1. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK) ve Dünya Sosyalist Web Sitesi (WSWS), Washington ve onun NATO müttefiklerinin, Ukrayna’nın yakında istila edileceği şeklindeki uydurma iddiayı bahane ederek Rusya ile savaş başlatmaya yönelik pervasız yönelimine kesin bir şekilde karşı çıkar. Biden yönetimi, inandırıcı olgulardan yoksun ve tüm siyasi mantığa aykırı olan, açıkça saçma bir “Ruslar geliyor” hikâyesi uydurmuştur.
2. Savaşın eli kulağında olduğuna dair iddialar yalnızca ABD ve NATO’dan gelmektedir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, niyetinin bu olduğunu ima eden bir açıklama dahi yapmadı. Ukrayna Devlet Başkanı VolodimirZelenskiy, bir Rus istilasının “eli kulağında” olduğu iddiasını yalanladı ve defalarca ABD ile NATO’yu panik kışkırtmayı bırakmaya çağırdı.
3. ABD hükümetinin bezdirici propagandası, hiçbir soru sormadan durmadan konuşan ve ABD ordusu ve istihbarat teşkilatları tarafından hazırlanan günlük senaryoları mutlak gerçek olarak sunan omurgasız bir medya tarafından halka duyurulmaktadır. 2003’te Irak’ın felaket getiren işgalini haklı gösteren “kitle imha silahları” yalanı unutulmuştur. Tek bir eleştirel sorunun veya savaş karşıtı muhalif sesin kitle iletişim araçlarına erişmesine izin verilmemektedir. Sadece iddialar, iddia edilen şeyin kanıtı olarak sunulmaktadır. Biden yönetiminin bir sözcüsünün kısa süre önce bir basın toplantısında ilan ettiği gibi, hükümetin açıklamalarının doğrulayıcı kanıta ihtiyacı yoktur. Açıklamanın kendisi tek başına yeterli delildir, çünkü hükümet tarafından yapılmıştır.
4. CIA tarafından yazılan medya masalına göre, barışsever Amerika ve NATO, Rusya’nın Ukrayna’yı istila etmesi gibi ani bir tehdide tepki veriyor. Oysa tırmanan çatışma, ABD ve NATO’nun aylarca süren yoğun hazırlıklarının sonucudur. Son sekiz ay içinde Washington, Yunanistan’ın Aleksandrupoli (Dedeağaç) kentindeki üssüne 10.000 ABD askeri konuşlandırdı, Balkan ve Karadeniz bölgelerinde muharebe hazırlıkları için DEFENDER-Europe 21 tatbikatını yaptı ve Karadeniz’de şimdiye kadar yapılmış en büyük Sea Breeze tatbikatını gerçekleştirdi.
5. Tüm ABD ve NATO savaşlarında olduğu gibi, Ukrayna üzerine çatışma da ikiyüzlü bir tavırla hazırlanıyor. Bu örnekte, Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ve Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçı güçlere desteği (bunların ikisi de 2014’te ABD ve Almanya tarafından düzenlenen rejim değişikliği darbesine yanıt olarak gelişmişti), Ukrayna’nın egemenliğinin ağır bir ihlali olarak sunuluyor.
6. ABD ve NATO, devlet sınırlarının kutsal olduğunu ilan ediyor. Ancak onların bu ilkeye olan bağlılıkları, son 30 yılda devlet sınırlarını tekrar tekrar ihlal etmelerini ve yeniden düzenlemelerini yok saymaktadır. ABD ve NATO, 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağıtılmasının ardından yıkılan Yugoslavya’da kendi kaderini tayin hakkına saygı göstermedi. ABD ve Almanya’nın Hırvatistan’ın bağımsızlığını tanıması, on binlerce cana mal olan on yıllık bir etnik çatışmaya zemin hazırladı. 1999’da ABD liderliğindeki NATO koalisyonu, Kosova bölgesinin ayrılmasını desteklemek amacıyla Sırbistan’ı 78 gün aralıksız bombaladı. Bağımsız Kosova, uyuşturucu baronlarından oluşan bir hükümetin kontrolü altında kuruldu.
