Sosyalist Eşitlik Partisi (Sozialistische Gleichheitspartei, SGP) Berlin’de tekrarlanan seçimleri, federal düzeyde ve eyalette acımasızca sürdürülen savaş ve toplumsal yıkım politikalarına karşı bir referanduma dönüştürüyor. SGP’ye verilecek her oy, savaş partilerine karşı verilmiş bir oy demektir. SGP’ye verilecek her oy, halkın ihtiyaçlarını kâr çıkarlarının önüne koyan sosyalist bir perspektif için verilmiş bir oy demektir.
Sosyal Demokratlar (SPD), Yeşiller ve Sol Parti, sağcı ve militarist politikaları için halktan yetki almamıştır. Seçmenler; II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden 77 yıl sonra Alman tanklarının yeniden Rusya’ya karşı yürütülmesi, 100 milyar avroluk özel fonla silahlanma bütçesinin üç katına çıkarılması ve Almanya’nın kıtadaki en büyük askeri güç haline gelmesi için oy vermediler.
Seçmenler bu çılgınlığın bedelinin emekçilere ödetilmesi için de oy kullanmadılar. Rusya’ya karşı yürütülen ekonomik savaş, fiyatların fırlamasına ve reel ücretlerin düşmesine neden olurken, süper zenginler milyar avroluk devlet bağışlarını cebe indiriyor ve şirketler fabrikalarını kapatıp toplu işten çıkarmalar yapıyor. Sağlık, sosyal bakım ve eğitim kesintiye uğruyor ve seçkinlerin büyük güç askeri planlarını finanse etmek için iklim tahrip ediliyor.
Üçüncü dünya savaşına karşı sosyalist bir perspektif
Özellikle Berlin’de herkes bu tırmanışın nereye varacağını biliyor. Savaş propagandasıyla ve silahlanmanın hızlandırılmasıyla başlıyor ve tam bir felaketle son buluyor. Seksen yıl önce egemen sınıf tüm Avrupa’yı harabeye çevirmişti; şimdi ise tüm gezegenin nükleer imhası tehlikesi söz konusu. Buna rağmen NATO, Rusya ile çatışmayı amansızca ilerletiyor. Ukrayna’yı silah ve mühimmatla dolduruyor, birliklerini ve ağır savaş teçhizatını Doğu Avrupa’ya gönderiyor ve barışçıl bir çözüme yönelik her türlü girişimi boykot ediyor.
Mesele Ukrayna’daki “özgürlük” ve “demokrasi” değil, Afganistan, Irak, Libya ve Suriye’deki savaşlarda olduğu gibi hammadde, pazar, ucuz işgücü ve dünya gücü olma meselesidir. ABD, Almanya ve diğer NATO güçleri Ukrayna’yı kontrol etmek ve Rusya’ya boyun eğdirmek istiyorlar; böylece Rusya’nın geniş mineral kaynaklarını yağmalamak ve Çin’e karşı savaşa hazırlanmak istiyorlar.
Yirminci yüzyılın iki dünya savaşında olduğu gibi, emperyalist güçler gezegeni yeniden paylaşmak için savaşıyorlar. Bu mücadelede önde gelen NATO güçleri ebedi müttefikler değil, rekabet halindeki yırtıcılardır. Eski düşmanlıklar –özellikle de ABD ve Almanya arasındaki çatışma– bu süreçte kaçınılmaz olarak yeniden patlak verecektir.
Durdurulmadığı takdirde savaş, geçmişin barbarlığını gölgede bırakacak küresel bir felakete dönüşecektir. Holokost ve Doğu’daki imha savaşıyla en ağır tarihsel suçları işleyen Almanya’nın egemen sınıfı, Ukrayna savaşını hem içeride hem de dışarıda militarizmi canlandırmak için kullanıyor.
