Bu karar, Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (ABD) 31 Temmuz - 5 Ağustos 2022 tarihleri arasında düzenlenen Yedinci Ulusal Kongre’sinde oybirliğiyle kabul edildi.
1. Sosyalist Eşitlik Partisi (SEP), Ukrayna’da ABD ve NATO müttefikleri tarafından kışkırtılan emperyalist vekâlet savaşını kınar ve mahkûm eder. ABD ve NATO, Rusya’nın kışkırtılmamış bir saldırganlık eylemine karşılık vermemektedir. Onlar, neo-Nazi istilasına uğramış rejimi dünyanın en yozlaşmış rejimleri arasında yer alan Ukrayna’da demokrasiyi de savunmuyorlar.
2. Rusya’ya karşı savaş, ABD’nin, 1990-91’de Irak’a yönelik ilk istilayla başlayan ve Aralık 1991’de SSCB’nin dağıtılmasının ardından şiddetlenen küresel hegemonya arayışının devamı ve yoğunlaştırılmasıdır. Biden’ın Putin’in iktidarda kalamayacağı yönündeki açıklaması savaşın temel amaçlarını ortaya koymuştur: Rusya’daki mevcut rejimin ortadan kaldırılması, yerine ABD denetiminde bir kukla rejimin getirilmesi ve Rusya’nın bir düzine ya da daha fazla aciz devletçiğe bölünmesi (“Rusya’nın sömürgesizleştirilmesi”). Böylece değerli kaynakları ABD ve Avrupa mali sermayesi tarafından sahiplenilip sömürülecektir.
3. Amerikan emperyalizmi aşırı bir pervasızlıkla, gezegendeki insan yaşamının yok olmasıyla sonuçlanabilecek bir nükleer savaş riskini göze almaktadır. ABD emperyalizminin uzun süredir jeostratejik hedefi olan, Rusya’nın mahvedilmesi ve Avrasya kara kütlesinin kontrolü, Pentagon ve CIA tarafından Çin’e karşı bir saldırı için gerekli hazırlık ve bu saldırının bir parçası olarak görülmektedir. Şu anda başlamış olan, I. Dünya Savaşı sırasında Lenin tarafından “dünyanın yeniden paylaşımı” olarak tarif edilen şeydir. ABD emperyalizmi dünya haritasını yeniden çizmek niyetindedir.
4. Artık açıkça görüldüğü üzere, Biden’ın Afganistan’dan silahlı kuvvetleri çekme kararı, iddia ettiği gibi “ebedi savaş”ın sonu değildi. Bu, ABD askeri varlıklarının Rusya ile savaş kışkırtıcılığının arifesinde dikkatlice hesaplanmış bir şekilde yeniden konuşlandırılmasıydı. Bu kararın aceleci ve kaotik bir şekilde uygulanması, Ukrayna’da beklenen yakın çatışmanın takvimi tarafından belirlenmiştir.
5. Savaş ABD emperyalizmi tarafından kışkırtılmış olsa da SEP, Rusya’nın Ukrayna’yı istilasına kesin bir şekilde karşı çıkmaktadır. SEP, Rusya’nın “emperyalist” olduğu iddialarını reddederken (Pentagon ve NATO’nun sahte sol ajanlarının vekâlet savaşına verdikleri desteği meşrulaştırmak için benimsediği bir tanım), 1990-91’de Sovyetler Birliği’nin dağıtılması ve varlıklarının sistematik olarak yağmalanması yoluyla iktidara gelen gerici Rus egemen sınıfının “ulusal savunma” politikalarına hiçbir şekilde destek vermemektedir. Bizzat Putin, toplumsal çelişkilerle kaynayan bir ülkede istikrarsız bir şekilde hüküm süren yarı-Bonapartist otokratik bir rejimin başında durmaktadır.
6. ABD ve NATO tarafından yürütülen savaş emperyalist yayılmanın bir devamı olduğu gibi, Ukrayna’nın istilası da Rus oligarşisinin gerici politikalarının ve Rus Devrimi’nin tüm ilerici mirasını ve 1922’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin ilk kuruluşunda somutlaşan demokratik ilkeleri reddetmesinin bir devamıdır. Rusya’nın emperyalizm tarafından kuşatılması, Stalinist rejimin Ekim Devrimi’nin mirasına nihai ihanetinin feci bir sonucudur.