7. ABD, Ekim 2001’de Afganistan’ı istila etti ve hükümeti devirdi. Bunu Mart 2003’te uluslararası hukukun daha da açık bir ihlali izledi: Irak’ın istila edilmesi ve hükümetinin devrilmesi. Irak’taki kanlı ABD istilası sırasında, şimdi dışişleri bakanı olan Antony Blinken, ülkenin üçe bölünmesini önermişti. 2011’deki ABD-NATO saldırısının ardından Libya için de benzer planlar hazırlandı. Bu saldırı da hükümetin devrilmesi ve devlet başkanının öldürülmesiyle sonuçlandı. Bu kanlı suç, o zamanki Dışişleri Bakanı Hillary Clinton tarafından şaka ve kahkaha ile karşılanmıştı. Libya’daki müdahaleyi, ABD’nin Suriye’de bugüne kadar devam eden bombardımanı takip etti.
8. Washington’ın Ukrayna demokrasisine yönelik sözde kaygısı, Ukrayna’nın kendi kaderini tayin hakkına olan bağlılığından daha az aldatıcı ve ikiyüzlü değildir. Varlığı, seçilmiş bir hükümetin ABD’nin desteğiyle devrilmesine dayanan Kiev hükümeti, Ukrayna işçi sınıfını bastırmakla yükümlü oligarşik bir kleptokrasi adına ülkeyi yönetmektedir. Zelenskiy’nin dayandığı, çeşitli paramiliter örgütleri ve aşırı sağcı grupları da kapsayan toplumsal güçler, faşizmin tarihi kokusunu üzerlerinde taşımaktadır.
9. Washington’ın savaş yöneliminde çılgınca bir aciliyet söz konusudur. ABD yönetimi, sonuçları tartmasına veya en kötü durum senaryolarını açıkça tartışmasına izin vermeyen bir zaman çizelgesine dayalı olarak çalışıyor gibi görünüyor. Biden 10 Şubat’ta basına, Amerikalılar ile Ruslar birbirlerine ateş etmeye başlarlarsa “bu bir dünya savaşıdır,” dedi. Fakat ABD, gerilimi azaltmak ve böyle bir felaketi önlemek için herhangi bir adım atmak yerine, provokasyon ve iddialarında ısrar ederek Rusya’nın Ukrayna’yı istila etmeyi planladığı kesin tarihi bildiğini ilan ediyor: 16 Şubat.
10. Amerika Birleşik Devletleri, kendi çıkarlarının peşinde tek taraflı bir gerilim siyaseti izliyor. Washington’ın ve NATO müttefiklerinin savaş çılgınlığı, iki temel faktör tarafından yönlendirilen nesnel bir mantığa göre hareket etmektedir.
11. Birincisi; Amerika Birleşik Devletleri, SSCB’nin dağıtılmasıyla ortaya çıkan yağma ve emperyalist yayılma olanaklarından yararlanmak için 1991’den beri amansız bir gayret içindedir. Pentagon’un 1992’de hazırladığı Stratejik Plan, ABD’nin dünya hegemonyasına yeni bir meydan okuyucunun ortaya çıkmasına izin vermeyeceğini ilan etmişti. Washington, son otuz yılda bu amaç doğrultusunda durmak bilmeden savaş açtı; Balkanlar, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya’daki ülkeleri ve tüm uygarlıkları mahvetti. Amerikan ekonomik hegemonyasının gerileyişi ne kadar belirgin olduysa, savaş hedefleri o kadar dünyayı kuşattı. ABD artık gözünü Rusya ve Çin’e dikmiş durumdadır.
12. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi, 18 Şubat 2016’da yaptığı “Sosyalizm ve Savaşa Karşı Mücadele” başlıklı açıklamada, Amerikan emperyalizminin ve onun NATO müttefiklerinin küresel stratejisine ilişkin kapsamlı bir çözümleme sundu. DEUK, savaş dürtüsünün temelinde “dünya kapitalist sisteminin kökleşmiş çelişkileri”nin yattığını vurguluyordu. Bu çelişkiler şunlardı: “1) Küresel olarak bütünleşmiş ve birbirine bağlı bir ekonomi ile onun birbirine karşı ulus devletlere bölünmüşlüğü arasındaki çelişki; 2) Küresel üretimin toplumsallaşmış karakteri ile onun üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet aracılığıyla egemen kapitalist sınıfın özel kâr birikimine tabi olması arasındaki çelişki.”
