Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus 5 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, ilk olarak 30 Ocak 2020 tarihinde ilan edilen COVID-19 Uluslararası Halk Sağlığı Acil Durumu’nu (PHEIC) resmen sona erdiğini duyurdu.
Bu kararın hiçbir bilimsel dayanağı olmayıp, Kasım 2021’de Omicron varyantının ortaya çıkmasından bu yana tüm kapitalist hükümetlerin COVID-19’a karşı halk sağlığı önlemlerini rafa kaldırması konusunda geçmişe dönük gerekçe sağlamaya hizmet etmektedir.
WHO’nun duyurusu, Birleşmiş Milletler’i büyük ölçüde kontrol eden, dünyanın egemen emperyalist gücü ABD’nin açıkça etkisi altında kalmıştır. Birleşmiş Milletler WHO’nun ana örgütüdür. Duyuru Biden yönetiminin 11 Mayıs’ta ulusal COVID-19 halk sağlığı acil durumunu resmen sona erdirerek ABD’de pandemiye yönelik tüm resmi müdahalelere son vermesine bir haftadan kısa bir süre kala geldi. WHO’nun duyurusu, bu gerici ve bilim dışı politika değişikliğine meşruiyet kazandırmaktadır.
Bu aynı zamanda, Çin’de Sıfır COVID eliminasyon politikasının felaket getirecek bir şekilde kaldırılmasını takip ediyor. Sıfır COVID’in kaldırılması, korkunç bir kitlesel enfeksiyon ve ölüm dalgasına yol açarak sadece üç ay içinde 1 milyondan fazla insanın ölümüne neden oldu. Şu anda dünyadaki her ülke COVID’e karşı tüm azaltma önlemlerini kaldırmış durumda ve koronavirüs serbestçe yayılarak hızlanan bir tempoyla yeni varyantlara evrimleşiyor.
WHO’nun PHEIC’i sona erdirmesi, ölümcül patojen salgınlarını önlemeye ve durdurmaya ve bulaşıcı hastalıkların ortadan kaldırılması ve yok edilmesi için mücadele etmeye odaklanan tüm modern halk sağlığı politikasının tamamen uygulamadan kaldırılması anlamına gelmektedir.
Pandeminin başlangıcında, COVID-19’un kontrolsüz bir şekilde yayılmasına izin veren hükümetlerin “endişe verici düzeydeki eylemsizliğini” ve “ahlaki çürümesini” kınayan aynı kuruluş, şimdi her kapitalist hükümet tarafından benimsenen ve suç oluşturan “sürü bağışıklığı” veya “sonsuza kadar COVID” politikasının en etkili savunucusudur.
Herhangi bir objektif standarda göre, COVID-19 pandemisi WHO’nun PHEIC tanımını karşılamaya devam etmektedir: “Hastalığın uluslararası yayılımı yoluyla diğer Devletler için bir halk sağlığı riski oluşturduğu ve potansiyel olarak koordineli bir uluslararası müdahale gerektirdiği belirlenen olağanüstü bir olay.”
WHO, PHEIC’i sona erdirmesini haklı göstermek için resmi COVID-19 enfeksiyonlarının, hastaneye yatışların ve ölümlerin düşüşte olduğunu iddia etmektedir. Ancak COVID-19 test ve veri raporlama sistemlerinin dünya çapında ortadan kaldırılması nedeniyle, resmi rakamların büyük ölçüde eksik sayıldığı iyi bilinmektedir. Ghebreyesus da dahil olmak üzere WHO yetkilileri geçtiğimiz yıl boyunca bu çelişkiyi defalarca vurguladılar fakat şimdi bunu görmezden gelmeyi tercih ediyorlar.
Pandeminin gerçek durumunu tahmin etmenin tek yolu, atık sulardaki viral seviyeleri ve pandemi öncesi seviyelerin üzerindeki fazladan ölümleri takip etmektir. Her iki rakam da COVID-19’un küresel çapta zarar vermeye devam ettiğini göstermektedir.
