11 Nisan’da, WikiLeaks’in kurucusu ve yayıncısı Julian Assange’ın Ekvador’un Londra büyükelçiliğinden Britanya polisi tarafından zorbalıkla çıkarılmasının ve ardından tutuklanmasının üzerinden dört yıl geçmiş oldu. Assange o zamandan bu yana kesintisiz olarak, kimileri tarafından “Britanya’nın Guantanamo Körfezi” olarak tanımlanan maksimum güvenlikli Belmarsh Hapishanesi’nde tutuklu bulunuyor.
Assange’ın teröristleri ve şiddet suçlularını tutmak üzere tasarlanmış bir tesiste devam eden tutukluluğunun nedeni herhangi bir suçtan hüküm giymiş olması değildir. Bunun tek amacı, insan hakları örgütleri tarafından basın özgürlüğüne yönelik korkunç bir saldırı olarak kınanan ABD’nin iade talebini kolaylaştırmaktır.
Assange’ın tek “suçu”, bir gazeteci olarak ABD liderliğindeki savaş suçlarını ifşa eden gerçek bilgileri yayımlamış olmasıdır. Irak ve Afganistan’da Amerikan hükümeti tarafından örtbas edilen binlerce sivilin ölümünü ve ABD-NATO katliamlarından işkenceye kadar uluslararası hukukun ağır biçimde ihlal edildiğini gösteren ABD Ordusu belgeleri de buna dahildir.
Tüm bu korkunç eylemler nedeniyle hapsedilen tek kişi, bunları ifşa eden Assange’dır.
Assange’ın tutuklanma görüntüleri dünyanın dört bir yanındaki insanlarda şok etkisi yaratmıştı. Gazeteci sadece Britanya polisi tarafından tartaklanmakla kalmamıştı. Fiziksel durumu da belirgin bir şekilde kötüleşmişti. Kaldığı son yıllarda Ekvador Büyükelçiliği, bir sığınma yerinden fiili bir hapishaneye dönüştürülmüştü. Casusluk ve diğer entrikalar da dahil olmak üzere, CIA’in, WikiLeaks yayıncısının elçilikten kaçırılması ya da orada öldürülmesi olasılığını tartıştığı da ortaya çıkmıştı.
Tutuklama başlı başına bir suçtu.
Assange’ın uluslararası alanda tanınan siyasi sığınmacı statüsü Birleşmiş Milletler organları tarafından defalarca onaylanmıştır. Üstelik Assange, ABD hükümetinin azmettirmesiyle tutuklanmıştır. ABD’nin bu takibi Assange’ın sığınmacı statüsünün temelini oluşturuyordu; sağcı Ekvador hükümetinin Assange’ı sınır dışı etmesi, bir sığınmacının yaşamına veya özgürlüğüne yönelik ciddi tehditlerle karşı karşıya olduğu bir ülkeye geri gönderilmesini yasaklayan geri gönderme yasağı ilkesini ihlal etti.
Bununla birlikte, bazıları en azından Assange’ın büyükelçilik sınırları içinde alamadığı tıbbi bakıma erişebileceği ve dava, içtihat ve kanıt standartlarına dayanması halinde kaybedemeyeceği yasal süreçlere tabi tutulacağı gibi hayaller kurmuş olabilir.
Ancak bu tür yanılsamalar paramparça oldu. Assange’ın dört yıllık tutukluluğu bir dizi suistimale sahne oldu.
Assange yaklaşık 1.460 gündür Belmarsh Hapishanesi’nde tutuklu bulunuyor. Temmuz ayında 52 yaşına girecek olan Assange, sığınma süresi de eklendiğinde 11 yıla yakın bir süredir gözaltında tutulmaktadır.
Britanya’daki gözaltı süreci, her ikisi de ABD’nin Assange’ı yok etme hedefini ilerleten, birbiriyle ilişkili iki süreçle karakterize edildi. Birincisi, Assange’ın sağlığının kötüleşmesine karşı tam bir kayıtsızlık oldu. İkincisi ise yargının WikiLeaks yayıncısına karşı yürütülen yasal kampanyayı ilerletmek için mümkün olan her şeyi yapmaya kararlı olmasıydı.