13. DEUK, bu temel çelişkiler bağlamında şunları açıklamıştı:
Savaş yönelimi, Amerika Birleşik Devletleri’nin küresel baskın güç olarak konumunu sürdürme çabalarının merkezindedir. Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılması, tüm dünyada rakipsiz ABD egemenliğini ileri sürmek için bir fırsat olarak görülmüştü. O, emperyalist propagandacılar tarafından, Amerika Birleşik Devletleri’nin karşı konulamaz gücünün Wall Street yararına “Yeni Dünya Düzeni”ni dayatacağı bir “tek kutuplu uğrak” yaratan “tarihin sonu” olarak yüceltildi. Sovyetler Birliği, yerkürenin, Avrupa’nın doğu sınırlarından Pasifik Okyanusu’na kadar uzanan büyük bir kesimini kapsıyordu. Dolayısıyla, güçsüz düşmüş bir Rusya’nın ve bağımsızlığına yeni kavuşmuş Orta Asya devletlerinin bulunduğu Avrasya’nın geniş bölgeleri, şirketlerin sömürüsüne ve yağmasına açık bir şekilde yeniden “oyunda”ydı. Çin’de Stalinistlerin kapitalizmi restore etmesi, 1989’daki işçi sınıfı direnişini polis devleti yöntemleriyle ezmesi ve “serbest ticaret bölgeleri”nin ulusötesi yatırımlara açılması, geniş bir ucuz emek havzasını kullanıma sundu.
14. Rus istilasının eli kulağında olduğu iddiaları ve ABD kuvvetlerinin bölgeye konuşlandırılması, şirket-finans seçkinlerinin ve istihbarat teşkilatlarının güçlü kesimlerinin, Rusya ile uzun zamandır planlanan karşı karşıya gelişin artık ertelenemeyeceğine karar verdiğini göstermektedir. 2017-2020 yılları arasında Demokratik Parti’nin Trump’a yönelik başlıca şikâyeti, anayasaya saldırması ve diktatörlük hazırlıkları yapması değil, Rusya’ya yeterince sert karşı koymadığı idi. Aralık 2019 ile Şubat 2020 arasında Trump’ın görevi kötüye kullanma duruşmalarına, Ukrayna’ya askeri yardım yapmadığı iddiası hâkim oldu. Demokratik Parti’nin Trump’a yönelik standart suçlaması, onun muhtemel bir faşist diktatör olması değil, “Putin’in kuklası” olduğuydu.
15. Artık iktidarda olan Biden yönetimi, kaybedilen zamanı telafi etmeye çalışıyor. ABD-NATO’nun savaş hilesi apaçık olduğu kadar üstünkörüdür. Ukrayna, Rusya’yı savaşa çekmek için yem olarak kullanılıyor. Biden’ın durmadan Rusya’nın bir “sahte bayrak” operasyonundan söz etmesi, “Hırsızı durdurun!” diye bağırarak potansiyel takipçilerin dikkatini başka yöne çeken meşhur yankesici taktiğini hatırlatıyor. Herhangi bir ülke bir “sahte bayrak” operasyonu planlıyorsa, o da Amerika Birleşik Devletleri’dir.
16. Ukrayna’daki herhangi bir olay, kökeni ne kadar şüpheli olursa olsun, NATO güçlerini harekete geçirmek, de jure(hukuki) veya de facto (fiili) bir savaş durumu yaratmak için kullanılacaktır. Rusya’nın Almanya’ya doğalgaz tedarik edeceği Kuzey Akım II boru hattı projesi sona erecektir. NATO tarafından kuşatılan Rusya, Kırım’ın Ukrayna’ya koşulsuz geri verilmesinden başlayarak, sonu gelmeyen ve sürekli genişleyen bir talepler listesiyle karşı karşıya kalacaktır. Belarus’taki Rus etkisi sona erdirilecektir. Rusya’da Çeçenistan’dan Sibirya’ya kadar ayrılıkçı hareketler, açık emperyalist destek elde edecektir. Nihai hedef, Moskova’da rejim değişikliği ve Rusya’nın bölüşülmesidir.