7. Putin’in kendisinin de ortaya koyduğu gibi Rusya’nın politikası, emperyalizme karşı çıkamayan ya da Ukrayna, Avrupa ve ABD bir yana, Rusya’daki geniş işçi kitlelerine hitap edemeyen Rus şovenizmi ve milliyetçiliğinin yeniden canlandırılmasına dayanmaktadır.
8. Bununla birlikte, SEP’in Rusya’nın istilasına muhalefeti emperyalist sağdan değil, sosyalist soldan gelmektedir. Biden yönetimi tarafından savaşı meşrulaştırmak için öne sürülen tüm gerekçeler yalanlardan ibarettir.
9. İlk olarak; savaşın “demokrasiyi” korumak için yürütüldüğü iddiası, Ukrayna hükümetinin Amerikan ve Avrupa emperyalizmine karşı yükümlü, yozlaşmış bir oligarklar rejimi olduğu ve aşırı sağcı örgütlerin öncülük ettiği ABD destekli Şubat 2014 darbesinden doğduğu gerçeği eliyle teşhir edilmektedir. Ukrayna hükümetinin politikası, Azov Taburu gibi düpedüz faşist grupların desteklenmesine ve Stepan Bandera ile II. Dünya Savaşı sırasında Nazi işbirlikçisi olan Ukraynalı Milliyetçiler Örgütü’ne (OUN) itibar kazandırılmasına dayanmaktadır.
10. ABD’nin demokrasiyi savunduğu iddiası, savaşı yürüten hükümetin 6 Ocak 2021’deki faşist darbeyi zar zor engellediği ve Biden’ın bu komployu yürüten partiden hâlâ “dostlarım” ve “meslektaşlarım” diye bahsettiği düşünüldüğünde daha da gülünçtür. Dahası, “savaş suçlusu” Putin’e karşı “insan hakları”nı savunduğunu iddia eden ABD emperyalizmi, milyonlarca masum sivilin ölümünden, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük sığınmacı krizinden ve Suudi Arabistanlı müttefikleri gibi dünyanın dört bir yanındaki diktatörlüklerin desteklenmesinden sorumludur.
11. İkincisi; Ukrayna’nın “ulusal kendi kaderini tayin hakkı” için bir savaştığı iddiası, Kiev’deki şovenist rejimin savaş başladıktan sonra attığı ilk adımlardan birinin Rusça konuşan nüfusun büyük bir kısmının haklarından mahrum bırakılması olması gerçeğiyle çürütülmektedir. Dahası, Ukrayna hükümeti, ABD ve Avrupa emperyalizmi ile uyumlu bir şekilde Ukrayna egemen sınıfının çıkarlarının peşinde koşarken, savaşın ortasında kalan Ukraynalıların yaşamlarına karşı tam bir kayıtsızlık sergilemektedir.
12. Üçüncüsü; savaşın Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’yı istila etmesine bir yanıt olarak yürütüldüğü iddiası, emperyalist güçlerin NATO’nun Doğu Avrupa’ya durmaksızın genişlemesi ve Ukrayna’nın Rusya’ya yönelik saldırılar için bir NATO harekât bölgesine dönüştürülmesi yoluyla çatışmayı kışkırtmaya yönelik sistematik çabaları görmezden gelmektedir. Rus istilasından önceki aylarda Biden yönetimi, Rusya’nın Ukrayna’nın NATO’ya entegrasyonuna yönelik itirazlarını müzakere etmeyi reddetmiş ve Kasım 2021’de Rusya’yı köşeye sıkıştırmayı amaçlayan bir ABD-Ukrayna Stratejik Ortaklık anlaşmasını onaylamıştır.
13. Savaşın arkasındaki asıl itici güçler şunlardır: 1) Amerikan emperyalizminin jeopolitik çıkarları ve küresel hegemonya arayışı; 2) ABD ve Avrupa emperyalizminin Rusya’nın son derece değerli ve stratejik açıdan kritik hammaddelerine doğrudan erişim sağlama çabası ve 3) Egemen sınıfın içerideki zorlu krizini dışarıda savaşarak çözme girişimi.
