Türkiye’deki fiili grev hareketi, giderek kötüleşen hayat pahalılığı krizinin ortasında farklı illerde ve sektörlerde büyümeye devam ediyor. Greve giden işçiler, devletin ve şirketlerin emek polisi işlevi gören sendikal aygıtla doğrudan karşı karşıya geliyor.
Ankara’da ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarafından yönetilen Çankaya Belediyesi’nde çalışan işçiler, geçtiğimiz hafta maaşlarının gerçek enflasyon oranına göre ayarlanmasını talep ederek iş bıraktı. Ancak muhalefet yanlısı DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası, işçilerin iradesine aykırı bir şekilde belediye yetkilileriyle anlaşmaya vardı.
Bu satış anlaşması hakkında bilgi almak için sendika şubesine giden işçiler, sendika yetkilileri tarafından tehdit edildiklerini ve fiziksel saldırıya uğradıklarını söylediler. İşçiler, olayın ardından “Çankaya Belediyesi Emekçileri” imzasıyla “İşçi döven sendika yöneticileri istemiyoruz” başlıklı bir bildiri yayımladılar.
Açıklamaya göre işçiler, anlaşmanın neden gizli tutulduğunu, duydukları rakamların geçinmek için yeterli olmadığını ve eylem kararından neden vazgeçildiğini öğrenmek için şubeye gitmişlerdi.
Karşılarına çıkan sendika yetkilileri, işçilere fiziksel olarak saldırmadan önce “siz buraya kavgaya mı geldiniz?” diyerek tartışmaya başlamıştı. İşçiler, yaptıkları açıklamayı, “işverene karşı eylem hakkımızı elimizden alan bürokratik ve anti-demokratik sendikacılığa karşı mücadele etmekte kararlıyız,” diyerek sonlandırdı.
Çankaya Belediyesi grevcilerine yönelik fiziksel saldırı, dünyanın dört bir yanındaki işçilere yönelik bir uyarı niteliğindedir. Egemen sınıfın hizmetindeki sendika bürokrasileri, büyüyen işçi hareketini çeşitli manevralarla bastıramadıklarında, fiziksel saldırılar da dahil olmak üzere her türlü yola başvuracaklardır.
Bu saldırı, DİSK aygıtı ve CHP ile yakın bağları olan sahte sol eğilimlerin işçi sınıfı karşıtı karakterini de ortaya koymaktadır. Stalinist Türkiye İşçi Partisi (TİP), Morenocu İşçi Demokrasisi Partisi (İDP) ve diğerleri geçtiğimiz Mayıs ayında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun arkasında saf tutarak onu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı “ilerici” bir alternatif olarak desteklediler.
Pandeminin tetiklediği ve NATO’nun Ukrayna’da Rusya’ya karşı yürüttüğü savaşla daha da kötüleşen hayat pahalılığı, Türkiye’deki işçilerin yaşam standartlarını yerle bir etmiş durumda. Geçen yıl yıllık enflasyon resmi olarak yüzde 80 civarına yükselirken, gerçek enflasyon yüzde 150’nin üzerindeydi. Temmuz ayı itibarıyla bu oran resmi olarak yüzde 47 ancak bağımsız ENAG’ın hesaplamasına göre halen yüzde 120’nin üzerinde.
Sanayi kenti Gaziantep’te Koza Halı, Şireci Koton ve Şireci Akrilik fabrikalarında çalışan işçiler, gerçek enflasyon oranının altında kalan ücret zammını kabul etmediler. Şireci’de çalışan yaklaşık 2.000 tekstil işçisi geçtiğimiz Çarşamba günü grev ve protesto eylemlerine başladı.
Yönetim, 15.500 TL net ücret, bayram ikramiyesi, erzak yardımı ve 1.500 TL pazar mesaisi talep eden işçilerin kararlı mücadelesi karşısında işten çıkarma ve polis baskısı tehdidinde bulundu.