17. Biden yönetiminin Ukrayna’nın NATO üyesi olma “hakkı” konusundaki ısrarı, Rusya’yı mutlak bir acizlik durumuna düşürmeye yönelik bir stratejinin asli bir unsurudur. Ölmüş olan emperyalist stratejist ve savaş çığırtkanı Zbigniew Brzezinski, Büyük Satranç Tahtası(1997) adlı kitabında, Ukrayna’nın Rusya için “jeopolitik açıdan çok önemli” olduğunu, Rusya’nın güney sınırlarının güvenliğini ve sıcak denizlere erişimini belirlediğini yazmıştı. Ukrayna, Karadeniz ve Hazar bölgesi, hesaplanamaz boyutta jeostratejik öneme sahiptir ve Washington’ın küresel egemenlik planlarının merkezi eksenidir. Rusya, bu bölge üzerinden Akdeniz’e erişmekte; Çin ise, Kuşak ve Yol Girişimi’nin kara yolunu buradan Avrupa’ya kadar uzatmaktadır. Washington’ın savaş amacı, ABD’nin Karadeniz ve Hazar bölgeleri ve nihayetinde tüm Avrasya üzerindeki hegemonyasının önünde bir engel olarak Rusya’yı yok etmek ve kaynak zengini bu ülkeyi yarı sömürge statüsüne indirmektir. Bu, Çin ile savaşa hazırlık için gerekli bir adım olarak görülmektedir.
18. İkincisi; savaş dürtüsü, çözümsüz iç krizler eliyle doruk noktasına ulaşmıştır. Afganistan’daki bozgunun hemen ardından savaş yöneliminin tırmanması, iç içe geçen eşi görülmemiş boyutlardaki toplumsal, finansal ve siyasal krizlerden kaynaklanmaktadır.
19. Uluslararası Komite’nin COVID-19 pandemisinin Ocak 2020’de patlak vermesinden bu yana vurguladığı gibi, pandeminin yirmi birinci yüzyılın gidişatı üzerindeki etkisi, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının yirminci yüzyıldaki etkisi kadar büyük olacaktır. Pandemi, dünya kapitalist sisteminin zaten çok ileri düzeydeki çelişkilerini patlama noktasına getiren bir “tetikleyici olay”dır.
20. Pandeminin başlamasından beri bunun dünya çapındaki insani bedeli sarsıcı boyuttadır. En ihtiyatlı tahminler, dünya çapındaki ölü sayısını altı milyona yakın vermektedir. Fazladan ölümlerin hesaplanmasına dayanan tahminlerde ise can kaybı yirmi milyona kadar çıkmaktadır. En zengin ve en güçlü kapitalist ülke olan Amerika Birleşik Devletleri’nde ölü sayısı bir milyona yaklaşıyor.
21. Bu korkunç can kaybı, hayatların kurtarılmasını oligarşik kapitalist egemen sınıfın zenginliğinin korunmasına ve bu zenginliğin artırılmasına tabi kılan politikaların sonucudur. Pandemi her hafta on binlerce can almaya devam ederken, COVID-19’un yayılmasını dizginleme çabaları açıkça reddedilmektedir. Washington başta olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki hükümetler, artık her gün binlerce insanın ölmesini normal karşılıyor ve tüm enfeksiyon ve ölüm bildirimlerini sona erdirmek üzere harekete geçiyor.
22. Pandemi, tüm kapitalist ülkelerin iç finansal, siyasal ve toplumsal krizlerini yoğunlaştırmıştır. Doğrusu, kriz en zehirli halini en ileri kapitalist ülkelerde, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’nde bulmaktadır.
23. Amerika Birleşik Devletleri ekonomik, toplumsal ve siyasi açıdan tam işlevsizliğe doğru yaklaşıyor. Enflasyon hızla yükseliyor ve Amerika’nın büyük ölçüde bankalara ve Wall Street’e para akıtılmasıyla oluşan borcu 30 trilyon dolara ulaşmış durumda. İşçi sınıfı açık ve potansiyel olarak patlayıcı bir mücadeleye giriyor. ABD’nin 6 Ocak 2021 darbe girişiminde anayasal hükümetinin devrilmesine dakikalar kalmasının üzerinden daha sadece bir yıl geçti.
24. Biden, geçtiğimiz ay düzenlediği bir basın toplantısında, ABD demokrasisinin on yıl boyunca hayatta kalıp kalamayacağının şüpheli olduğunu belirtti. Başka hiçbir ülkede bu düzeyde bir toplumsal eşitsizlik ya da halkın en temel ihtiyaçlarına bu denli kayıtsız bir egemen sınıf yoktur. Amerika Birleşik Devletleri, toplumsal bir barut fıçısıdır. Savaş, halkı yapay olarak birleştirmenin ve krizleri dışa yönlendirmenin bir aracıdır.