14. Rusya’ya karşı savaş, 30 yıldan uzun bir süre önce Sovyetler Birliği’nin dağıtılmasından bu yana ABD tarafından izlenen jeopolitik bir stratejinin sonucudur. Geçtiğimiz otuz yıl boyunca ABD, rakipsiz askeri gücünü kullanarak uzun süreli ekonomik gerilemesini dengelemeyi amaçlayan bir dizi savaş başlattı: 1990-91 Basra Körfezi savaşı; 1999’da Sırbistan’a karşı savaş; 2001’de Afganistan’ın istila edilmesi; 2003’te Irak’a karşı ikinci savaş; 2011’de Libya’ya karşı savaş ve Suriye’de CIA destekli iç savaş.
15. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi, bu dönem boyunca, yıl yıl ve savaş savaş, Amerikan emperyalizminin küresel egemenlik yöneliminin etkilerini ve sonuçlarını analiz etti. DEUK, 2016’da şunları belirtmişti:
ABD’nin başlattığı savaşlarla geçen son çeyrek yüzyıl, birbiriyle bağlantılı bir olaylar zinciri olarak incelenmelidir. ABD’nin küresel egemenlik dürtüsünün stratejik mantığı, Ortadoğu’daki ve Afrika’daki yeni sömürgeci operasyonların ötesine geçmektedir. Sürmekte olan bölgesel savaşlar, ABD’nin Rusya ve Çin ile hızla tırmanan cepheleşmesinin tamamlayıcı unsurlarıdır.” [Savaşla Geçen Çeyrek Yüzyıl: ABD’nin Küresel Egemenlik Yönelimi’ne önsöz, David North, 11 Temmuz 2016]
16. ABD ile müttefik olan diğer büyük emperyalist güçler de aynı şekilde kendi gerici ekonomik ve jeostratejik çıkarlarının peşindedir. Ukrayna ile çatışma, Alman emperyalizmine Nazi rejiminin çöküşünden bu yana en büyük silahlanma kampanyasını uygulama fırsatı sağlamıştır. Britanya ve Fransa emperyalizmi de Avrupa’da ve dünya genelinde kendi çıkarlarını ilerletmek için savaşa katılmaya heveslidir.
17. ABD’nin küresel hegemonya dürtüsü, egemen sınıfın Rusya’nın geniş topraklarının parçalanmasındaki özel ekonomik çıkarlarıyla bağlantılıdır. Rusya on bir saat dilimini kapsamaktadır ve altın, platin, paladyum, çinko, boksit, nikel, cıva, manganez, krom, uranyum, demir cevheri, kobalt ve iridyum dahil olmak üzere muazzam hammadde, metal ve mineral rezervlerinin kaynağıdır. Bu hammaddelerin birçoğu, özellikle de nadir toprak elementleri, yarı iletkenlerin ve ileri teknolojideki diğer bileşenlerin üretimi için kritik öneme sahiptir.
18. Lenin’in emperyalizm analizinde vurguladığı gibi, “Kapitalizm geliştikçe, hammadde sıkıntısı da kendini o denli hissettirmekte, bütün dünyada rekabet ve hammadde kaynakları arama çabaları o denli kızışmakta ve sömürgelere sahip olma mücadelesi o denli amansız bir niteliğe bürünmektedir.” [1] Bu minerallere erişim ve bunların kontrolü sadece ABD ve Avrupa şirketlerinin operasyonları için hayati önem taşımakla kalmamaktadır. Bu maddeler üzerindeki kontrol, özellikle Çin’e karşı küresel egemenlik uğruna daha geniş çaplı bir yönelimin parçası olarak görülmektedir.
19. Son olarak, Amerika Birleşik Devletleri’nin askeri politikası, COVID-19 pandemisi tarafından muazzam ölçüde şiddetlendirilen, içinden çıkılmaz bir siyasi, toplumsal ve ekonomik kriz tarafından yönlendirilmektedir. Sadece iki buçuk yıl içinde Amerika Birleşik Devletleri’nde bir milyondan fazla insan COVID nedeniyle hayatını kaybetti. Pandemiden kaynaklanan ölümlerin devasa boyutu, egemen sınıfın hayatlar yerine kârlara öncelik verme yönündeki kasıtlı kararının ürünüdür.
