NATO emperyalizmi ve Libya’daki sel felaketi

İki barajı patlatan ve liman kenti Derne’nin büyük bölümünü yerle bir eden Daniel Fırtınası’nın Libya’nın doğusunda yol açtığı sel felaketinde 6.000’den fazla kişinin öldüğü doğrulandı. Binlerce kişi halen kayıp ve selin denize sürüklediği kurbanların kalıntıları kıyıya vurdukça doğrulanan ölü sayısının en az iki katına çıkması bekleniyor.

Bu korkunç felaket sadece iklim değişikliğinin yoğunlaştırdığı şiddetli hava koşullarının ürünü değildir. Bu felaket, NATO’nun 2011 yılında Libya’ya karşı başlattığı, ülkeyi paramparça eden ve iç savaşa sürükleyen savaştan kaynaklanmaktadır. Libya’da NATO savaşını başlatanlar ya da bunu “insani” bir müdahale olarak alkışlayanlar ve bugün benzer gerekçelerle Ukrayna’da Rusya’ya karşı bir NATO savaşını destekleyenler, Derne felaketinin doğrudan siyasi ve ahlaki sorumluluğunu taşımaktadırlar.

Hidrolog Abdelwanees Ashoor, geçen yıl, Derne barajlarının kötü durumda olduğu ve büyük bir selin “iki barajdan birinin çökmesine neden olabileceği” konusunda uyarıda bulunan makaleler yazdı. Ashoor şöyle diyordu: “Büyük bir sel meydana gelirse, sonuç vadi halkı ve şehir için felaket olacaktır.”

Ne var ki, NATO’nun 2011 savaşında Albay Muammer Kaddafi rejimini yıkmasından bu yana doğu ve batı Libya’daki rakip hükümetler arasında süren iç savaş nedeniyle hiçbir onarım yapılmadı. Uluslararası Kriz Grubu yetkilisi Claudia Gazzini France24’e şunları söyledi: “Kaddafi rejiminin yıkılmasından bu yana geçen 10 yılda –sonraki 10 yıl savaşlar, siyasi rekabet ve izolasyonla geçti– her iki hükümet de altyapıyı tamamen ihmal etti.”

Ancak sistematik olarak örtbas edilen şey, NATO güçlerinin sel felaketinin koşullarını yaratan iç savaşın kışkırtılmasındaki rolüdür. Üst düzey NATO yetkilileri 2011’de Libya’da savaşı başlatırken, burjuva medyadaki profesyonel yalancılara, akademi camiasına ve orta sınıf sahte sol partilere yaslanarak savaşı bir demokrasi ve insan hakları mücadelesi olarak pazarlamıştı. Bu güçlerin hepsinin eli kanlıdır.

2011’de Libya’daki savaş için en çok bastıran hükümetler; dönemin ABD Başkanı Barack Obama, dönemin Birleşik Krallık Başbakanı David Cameron ve dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy bunlar arasındadır. CIA’in dikte ettiği propagandayı yayan New York Times ve CNN gibi büyük medya kuruluşlarının yanı sıra Michigan Üniversitesi’nden Profesör Juan Cole gibi korkak ve konformist akademisyenler ve Fransa’daki Yeni Anti-Kapitalist Parti’den (NPA) Profesör Gilbert Achcar gibi sahte sol siyasetçiler de onların suç ortağıdır. Onlar o zaman Libya’daki savaşı desteklediler, şimdi de NATO’nun Ukrayna savaşını destekliyorlar.

NATO Libya’daki savaşı Şubat 2011’de, Kaddafi’nin şu anda sel felaketiyle harap olan doğu Libya’daki protestocuları öldürmesini ancak kendi müdahalesinin engelleyebileceğini iddia ederek başlatmıştı. Kaddafi’yi devirmek için NATO, Libya İslami Mücadele Grubu lideri Abdülhakim Belhaj, CIA elemanı Halife Hafter gibi isimlerin ve Misrata Tugayları liderlerinin önderlik ettiği rakip İslamcı ve aşiret milislerinden oluşan bir grubu silahlandırdı. Ardından da vekil güçlerine hava desteği sağlayarak NATO destekli isyancı milislerle savaşan Libya ordu güçlerini bombaladı.