25. Savaşın nedenlerini inceleyen birçok ciddi tarihçi, iç çelişkilerin önceliğini vurgulamıştır. Tanınmış Amerikalı tarihçi Arno Mayer, yarım yüzyıl önce Dynamics of Counterrevolution adlı çalışmasında şunları belirtmişti:
… gergin ve istikrarsız iç koşullar, seçkinleri önemli derecede uzlaşmaz yapma ve hem alışılmadık biçimde sert hem de aşırı derecede riskli, önleyici çözümlere hevesli hale getirme eğilimindedir. Kuşatılmış ve savunmasız hükümetler ve siyasi sınıflar, dış çatışma veya savaş başlatmaya karşı çıkmaktan çok buna eğilimli olurlar. Ciddi şekilde parçalanmış bir yönetimin ve toplumun üyelerinin, ortak ve eli kulağında bir dış tehdit ve düşmanla karşı karşıya kaldıklarında hem refleks olarak hem de hesaplayarak bir araya geleceklerini varsayarlar. Bu tür hükümetler, artan dış çatışmayı veya savaşı, iç sosyal bütünlüğün bir aracı olarak, ayaklanmanın, devrimin, iç savaşın veya eli kulağında olduğunu iddia ettikleri bölünmenin panzehiri olarak kullanma eğilimindedir. Nihai hedef, içeride zayıf düşmüş olan rejimlerin, hükümetlerin ve seçkinlerin azalan gücünü ve prestijini geri kazanmak, tercihen güçlendirmek için çarpıcı bir diplomatik veya askeri zafer elde etmektir.
26. İki dünya savaşı felaketinden zar zor sağ çıkan Avrupa burjuvazisi, daha ihtiyatlı olma eğilimindedir. Bununla birlikte, Avrupa burjuvazisi, Ukrayna üzerine savaşın –doğalgaz ve diğer kaynaklar için Rusya’ya bağımlı olduğu için– kendi çıkarları açısından bir felaket olabileceği gerçeğine rağmen, Washington’ın savaş yönelimini desteklemektedir. Avrupa burjuvazisi, onları felakete giden aynı yola iten büyük iç krizlerle karşı karşıyadır. Dahası, Amerikan gündemine doğrudan bir meydan okumanın yıkıcı bir cezaya yol açacağını bilmektedir. 2003’te Almanya ve Fransa, ABD’nin Irak’ı istila etmesini desteklemeye resmen isteksiz olduklarını dile getirdi. Washington, bu kadim müttefiklerine açıkça saldırdı ve Avrupa’daki ilişkilerine, “Eski Avrupa”nın merkez ülkeleri ile değil de yakın zamanda NATO’ya kabul edilen Doğu Avrupa devletleriyle yeniden yön verme tehdidinde bulundu. Avrupa burjuvazisi ayrıca ABD’ye direnmenin, Rusya’nın olası yeniden düzenlenmesi sırasında güvence altına alınacak ganimetlerden dışlanmasıyla sonuçlanacağından korkuyor. Disiplin gereği, savaş yönelimine dahil oluyor.
27. Fakat Washington ve Avrupa başkentlerindeki stratejistler ne düşünürse düşünsün, savaşa başvurmak sorunlarının hiçbirini çözmeyecektir. Bu tür felaketleri harekete geçiren suçlular, “rüzgâr eken fırtına biçer” atasözünün gerçekliğini şaşkınlıkla keşfedeceklerdir.
28. Ukrayna’da Rusya ile savaş, nasıl başlarsa başlasın veya ilk aşamalarının seyri ne olursa olsun, kontrol altına alınamayacaktır. Savaş, kontrolsüzce genişleyecektir. Bölgedeki her devlet çatışmanın içine çekilecektir. Kıyı şeridinde yedi ülke bulunan Karadeniz tırmanan bir çatışma kazanına dönüşecek; çatışma Transkafkasya, Hazar Denizi bölgesi, Orta Asya ve ötesine yayılacaktır.