20. Bu felaketin etkisi, hâlihazırda aşırı düzeyde sosyal eşitsizlikle parçalanmış durumda olan bir toplumla kesişmektedir. Yükselen fiyatlara ve sömürüye karşı şimdiden büyüyen bir işçi sınıfı hareketinin pek çok tezahürü mevcuttur. Bu, iç kriz ve sınıf çatışmasıyla karşı karşıya kalan çaresiz bir egemen sınıfın sahte bir “ulusal birlik” sağlama aracı olarak savaşa yöneldiği ilk sefer olmayacaktır.
21. Aralarındaki şiddetli çatışmalara rağmen, Demokratlar ile Cumhuriyetçiler arasında savaş çıkarma konusunda hiçbir temel farklılık bulunmamaktadır. Buna Demokratik Parti’nin Bernie Sanders ve Alexander Ocasio-Cortez gibi Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri (DSA) tarafından desteklenen ya da ona üye olan ve hepsi de Ukrayna’nın büyük çaplı askeri silahlanmasını destekleme yönünde oy kullanan hizbi de dahildir.
22. Savaş, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki DSA da dahil olmak üzere, üst orta sınıfın ayrıcalıklı kesimlerini temsil eden sahte sol örgütleri iyice açığa çıkarmıştır. DSA, Rus “emperyalizmi”ne karşı çıkma kisvesi altında, dünya çapındaki çeşitli Pablocu ve SSCB’de “devlet kapitalizmi” olduğunu savunan örgütlerle birlikte, ABD ve NATO ile aynı çizgiye geldi ve Ukrayna’nın emperyalistlerce silahlandırılması çağrısında bulundu. Onların Rusya’ya karşı savaşa verdikleri destek, Libya’ya, Suriye’ye ve diğer ülkelere karşı yürütülen emperyalist savaşla ilgili olarak izledikleri politikanın bir sonucudur.
23. SEP, Rusya ve Çin’in “emperyalist” olarak nitelendirilmesini reddetmektedir. Tüm tarihsel ve ekonomik bağlamından koparılan bu tanımlama, tek bir amaca hizmet etmektedir: Rusya’yı ve Çin’i “sömürgesizleştirme” politikasını, yani bu ülkeleri ABD ve NATO emperyalist güçleri tarafından kontrol edilen bir dizi kukla rejime bölmeyi haklı ve meşru göstermek. Rus ve Çin emperyalizmi “teorisi”, Sovyetler Birliği’nin “devlet kapitalisti” ve “emperyalist” olduğu şeklindeki yanlış iddialarla SSCB’yi savunmayı reddeden Shachtman ve benzerlerinin pozisyonlarının bir devamıdır.
24. Sosyalist Eşitlik Partisi, savaş karşıtlığına uygun olarak, Rus kültürüne karşı yürütülen uluslararası propaganda kampanyasını da kınamaktadır. Savaş dürtüsünün bu önemli bileşeni, Rus müzisyenlere, film yönetmenlerine, sporculara, diğer bireylere ve daha geniş anlamda Rus diline, edebiyatına, müziğine, filmine ve kültürüne karşı alınan ayrımcı önlemleri içermektedir. Rusya karşıtı kampanya Ukrayna ile Rusya arasındaki tarihi ve kültürel bağları reddedip inkâr etmektedir. Bu kampanya, birçok ülkede Ruslara ve Rusça konuşan kişilere karşı işlenen nefret suçlarına ilham kaynağı olmuştur. Rusya karşıtı uluslararası kampanyanın bir sonucu da Rusya içinde Putin rejimini meşrulaştırmasıdır. Böylece, bu kampanya, tüm dünyada siyasi kafa karışıklığı yaratmakta ve siyasi bilinci kirletmekte, savaşa karşı muhalefeti sindirmekte ve işçi sınıfının uluslararası birlik yönündeki nesnel dürtülü çabalarına karşı koymaya hizmet etmektedir.
25. Savaş karşıtlığının toplumsal temeli, uluslararası işçi sınıfıdır. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi, Rusya’nın Ukrayna’yı istilasına karşı 24 Şubat 2022’de yayımladığı ilk açıklamasında şöyle yazmıştı:
Bir felaket tehlikesi, ancak işçi sınıfının ABD içinde ve dünya genelinde devrimci sosyalist bir programa dayanan eylemiyle önlenebilir.
Bu programın temel bir ilkesi, “ulusal devlet”in savunulmasının reddedilmesidir. Varlığı dünya ekonomisinin baskınlığına ve üretici güçlerin küresel ölçekte karşılıklı bağımlılığına aykırı ulusal devlet, tarihsel olarak zamanını doldurmuş bir siyasi yapıdır.