Savaşla birlikte faşist pislikler de geri dönüyor. NATO Ukrayna’da Azak Taburu gibi faşist kuvvetleri silahlandırıyor. Almanya’da sağcı terörist ağlar polisin, Bundeswehr’in (Silahlı Kuvvetler) ve istihbarat teşkilatlarının derinlerine kadar uzanıyor. XIII. Heinrich Prens Reuss’un etrafındaki Reichsbürger (Reich Vatandaşları) grubu buzdağının sadece görünen kısmıdır. Faşist şebekeler en üst makamlar tarafından desteklenmekte ve örtbas edilmektedir. Bundestag’daki (federal meclis) tüm partiler, aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif’in (AfD) parlamento çalışmalarına entegre edilmesine ve devletin yetkilerinin arttırılması, koronavirüsü serbest bırakan “sürü bağışıklığı” politikası ve sığınmacı karşıtı ajitasyon biçimindeki gerici programının hayata geçirilmesine yardımcı oldu. Savaş politikasına ve sosyal saldırılara karşı çıkan herkes, faşistlerin yardımıyla sindirilmek isteniyor.
Savaşa karşı mücadele aynı zamanda Putin rejimine karşı da yürütülmelidir. Savaşı NATO kışkırttı ancak bu Rusya’nın insanlık dışı ve gerici askeri eylemini haklı çıkarmaz. Putin rejimi, Sovyetler Birliği’nin toplumsallaştırılmış mülkiyetini yağmalayan ve şimdi emperyalist soyguncuların burayı kendileri yağmalamak istemesine öfkelenen Rus oligarklarının çıkarlarını temsil etmektedir.
Savaş, Stalinist bürokrasinin Aralık 1991’de Sovyetler Birliği’ni dağıtmasının bir sonucudur. Kapitalizmin geri getirilmesi “tarihin sonu” anlamına gelmemiş, yeni bir savaşlar ve devrimler çağını başlatmıştır.
Yeni bir dünya savaşını önleyebilecek tek toplumsal güç, uluslararası işçi sınıfıdır; yani, bugün her zamankinden daha büyük ve birbirine daha bağlı olan dünya nüfusunun ezici çoğunluğudur. SGP, Dördüncü Enternasyonal’deki kardeş partileriyle birlikte, savaşa ve onun temel nedeni olan kapitalizme karşı dünya çapında bir sosyalist hareket inşa etmektedir. Savaş, bankaların ve şirketlerin iktidarına son vermeden ve onları demokratik denetim altına almadan durdurulamaz.
- Ukrayna’daki NATO savaşını durdurun! Yaptırımlara ve silah sevkiyatına hayır!
- İki dünya savaşı yeter! Savaş çığırtkanlarını durdurun!
- Silahlanmaya ve savaşa değil, anaokulları, okullar ve hastaneler için 100 milyar avro!
Toplu işten çıkarmalar ve ücret kesintileri yerine toplumsal eşitlik
Biz, bu bakış açısıyla, tüm düzen partileri, şirketler ve sendikalar tarafından organize edilen eşi görülmemiş sosyal yıkıma karşı çıkıyoruz.
Federal hükümette yer alan SPD, Yeşiller ve Liberal Demokratlar (FDP), hızla artan enflasyona rağmen savaş sonrası Almanya tarihinin en ciddi bütçe kesintilerini hayata geçiriyor. Berlin eyalet yönetimini elinde bulunduran SPD, Yeşiller ve Sol Parti ise kendi ceplerini doldururken kenti yoksulluğun, karşılanamaz kiraların, kötü durumdaki okulların ve harap hastanelerin başkenti haline getirdi.
Pandemi politikaları, iktidar partilerinin kâr çıkarlarını insan hayatından üstün tutma acımasızlığını açıkça ortaya koymaktadır. Sadece Almanya’da 160.000’den fazla insan hayatını kaybetti ve milyonlarca insan da hastalığın sonuçlarından muzdarip.