Our World in Data ve The Economist’e göre, şu anda dünyada her gün pandemiye atfedilebilecek 12.000’i aşkın fazladan ölüm meydana geliyor. Bu, her üç ayda bir 1 milyondan fazla insanın ölümüne tekabül etmektedir ki bu da “koordineli bir uluslararası müdahale” gerektiren “olağanüstü” bir önlenebilir ölüm seviyesidir.
Günlük ölü sayısı, Mart ayından bu yana, bağışıklık sistemini oldukça etkileyen ve bulaşıcı olan Omicron XBB.1.16 “Arcturus” alt varyantının Hindistan’da baskın hale gelmesiyle önemli ölçüde artmıştır. Bu alt varyant şimdi küresel olarak yayılıyor. Bu, “hastalığın uluslararası yayılımı yoluyla diğer Devletler için bir halk sağlığı riski oluşturan” yeni varyantlar dizisinin yalnızca sonuncusudur.
Ayrıca yakın zamanda yapılan kapsamlı bir çalışma, ihtiyatlı bir tahminle, dünya genelinde 65 milyondan fazla insanın Uzun COVID’den muzdarip olduğuna işaret ediyor. Her yeni enfeksiyon dalgası, tarihsel olarak benzeri görülmemiş bu post-viral sağlık krizini daha da derinleştirmekte olup, bu durum başlı başına “koordineli bir uluslararası müdahale gerektiren” “olağanüstü bir olay” teşkil etmektedir.
Geçtiğimiz haftalarda çok sayıda bilim insanı, mevcut aşı ve tedavileri zayıflatmaya devam edecek olan viral evrimin süregelen tehlikeleri konusunda uyarıda bulundu. Aslında, PHEIC’in iptal edildiği gün Washington Post, Beyaz Saray’ın yakın zamanda “önümüzdeki iki yıl içinde Omikron varyantının yol açtığı hastalık saldırısına rakip bir salgının ortaya çıkma ihtimalinin yaklaşık yüzde 20 olduğunu” tahmin eden uzmanlar tarafından bilgilendirildiğini belirten bir makale yayımladı. Haberde, “yaygın olarak kabul gören bir bilim insanının riski daha endişe verici bir seviyeye çıkardığı ve Omikron benzeri bir dalganın ortaya çıkma ihtimalinin yüzde 40 olduğunu öne sürdüğü” belirtildi.
Daha geçen hafta Ghebreyesus’un kendisi, Cuma günkü açıklamayla çelişen bir şekilde, Uzun COVID’in muazzam küresel insani bedelini ve viral evrimin tehlikelerini kabul ederek şunları söylemişti: “Tahminen her 10 enfeksiyondan biri post-COVID-19 durumuyla [Uzun COVID] sonuçlanıyor, bu da yüz milyonlarca insanın uzun süreli bakıma ihtiyaç duyacağını gösteriyor. Yeni XBB.1.16 varyantının ortaya çıkışının da gösterdiği gibi, virüs hâlâ değişiyor ve yeni hastalık ve ölüm dalgalarına neden olabiliyor.”
WHO tarafından yapılan açıklamaya göre, Uluslararası Sağlık Tüzüğü (UST) Acil Durum Komitesi Ghebreyesus’a “COVID-19 pandemisinin uzun vadeli yönetimine geçme zamanının geldiğini” tavsiye etmiş. “Uzun vadeli yönetime geçiş”, kapitalist politikacılar ve medya uzmanları tarafından toplumun “virüsle yaşamayı öğrenmesi” gerektiğine dair durmaksızın yaptığı propagandanın yeniden ifade edilmesinden ibarettir. Aslında bu, pandeminin sürekli olacağının, sonu gelmeden bulaşmaya, öldürmeye ve iş göremez hale getirmeye devam edeceğinin ilanıdır.
İlkeli bilim insanları ve COVID karşıtı aktivistler, WHO’nun duyurusuna, uluslararası sağlık kuruluşunun siyasi baskıya boyun eğmesinden duydukları dehşet ve öfkeyle karşılık verdiler.
