirvesini düzenliyor. Avustralya hükümeti şimdi açık bir şekilde Çin’le bir ABD çatışması olasılığını tartışıyor ve Avustralya halkını cephe hattına yerleştirerek Avustralya ordusunun Pentagon’un savaş planlarına entegrasyonunu daha da güçlendiriyor.

Bununla birlikte, Pekin’in Washington’ın savaş kışkırtıcılığına verdiği tepkide ilerici hiçbir şey bulunmuyor. Bir yandan, Pekin’in harcadığının üç katını harcayan, Çin’i çevreleyen birçok askeri üssü ve müttefiki bulunan Amerikan emperyalizmi ile çaresiz bir silahlanma yarışına giriyor. Öte yandan, Çin Komünist Partisi hâlâ boşuna bir uzlaşma umudunu sürdürüyor. Ancak Washington, Çin’i “uluslararası kurallara dayalı düzen” olarak adlandırdığı şeye tamamen tabi kılmaktan daha azını istemiyor. Bu “düzen”, ABD’nin egemen olduğu ve kuralları kendisinin belirlediği II. Dünya Savaşı sonrası yapıları ifade ediyor.

Dünyanın en büyük iki ekonomisi olan ABD ile Çin arasındaki bir savaş, kaçınılmaz olarak nükleer silahların kullanımını içerecek ve dünyanın geri kalanını içine çekecektir. Egemen sınıfların, insanlık için sonuçları çok korkunç olacak diye nükleer savaştan geri adım atacağını zannetmek boş bir beklentidir. Hâlihazırda Pentagon’un düşünce kuruluşları yeniden “düşünülemez olanı düşünüyorlar.” Bu, Soğuk Savaş’ın nükleer stratejistlerinin kullandığı bir ifadedir.

Pandemi, hükümetlerin şirket karlarını artırmak için milyonlarca canı feda etmeye istekli olduğunu şimdiden gösterdi. 1945'te Japon sivil halkına iki atom bombası atan Amerikan emperyalizmi, küresel hâkimiyetini sürdürmenin tek yolu buysa, nükleer savaş açmaktan çekinmeyecektir.

Pentagon, on yıllar sonra değil, yıllarla ifade edilen bir zaman dilimi içinde çıkacak savaşa hazırlanıyor. Hint-Pasifik Komutanlığı’nın görevi sona eren komutanı Amiral Phil Davidson, beş yıl içinde Tayvan üzerinden Çin ile savaş çıkabileceği uyarısında bulundu. Askeri planlama buna göre yapılıyor.

Yalnızca uluslararası işçi sınıfı savaşa gidişi durdurabilir, çünkü o kapitalizmi ve onun zamanını doldurmuş rakip ulus devletler sistemini yıkabilecek tek toplumsal güçtür. Bunu yapabilmesi için, savaş için sıraya giren düzen partilerinden ve sendikalardan bağımsız olarak uluslararası bir savaş karşıtı hareketi birleştirmesi ve inşa etmesi gerekiyor.

Egemen sınıflar işçi sınıfını bölmek ve pandeminin yarattığı muazzam toplumsal gerilimleri bir dış düşmana saptırmak isterken, işçilerin dünya çapında kışkırtılmakta olan zehirli milliyetçiliği reddetmeleri elzemdir. Onlarca yıllık kapitalist restorasyonun yarattığı süper zengin seçkinler adına yöneten Çin Komünist Partisi bir istisna değildir. Sosyalist söylemini büyük ölçüde terk eden Stalinist rejim, işçi sınıfına başvurmaktan acizdir ve Washington’ın propagandasına kendi gerici milliyetçiliği ile karşı koymaya çalışmaktadır.

Korkunç bir nükleer çatışma kaçınılmaz değildir. Kapitalizmin, muazzam jeopolitik gerilimler yaratan krizi, sınıf mücadelesinin canlanmasını da hızlandırıyor. İşçiler, kendilerini tehlikeli fabrikalara ve işyerlerine döndürmeye kararlı hükümetlere karşı ayağa kalkmaya başladıkları gibi, nükleer bir kâbusa sürüklenmeye de karşı çıkacaklar.

2003 yılında, tarihin en büyük uluslararası savaş karşıtı protestoları, Irak’ın ABD önderliğinde canice istila edilmesine karşı düzenlendi. Savaş yine de başladı. Bu deneyimden çıkarılacak kritik ders, savaşı durdurmanın imkânsız olduğu değil, daha ziyade, Birleşmiş Milletler ve kapitalist hükümetlere yönelik aciz pasifist çağrılarla savaşı durdurmanın imkânsız olduğudur.

1917’de, I. Dünya Savaşı’nda üç yıl süren korkunç siper savaşından sonra, çatışmayı sona erdiren Rus Devrimi ve ilk işçi devletinin kurulması olmuştu. Bugün dünya işçileri, nükleer silahlar kullanılmadan önce kapitalizme son verebilirler ve vermeliler.

Bu 1 Mayıs’ta, Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK), hükümetlerin pandemi karşısında izlediği öldürücü politikalara karşı küresel bir karşı saldırıyı geliştirmek için Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı’nın kurulması çağrısında bulunuyor. Aynı şekilde, uluslararası işçi sınıfı, savaş yönelimine ancak bağımsız siyasi gücünü birleştirip harekete geçirerek karşı koyabilir.

DEUK’un 2016 yılında, sosyalist bir gelecek uğruna mücadele temelinde işçi sınıfının uluslararası savaş karşıtı hareketini oluşturmak için yaptığı çağrı, bugün yakıcı bir aciliyet kazanıyor. Bütün ülkelerdeki işçileri bu görevleri üstlenmeye, DEUK ile iletişime geçmeye ve devrimci mücadeleleri ileriye taşımak için gerekli siyasi önderlik olarak DEUK’a katılıp onu inşa etmeye çağırıyoruz.

Loading