Şirketler pandemiyi ve savaşı, kendilerini inanılmaz derecede zenginleştirmek, fabrikaları kapatmak ve üretimi işçilerin aleyhine yeniden düzenlemek için kullanıyorlar. Bu konuda, savaşı savunan, ücret kesintilerine ve toplu işten çıkarmalara karşı muhalefeti bastıran ve şirketler ve hükümetle yakın işbirliği içinde çalışan sendikalar tarafından destekleniyorlar.
Ancak işçiler bu aygıtlardan, şirketlerden ve hükümetlerden daha güçlüdür. Toplumun tüm zenginliğini işçiler üretir ve en zor koşullar altında ayakta kalmasını sağlar. İşçiler, güçlerini açığa çıkarmak için, kendilerini uluslararası düzeyde birleştiren ve güvenceli iş ve düzgün ücretler uğruna mücadeleyi savaşa karşı mücadeleyle birleştiren bağımsız taban komitelerinde örgütlenmelidirler. Bu nedenle SGP, seçim kampanyasını bu tür taban komitelerinin inşası için bir atılım ile ilişkilendiriyor. Şunları talep ediyoruz:
- Kâr yerine hayat!
- Tüm işleri savunun! Herkes için yüzde 30 ücret zammı ve enflasyona karşı eşel mobil!
- Rant tefecileri, enerji şirketleri ve savaş vurguncuları tazminatsız mülksüzleştirilsin!
İşçilerin kendi partilerine ihtiyacı var
Bu talepler iktidardakilere seslenerek hayata geçirilemez, çünkü tüm kapitalist partiler savaşın ve sosyal yıkımın arkasında durmaktadır. Başka hiçbir partinin olmadığı kadar hali vakti yerinde üst orta sınıf katmanlar adına konuşan Yeşiller, Alman büyük güç çıkarlarına uygun olduğu sürece pasifistlerdi. Ancak 1998’de Yugoslavya’da Hitler’den bu yana ilk Alman saldırı savaşının örgütlenmesine yardım etmelerinden beri, en kötü türden militaristler haline geldiler.
Sol Parti de savaşa doğru gidişi destekliyor. Partinin baş adayı Klaus Lederer, Ukrayna’ya silah sevkiyatı yapılması çağrısında bulunuyor ve buna yönelik her türlü eleştiriyi “solcu gerici barış siyaseti” olarak karalıyor. Eski Doğu Almanya’daki Stalinist devlet partisinden doğan bu parti, bürokrasilerin sıradan işçilere yönelik yoğun horgörüsünü temsil etmektedir.
Bu seçimlerde militarizm, faşizm ve savaş karşıtlığını ifade etmenin tek bir yolu var: SGP’ye oy vermek! Bizler kazançlı mevkiler peşinde değiliz; seçimleri ve Berlin eyalet meclisinde kazanabileceğimiz sandalyeleri savaş partilerine karşı çıkmak için kullanıyoruz. Büyük tehlikelere karşı uyarıda bulunuyor ve bu tehlikelere karşı direnişi örgütlüyoruz.
Bunu yaparken de kendimizi uluslararası sosyalizm perspektifine dayandırıyoruz. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin Almanya şubesi olan SGP, Marksizmin –August Bebel, Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in, 1917 Ekim Devrimi’nin ve Lev Troçki’nin Stalinizme karşı Sol Muhalefet’inin– geleneğini sürdürüyor.
Harekete geçmenin ve kapitalizmin kötülüklerini sonsuza kadar ortadan kaldıracak yeni bir kitlesel sosyalist parti inşa etmenin zamanı geldi. Toplumsal eşitsizliği, sağlık ve eğitim sistemlerinin ortadan kaldırılmasını ve gezegenimizin nükleer imhasını kabul etmek istemeyen herkesi harekete geçmeye çağırıyoruz: Bu bildiriyi mümkün olduğunca geniş bir kitleyle paylaşın, ailenizi, arkadaşlarınızı ve meslektaşlarınızı bilgilendirin ve harekete geçirin, kampanyamızı destekleyin ve 12 Şubat’ta SGP’ye oy verin!