Uzun COVID hastası ve COVID karşıtı aktivist Dr. Elisa Perego, Twitter’da şöyle yazdı: “Tahminen 15 milyondan fazla kişiyi öldüren ve yüz milyonlarca kişinin sağlığına zarar veren bir SARS virüsüyle ‘yaşamaya’ zorlanıyoruz. Bu, küresel sağlığı nesiller boyu etkileyecek dengesiz, vahim bir politikadır. Bunun mimarları tarihe geçmeyi hak ediyor.”
Bu, dünyanın önde gelen halk sağlığı kurumlarının kabahatli olduğu bir dizi fiyasko ve suçun yalnızca sonuncusudur. Pandeminin ilk iki yılı boyunca, Aralık 2021’in sonlarına kadar WHO, COVID-19’un esas olarak konuşma, bağırma ve hatta sadece nefes alma yoluyla üretilen aerosoller yoluyla yayılan ve havada asılı kalan, daha sonra bunları soluyan herkese havadan bulaşabilen bir patojen olduğunu sürekli olarak inkâr etti.
COVID-19’un aerosol yoluyla yayılımı, pandeminin en başında WHO’nun defalarca görmezden geldiği ilkeli bilim insanları tarafından açıkça görülmüş ve açıklanmıştır. Sonuç olarak, dünya nüfusunun çoğunluğu pandeminin bu en temel biliminden ve yüksek kaliteli maske ve hava filtreleri kullanmanın öneminden habersiz kalmaya devam etmektedir.
WHO, son adımlarıyla gelecek nesillere tarifsiz acılar çektirecektir. COVID-19 ile sürekli, tekrarlanan enfeksiyonların nüfus içindeki uzun vadeli sonuçları çok büyük olacaktır. Şunu sormak gerek: önümüzdeki 10 yıl veya daha uzun bir süre boyunca yılda bir veya iki kez COVID-19’un birden fazla varyantıyla enfeksiyon geçirmeyi bekleyen bugünün çocuklarına ve gelecek nesillere ne olacak?
En ihtiyatlı tahminlere göre, bu plan kapsamında sadece ABD’de her yıl 80.000’den fazla insan COVID-19 nedeniyle ölecektir. Fractal Therapeutics tarafından kamu sağlığı acil durumunun sona erdirilmesine ilişkin benzer bir senaryo altında yürütülen kritik bir modelleme analizine göre, bu rakam büyük olasılıkla çeyrek milyona yakın olacaktır. Küresel olarak tahmin edildiğinde, öngörülebilir gelecekte her yıl 5 milyondan fazla insan COVID-19 nedeniyle gereksiz yere hayatını kaybedebilir.
COVID-19 pandemisinin gelişimi, WHO da dahil olmak üzere tüm kapitalist kurumların kayıtsız ve gerici karakterini ortaya çıkarmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın 70 milyondan fazla insanın ölümüne neden olan emperyalist girdabının ardından kurulan WHO ve BM, arkaik ulus devlet sisteminin kolları olarak işlev görmüş ve başlangıçta kapitalist üretimin içsel çelişkilerini dengelemeye çalışmıştır.
Dünya Sağlık Örgütü’nün tarihsel yörüngesi, son yarım yüzyılda giderek artan toplumsal eşitsizlik, ABD’nin önderlik ettiği sonu gelmeyen emperyalist savaş, faşizmin ve anti-demokratik eğilimlerin yeniden canlanması, sağlık ve uzun yaşam hakkı da dahil olmak üzere işçi sınıfının tüm sosyal haklarına yönelik artan saldırılarla karakterize olan bir bütün olarak dünya kapitalizminin yörüngesiyle paralellik göstermektedir.
Pandemi tüm bu süreçlerde bir hızlanmayı tetikledi. Temelde, kapitalizmin toplumla savaş halinde olduğunu açığa çıkardı. Halk sağlığının küresel olarak yeniden canlandırılması ve kitlesel olarak yaygınlaştırılması için mücadele, uluslararası işçi sınıfı içinde, toplumu küçük bir mali oligarşinin kâr çıkarları doğrultusunda değil, büyük çoğunluğun çıkarları doğrultusunda yeniden örgütlemek için mücadele eden sosyalist bir hareketin inşasını gerektirmektedir.