29. Çin kendi çıkarlarının doğrudan tehdit edildiğini görecek ve savaşa sürüklenecektir. Çatışma Tayvan üzerinden ortaya çıkacaktır. İran ve İsrail kendilerini savaşta bulacaktır. Onları hızla Japonya ve Avustralya takip edecektir. Bir noktada nükleer silahların kullanılması bir çıkış yolu olarak görülecektir. Ve Amerika Birleşik Devletleri, yıkıcı bir can kaybı ve muazzam düzeyde toplumsal altüst oluşla beraber, bu çatışmanın her alanına merkezi olarak dahil olacaktır.
30. SSCB’nin dağıtılmasının üzerinden yaklaşık 30 yıl geçti. 1992’de, Moskova’daki ve Kiev’deki Stalinist bürokratlar, kapitalizmin restorasyonunun eşi görülmemiş bir refah çağını başlatacağını iddia etmişlerdi. İddialara göre, Marksizmin saçmalıklarını terk eden Rusya ve Ukrayna, barışsever kapitalist ulusların mutlu ailesine memnuniyetle kabul edildikçe eşi görülmemiş bir refaha kavuşacaklardı.
31. Kaynağını 1991 öncesinin Stalinist “tek ülkede sosyalizm” ve emperyalizm ile “barış içinde bir arada yaşama” şeklindeki her derde deva çözümlerinden alan bu tarih dışı ve ütopik fantezi tamamen paramparça olmuştur. Marksizmin ve 1917 Ekim Devrimi ile bağlantılı her şeyin en büyük düşmanı olan Rus hükümeti, şimdi emperyalist boyun eğdirme gerçeğiyle karşı karşıyadır.
32. Yozlaşmış bir kapitalist oligarşi adına ülkeyi yöneten Putin rejiminin bu tehdide karşı ilerici bir yanıt şöyle dursun, geçerli bir yanıtı söz konusu değildir. Rusya’nın ABD ve büyük emperyalist güçlerin egemen olduğu dünya kapitalizminin yapılarına barışçıl entegrasyonu olasılığının bir hayal olduğu görülmüştür. Dünya finans sisteminde ihmal edilebilir bir faktör olan Rus ekonomisi, ABD tarafından uygulanan yaptırımların sürekli baskısı altındadır.
33. Gerici milliyetçiliğe başvurulması, ülke sınırları içindeki halklara seslenmekten acizdir ve Rusya’nın izolasyonunu derinleştirmektedir. Dahası, Putin’in nükleer savaş tehdidine başvurması, küresel kıyamet ihtimalinden başka bir şey sunmamaktadır. Putin, Sovyet sonrası felce uğratılmış olan toplumun tüm çelişkilerini yoğunlaştıran pandemi eliyle mahvedilmiş bir ülkeyi tehlikeli bir şekilde yönetmektedir. Rusya devlet başkanı, kapitalist seçkinlerin çatışan hizipleri arasında; yani ABD ve Avrupa emperyalizminin egemenliği altındaki komprador kapitalist statüsünü kabul edecek olanlar ile teslim olmanın kendi çıkarlarını tehlikeye atacağından korkanlar arasında denge kurmaya zorlanıyor. İkinci unsurlar arasında, ulusal savunma anlayışları nihayetinde nükleer silahların kullanımını da içeren bir intihar politikasına dayanan aşırı milliyetçi ve aşırı sağcı güçler yer alıyor.
34. Uluslararası Komite, emperyalist savaşa muhalefetini, herhangi bir milliyetçilik biçimine destek vermeye değil, tüm ülkelerin işçi sınıfını kapitalizmi yıkmak ve dünya sosyalizmini kurmak için birleştirme mücadelesine dayandırır. Bu temel ilke, mevcut durumda fevkalade bir kuvvetle geçerlidir.
35. Ukrayna ve Rusya işçi sınıfı ortak bir tarihi paylaşmaktadır. Onlar, kardeşler arası bir savaş istememektedir. Ukrayna’daki devrimci hareket, Lev Troçki de dahil olmak üzere, sosyalizm mücadelesinin en büyük önderlerinden birçoğunu yetiştirmiştir. Ukrayna ve Rusya işçileri, çarlığın devrilmesi ve Ekim Devrimi’nin zaferi için yoldaşça mücadele etmiştir. Alman emperyalizmine karşı birlikte savaşan Rusya ve Ukrayna işçileri, Stalinist rejimin suçlarının birlikte kurbanı olmuş; kapitalizmin restorasyonunun sonuçlarına birlikte katlanmıştır. Her iki ülkede de mevcut olan faşizan milliyetçiler, işçi sınıfının çıkarlarını temsil etmemektedir.