NATO’nun Trablus’u ve Kaddafi’nin memleketi Sirte’yi bombalamasıyla yedi ay süren ve tahminen 25.000 kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların ardından savaş sona erdi. 20 Ekim 2011’de aralarında Fransız istihbarat ajanlarının da bulunduğu bir milis çetesi Kaddafi’yi Sirte harabelerinde yakaladı ve işkence ederek öldürdü. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Kaddafi’nin öldüğü gün gazetecilere gülerek şunları söyledi: “Geldik, gördük, öldü.”

Dünya Sosyalist Web Sitesi, petrol zengini Libya’ya yönelik savaşın arkasındaki emperyalist çıkarları ve savaşı meşrulaştırmak için kullanılan yalanları ifşa etti. Profesör ve Ortadoğu blog yazarı Juan Cole’un durumunu ele alan David North, emperyalizm yanlısı siyasi hafıza kaybına dikkat çekti. Bu, savaşın küçük burjuva destekçilerinin geniş bir katmanı için söz konusuydu. North şöyle yazıyordu:

Libya’ya yapılan saldırıyı insan hakları davasının bir zaferi olarak selamlayanlar, ABD’nin stratejik önemdeki siyasi ve ekonomik çıkarlarına şu ya da bu şekilde müdahale eden ülkelere saldırma ve onları yıkıma uğratma konusunda oynadığı korkunç rolü hiç hatırlamıyor gibi görünüyorlar. Unutulan sadece geçmiş değildir (Vietnam, Nikaragua’daki vahşi “Kontralar” savaşı, Angola ve Mozambik’te iç savaşların kışkırtılması, Kongo’da Lumumba’nın devrilip öldürülmesi, Güney Afrika’daki apartheid rejimine uzun süre verilen destek, Irak’ın istila edilmesi); bugün de görmezden gelinmektedir. Savaş yanlısı “sol”, Predator insansız hava araçları Afganistan ve Pakistan’a füze yağdırıp her gün insanları öldürürken, Kaddafi’yi halkına ateş açtığı için alaşağı etme görevini ABD’ye vermektedir.

Savaş başladığında Cole, savaşa karşı sol muhalefete saldırarak solun “‘dış müdahale’yi mutlak bir tabu haline getirmekten kaçınması gerektiğini” ilan ederek şunları ekliyordu: “‘Anti-emperyalizm’i akılsızca bir şekilde diğer tüm değerlerin önüne geçirmek açıkçası saçma pozisyonlara yol açar.” Cole, ABD ve NATO’ya verdiği coşkulu desteğin altını çizmek için de “NATO’nun bana ihtiyacı varsa, ben oradayım,” diyordu.

Benzer şekilde, Londra Üniversitesi Oryantal ve Afrika Çalışmaları Okulu’nda profesör olan ve Britanya ordusuna danışmanlık yapan, Pablocu NPA üyesi Achcar da savaşın Libya’nın petrol kaynaklarını yağmalamayı amaçladığını kabul etmesine rağmen NATO’yu destekledi.

Achcar 2011 yılında “Batı’nın tepkisi elbette petrol kokuyor,” diyor ancak bunun savaşa karşı çıkmak için bir neden olmadığını savunarak şöyle devam ediyordu:

Burada bir halkın gerçekten tehlike altında olduğu ve onu koruyabilecek makul bir alternatifin bulunmadığı bir durum söz konusudur. Kaddafi güçlerinin saldırısına saatler ya da en fazla günler kalmıştı. Sivillerin katledilmesini önleyecek bir eyleme anti-emperyalist ilkeler adına karşı çıkamazsınız.