Troçki şunları eklemişti: “Savaş zamanında kendini ulusal devlete bağlamamak, savaş haritalarını değil sınıf mücadelesinin haritasını takip etmek, ancak daha barış döneminde ulusal devlete karşı uzlaşmaz bir savaşı çoktan deklare etmiş bir parti açısından olanaklıdır.” [2] “Sınıf mücadelesinin haritasını” takip etmek, emperyalizme yönelik muhalefeti uluslararası işçi sınıfını sömürüye, eşitsizliğe ve kapitalist sisteme karşı birleştirme mücadelesine dayandırmak demektir.
26. Emperyalist savaş, en temel düzeyde, kapitalist sistemin temel çelişkilerinden –küresel bir ekonomi ile üretim araçlarının özel mülkiyetinin üzerinden dünyanın rakip ulus devletlere bölünmesi arasındaki çelişkilerden– kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, aynı çelişkiler dünya sosyalist devriminin de nesnel temelini oluşturmaktadır. Daha şimdiden, savaşın sonuçları Amerika Birleşik Devletleri içindeki toplumsal çatışmaları muazzam ölçüde yoğunlaştırıyor. Yükselen enflasyonun etkisi, otomotiv işçileri, havayolu çalışanları, sağlık emekçileri, eğitim emekçileri, hizmet sektörü işçileri ve işçi sınıfının diğer kesimleri arasında patlak veren grevler ve protestolar da dahil olmak üzere sınıf mücadelesine yön veriyor.
27. SEP, işçi sınıfının savaşa karşı uluslararası hareketinin kritik bir bileşeni olarak, ABD’de güçlü bir anti-emperyalist hareket inşa etmek için mücadele etmeye kararlıdır. ABD’nin dünya emperyalizminin merkezi ve gelişen küresel çatışmanın kokpiti olduğu gerçeği, ABD’deki SEP’e muazzam siyasi sorumluluklar yüklemektedir.
28. SEP, ABD-NATO’nun Rusya’ya karşı yürüttüğü savaşa derhal son verilmesini talep eder. Bu savaş, ABD halkına ve tüm dünyaya karşı bir komplo olarak yürütülmektedir. Nedenleri ve sonuçları tartışılmadan dayatılmıştır. Biz, NATO askeri ittifakının dağıtılması ve Amerikan emperyalizminin yılda 1 trilyon dolardan fazla kaynakla finanse edilen devasa askeri aygıtının tasfiye edilmesi çağrısında bulunuyoruz. Askeri makineyi finanse etmek için kullanılan tüm kaynakların bedeli, acımasız kemer sıkma politikaları ve işçi sınıfına yönelik saldırılar yoluyla ödenecektir.
29. Bu programın hayata geçirilmesi, işçi sınıfının tüm egemen sınıfa ve Demokratlar ve Cumhuriyetçiler adlı iki partisine karşı siyasi seferberliği dışında mümkün değildir. ABD’de savaş karşıtı bir hareketin geliştirilmesi, Rusya ve Ukrayna da dahil olmak üzere tüm ülkelerdeki işçileri savaşa ve emperyalizme karşı birleştirme mücadelesiyle bağlantılı olmalıdır.
29. Amerikan halkında savaşa karşı muazzam bir muhalefet var olmakla birlikte, bu muhalefet bir programdan, perspektiften ve önderlikten yoksundur. Sosyalist Eşitlik Partisi’nin görevi, işçi sınıfı ve onun öncüleri içinde, dışarıdaki savaş ile içerideki sömürü arasındaki ayrılmaz bağa dair bir kavrayış geliştirmek ve bu süreçte işçi sınıfı içinde, dünya sosyalist devriminin bir parçası olarak devlet iktidarının ele geçirilmesini ve Amerikan ekonomisinin sosyalist temelde yeniden örgütlenmesini hedefleyen devrimci bir önderlik inşa etmektir.
Dipnotlar
[1] Vladimir İ. Lenin, Emperyalizm (İstanbul: Agora Kitaplığı, 2009), s. 88. Çeviren: Ferit Burak Aydar.
[2] Lev Troçki, Savaş ve Dördüncü Enternasyonal. Türkçe çevirisi: https://www.marxists.org/turkce/trocki/1934/haziran/10.htm