Seçkin tıp uzmanları ilk kez Kasım 2019’da Assange’ın sağlığının hapishanede ölebilecek kadar kötüleştiği konusunda kamuoyunu uyarmış ve derhal serbest bırakılmasını talep etmişlerdi. O zamandan beri Britanya mahkemeleri, Assange’ın herhangi bir suçtan ceza almamış olmasına ve zayıf ve şiddet eğilimi olmayan bir entelektüel olmasına rağmen, kefalet başvurularını defalarca reddetti.
Bu kararların tamamen öngörülebilir sonucu, Assange’ın parmaklıklar ardında felç geçirmesi, COVID-19’a yakalanması ve yakınları ile avukatlarının açıklamalarına göre, daha fazla hasta olması oldu.
Bu durum neredeyse sayısız adli saldırı ile el ele gitmiştir. Birleşik Krallık, iki ülke arasındaki ilgili anlaşmanın siyasi suçlar için iadeyi açıkça yasaklamasına rağmen ABD’nin talebini yerine getiriyor. Bu, Casusluk Yasası uyarınca ve Amerikan hükümetini ifşa eden belgeleri yayınladığı için WikiLeaks yayıncısına karşı yöneltilen suçlamaların açıkça siyasi olmasına rağmen gerçekleştiriliyor.
ABD’nin iade davası çökmesine rağmen “yasal süreç” devam etti ve ilerledi. Haziran 2021’de, İzlanda’da hüküm giymiş bir suçlu olan Sigurdur “Siggi” Thordarson, Assange’a karşı verdiği ifadenin, kovuşturmadan muaf tutulma karşılığında sunulan yalanlar olduğunu itiraf etti.
Sıradışı bir şekilde, itiraf edilen bu yalanlar mevcut ABD iddianamesinde yer almaya devam etmektedir. “Saygın” Britanya yargıçları, esastan karara bağladıkları iddianamenin açıkça kabul edilmiş yalanlar içerdiği gerçeğini görmezden gelmişlerdir.
Ardından Eylül 2021’de Yahoo News ayrıntılı bir araştırma raporu yayınladı. Rapor, 30’dan fazla mevcut ve eski ABD yetkilisinin ifadelerine dayanarak, Trump yönetimi ve CIA’in Assange’ın Londra’da yasa dışı bir şekilde kaçırılması veya öldürülmesini tartışıp planladığını şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koyuyordu. Bu operasyon sürecinde, avukatlarıyla yaptığı gizli görüşmeleri ve doktorlarla yaptığı özel görüşmeleri de kapsamlı bir şekilde dinlemişlerdi.
Assange aleyhindeki ceza iddianamesi sadece bu hukuk dışı ve haydutça planları desteklemek için hazırlanmıştır.
Bu olaylardan herhangi biri Rusya ya da Çin’de meydana gelmiş olsaydı, Batılı siyasetçilerle birlikte burjuva basın bunu rezil bir komplo ve siyasi zulüm olarak kınamakta tereddüt etmezdi. Ancak bunun yerine Assange’ın tutukluluğu devam ediyor ve iade edilme ihtimali giderek artıyor.
Bu olaylardan gerekli dersler çıkarılmalıdır. Geniş işçi ve gençlik kesimleri tarafından kahraman ve ilkeli bir kişilik olarak görülen WikiLeaks yayıncısına verilen destekte bir eksiklik söz konusu değildir. Ancak bu destek açığa çıkmamış olarak kalmaya devam ediyor ve henüz özgürlüğü için mücadele eden kitlesel bir harekete dönüşmüş değil.
Kuşkusuz bunda şirket medyasının yalanları, şaşırtmacaları ve çoğu zaman sessizliği rol oynamıştır.