36. Rusya ve Ukrayna işçi sınıfı için ileriye giden yol, küresel bir perspektifi gerektirmektedir. Putin’e karşı çıkmanın emperyalizm ile ittifakı içermediğinin altını çizmek gerekir. Sahte solun Rus ve Çin “emperyalizmi”ne dair suçlamalarının yirminci ve yirmi birinci yüzyılın tarihsel gelişimi ile hiçbir ilişkisi yoktur. Bunlar daha ziyade, küçük burjuva güçlerin Washington ile olan uyumunu ifade etmektedir. Rus milliyetçiliğine uyarlanmadan emperyalizme, emperyalizme uyarlanmadan Rus milliyetçiliğine karşı çıkmak gerekmektedir.
37. Mevcut gerilimlerin doğrudan sonucu ne olursa olsun, bu krize barışçıl bir çözüm bulunmamaktadır. 1914’te I. Dünya Savaşı’nın ve 1939’da II. Dünya Savaşı’nın patlamasından önceki dönemde birçok “savaş paniği” yaşanmıştı. Ancak bir krizin çözümü çok geçmeden bir başka krize yol açtı ve sonunda savaş geldi çattı.
38. Mevcut kriz ciddi bir uyarıdır. Emperyalizm hızla felakete doğru kayıyor. Ukrayna’da hazırlanmakta olan felaketi durdurmak için harekete geçirilmesi gereken toplumsal güç, uluslararası işçi sınıfıdır. Savaşa karşı mücadele, sömürüye ve kapitalist hükümetlerin ölüm saçan sürü bağışıklığı politikalarına karşı mücadele ile doğrudan bağlantılıdır. Emperyalizm ve mali sermaye, kendi yağmalarını ve kârlarını güvence altına almak için ne kadar ölüm olursa olsun göz yumacaktır. Pandemiden ölen milyonlarca insana savaşta ölen milyonlar eklenmemelidir. İşçilerin sosyalist ve enternasyonalist bir perspektif temelinde bağımsız bir savaş karşıtı hareket inşa etmelerinin azami aciliyeti bulunmaktadır.
39. Uluslararası Komite’nin 2016 tarihli açıklamasında emperyalizme ve dünya savaşı yönelimine karşı mücadeleye yol göstermesi gerektiğini belirttiği ilkeler, mevcut krizde hiç olmadığı kadar büyük aciliyet kazanmaktadır:
- Savaşa karşı mücadele, nüfusun bütün ilerici unsurlarını kendi arkasında birleştiren, toplumdaki büyük devrimci güç işçi sınıfı üzerinde yükselmelidir.
- Mali sermayenin diktatörlüğüne ve militarizm ile savaşın temel nedeni olan ekonomik sisteme son verme uğruna mücadele etmeksizin savaşa karşı ciddi bir mücadele söz konusu olamayacağı için, yeni savaş karşıtı hareket, kapitalizm karşıtı ve sosyalist olmak zorundadır.
- Dolayısıyla, yeni savaş karşıtı hareket, zorunlu olarak, kapitalist sınıfın bütün siyasi partilerinden ve örgütlerinden bütünüyle ve tartışmasız biçimde bağımsız ve onlara düşman olmalıdır.
- Yeni savaş karşıtı hareket, her şeyden önce uluslararası olmalı, işçi sınıfının muazzam gücünü emperyalizme karşı birleşik küresel bir mücadelede harekete geçirmelidir.
40. İşçi sınıfının ve gençliğin tüm kesimlerini ve orta sınıfın en ilkeli ve cesur kesimlerini, savaş yönelimine karşı bu ilkeler temelinde mücadele etmeye çağırıyoruz.
41. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi ve şubeleri, bu açıklamada ileri sürülen ilkeler temelinde savaşa karşı uluslararası kitlesel bir hareketin inşasına duyulan acil ihtiyacı kabul eden dünyanın dört bir yanındaki siyasi eğilimler ve bireyler ile kardeşçe tartışmayı memnuniyetle karşılar.