Cumartesi günü, bağımsız tekstil sendikası BİRTEK-SEN’in lideri Mehmet Türkmen, Şireci yönetiminin talebi üzerine gözaltına alındı ve yaklaşık 2.000 işçiye işten çıkarıldıkları kısa mesajla bildirildi. Aynı gün fabrika önünde toplanan binlerce işçi şehir merkezine yürümek istedi ancak polis tarafından engellendi. Bunun üzerine Şireci işçileri Pazar günü Demokrasi Meydanı’nda kitlesel bir protesto düzenledi.
Egemen seçkinler arasında, Şıracı işçilerinin militan eylemlerinin tüm bölgeye ve ötesine yayılabileceği korkusu söz konusu. Bu yüzden egemen sınıfın iki ana partisinin temsilcileri, büyüyen işçi hareketini boğmak için el ele verdi. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nden (AKP) Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin ve CHP milletvekili Melih Meriç, şirket sahibi Ahmet Şireci’yi ve fabrikayı ziyaret etti. AKP’li Şahin grevcileri işe geri dönmeye ikna etmeye çalışırken, CHP’li Meriç grevcilerden “fedakarlık” yapmalarını istedi. CHP’nin müttefiki olan aşırı sağcı İYİ Parti’den bir başka milletvekili ise, sosyal medyada, grevci işçilere destek verenlere “provokatör” diyerek saldırmıştı.
Şıracı işçileri bunlar karşısında geri adım atmayı reddetti ve dün şirket grevcilerin taleplerini kabul ettiğini açıkladı.
Grev ve protesto dalgası İstanbul’a da yayıldı. Dün, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraki Ağaç A.Ş.’de çalışan yüzlerce işçi, ücret artışı talebiyle belediye binası önünde toplandı.
Belediye işçilerinin ücret talepleri ve fiili grev eylemleri hangi partinin yönetimde olduğundan bağımsız olarak gelişiyor. Geçtiğimiz hafta Ankara’da CHP’li Çankaya Belediyesi işçilerinin grevinin yanı sıra, AKP tarafından yönetilen Mamak Belediyesi ve faşist Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) tarafından yönetilen Etimesgut Belediyesi işçileri de ek ücret artışı talebiyle eylem yaptı.
Bu fiili grev ve protestolar, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Metro AŞ’de çalışan 625 metro işçisinin bir satış sözleşmesi ile iki gün içinde sona erdirilen grevini, 3.000’den fazla DEDAŞ elektrik dağıtım işçisinin fiili grevini ve Ağustos ayı başında sağlık emekçilerinin iki günlük iş bırakma eyleminin ardından geliyor.
Ayrıca yaklaşık 150.000 otomotiv ve metal işçisinin sözleşmeleri Eylül ayında sona eriyor. İşçiler sendika aygıtının boyunduruğundan kurtulmak ve mücadele etmek istiyor. Bursa’daki Renault fabrikasında otomotiv işçileri mücadele isteklerini bazı eylemlerle göstermeye başladılar. İşçiler, sendika ve şirket yönetimi arasındaki işbirliğini yemekhanede çatal ve kaşıkları masalara vurarak protesto ettiler. Nefret edilen sendika bürokratlarının üretim alanına girmesine izin verilmedi.
Türkiye’deki fiili grev dalgası, Kuzey Amerika’dan Avrupa’ya ve başka yerlere uzanan ve sendikal aygıtlara muhalefet içinde ortaya çıkan, sınıf mücadelesindeki uluslararası yükselişin ayrılmaz bir parçasıdır.
Türkiye’de ve dünyanın dört bir yanında harekete geçen işçiler, sendikal aygıtlardan bağımsız olarak mücadelelerini birleştirmek ve ileriye taşımak için taban komiteleri aracılığıyla örgütlenme ihtiyacıyla karşılaşıyor. Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı (TK-Uİİ), tüm işyerleri, sektörler ve ülkelerdeki işçileri birleştirmek için bu temel aracı sunuyor.