Ancak belirli bir siyasi perspektifin de bunda sorumluluğu vardır. Geçtiğimiz dört yıl boyunca WikiLeaks destekli resmi kampanya, kapitalist politikacıların ve diğer önde gelen kişilerin kulis lobiciliğine odaklandı. ABD’de Trump’tan Biden’a, Britanya’da Johnson’dan İşçi Partisi’ne kadar hemen hemen her hükümet ve lidere ağlamaklı çağrılar yapıldı. Avustralya’da, geçen yıl seçilen İşçi Partisi hükümetinin, muhafazakar selefinden bir kopuş yapacağı ve Assange’ı zulüm gören bir Avustralya vatandaşı olarak savunacağı yanılsamaları teşvik edildi.
Ancak bu hayaller suya düştü ya da düşmüş olmalıdır. Tüm hükümetler ve resmi siyasi partiler Assange’a yönelik zulme açık desteklerini ya da zımni suç ortaklığını sürdürüyorlar. Hukuksuz bir mağduriyet olduğu ortaya çıksa bile, Assange’ı hayatının geri kalanı boyunca bir CIA zindanına atmayı amaçlayan “yasal sürece” saygı duyduklarını ilan ediyorlar.
Geçtiğimiz dört yıl boyunca davanın siyasi içeriği daha da netleşmiştir. ABD’nin iade girişimi sadece Assange’ın geçmişteki yasa dışı savaşları ifşa etmesinin intikamı değildir. Bu aynı zamanda Amerikan ve dünya emperyalizminin hazırlamakta olduğu yeni ve daha büyük suçlara karşı var olan yaygın muhalefeti sindirme girişimidir.
Assange’ın Britanya’daki tutukluluğunun dörtte biri Ukrayna’daki savaşla kesişmiştir. Washington tarafından körüklenen, hazırlanan ve kışkırtılan bu çatışma, artık tartışmasız bir şekilde bir tarafta ABD ve NATO ile diğer tarafta Rusya arasındaki bir vekalet savaşıdır. Daha bu ay internete sızan belgeler, ABD askerlerinin Ukrayna’da sahada olduğunu ve çatışmaları yönettiğini gösterdi.
Bu, gelişmekte olan bir küresel savaşın sadece bir cephesidir. Assange’ı savunmayı reddeden İşçi Partisi hükümetinin tam desteğiyle Biden yönetimi, Amerikan emperyalist ekonomik egemenliğine karşı başlıca tehdit olarak görülen Çin ile doğrudan bir çatışma için uzun süredir devam eden planları uygulamaya koyuyor.
20. yüzyılda olduğu gibi, savaş dürtüsü temel demokratik haklarla bağdaşmaz ve kaçınılmaz olarak savaşa komplolar, mağduriyetler ve siyasi zulümler eşlik eder.
Ancak savaş, Sri Lanka’dan Fransa’ya ve hemen hemen her yere yayılan patlayıcı ayaklanmalarla uluslararası sınıf mücadelesinin muazzam bir şekilde büyüdüğü koşullar altında ortaya çıkıyor. Devrimci sonuçları ile ortaya çıkan bu küresel hareket, yalnızca kapitalist kemer sıkma politikalarına karşı mücadelenin değil, aynı zamanda savaşa karşı mücadelenin ve demokratik hakların savunulmasının da temelini oluşturmaktadır.
Assange’ı ve temel hakları savunanlar, işçilerin ve gençlerin gelişmekte olan kitlesel mücadelelerine yönelmelidir. Hükümetler, Assange’ı, ancak aşağıdan gelen kitlesel bir hareket tarafından buna zorlanırlarsa serbest bırakacaklardır. WSWS ve SEP, Assange davasını ortaya çıkmakta olan mücadeleler içinde yükseltmek ve mücadeleye giren işçileri Assange’ın özgürlüğü uğruna mücadeleyi bayraklarına yazmaya teşvik etmek için mümkün olan her şeyi yapmaya devam edecektir.