New York Times muhabiri Nicholas Kristof, Kaddafi rejimi devrildikten sonra Libya’ya gitti ve NATO savaşının kendisini Trablus’ta bir kahramana dönüştürdüğünü söyleyerek övündü. “Teşekkürler Amerika!” başlıklı bir köşe yazısında Kristof şunları yazdı:

Amerikalılar Arap dünyasında pek kahraman sayılmazlar ancak Libya’nın başkentinde aralıksız kutlamalar sürerken, nereli olduğumu öğrenen ve ardından hararetle aynı cümlenin farklı biçimlerde tekrarlayan sıradan insanlarla karşılaşmaya devam ediyorum: “Teşekkürler Amerika!”

Gerçekte ise NATO’nun Libya’daki zaferi bir insanlık trajedisiyle sonuçlanmıştır. Petrol zengini doğu Libya’nın ayrılmaya ve büyük NATO petrol şirketleriyle kendi anlaşmalarını yapmaya çalışmasının ardından ülke 2012 yılında yeniden iç savaşa sürüklendi. Takip eden on yıl boyunca tırmanan iç savaşla birlikte on binlerce kişi daha hayatını kaybetti. Ekonomik üretim 2012’de 92 milyar dolardan geçen yıl 46 milyar dolara düşerek yarı yarıya azalırken, kişi başına düşen gayrisafi yurtiçi hâsıla –aşağı yukarı, ortalama kişisel gelir– 15.765 dolardan 6.716 dolara geriledi.

NATO’nun Libya’yı işgalinin barış, refah ve demokrasi getireceğini savunan tüm yetkililer ve profesörler, destekledikleri ve aktif olarak teşvik ettikleri savaşın sonucunda ortaya çıkan on binlerce ölüm ve hesaplanamaz insani sefaletin sorumluluğunu taşımaktadır. Cole, savaşı “Libyalıların normal bir yaşam sürmelerine olanak sağladığı” için desteklediğini iddia etmişti. Ancak sözde demokrasi ve normallik için yürütülen savaş Libya’yı harap etti ve ülkede köleliğin yeniden başlamasına yol açtı.

Uluslararası Af Örgütü, 2017 yılında dünya medyasında yer alan çok sayıda habere atıfta bulunarak, Avrupa Birliği’nin (AB) Avrupa’ya kaçmaya çalışan sığınmacıları alıkoymak için Libya’da kurduğu kamplarda mahkûmların dövüldüğü, tecavüze uğradığı, öldürüldüğü ve açık arttırmayla satılarak köleleştirildiği sonucuna varmıştır.

Peki, bugün savaş propagandacıları Derne’deki felaket ve savaşa verdikleri desteğin bunda oynadığı rol hakkında ne söylüyorlar? Cole ve Achcar bloglarında hiçbir şey söylemediler. Libya’da yaratılmasına yardım ettikleri felaketi geride bıraktılar. Achcar, NATO’nun bu kez Rusya’ya karşı yürüttüğü son savaşa destek vermeye devam ediyor.

Ukrayna’da Rusya’ya karşı yürütülen savaş doğrudan NATO tarafından başlatılmış olan askeri tırmanma sarmalından kaynaklanmıştır. Libya’daki savaşın ardından NATO güçleri Kaddafi’ye karşı kullandıkları İslamcıları Suriye’de savaş yürütmek üzere vekil güçler olarak seferber ettiler. Eylül 2013’te Sivastopol’da bulunan Rus savaş gemileri NATO gemilerinin Suriye’yi bombalamasını engellemek için müdahalede bulundu. Washington ve Berlin, beş aydan kısa bir süre sonra Ukrayna’daki Şubat 2014 Maydan darbesini destekledi ve Rusya’dan Sivastopol’u ve tüm Kırım Yarımadası’nı Kiev’de yeni kurulan NATO yanlısı rejime teslim etmesini talep etti.

Dünyanın dört bir yanındaki işçilerin ve gençlerin önündeki belirleyici görev, giderek daha büyük bir felaketler zincirini harekete geçiren bu askeri tırmanma sarmalını durdurmak için emperyalizme karşı uluslararası bir hareket inşa etmektir. NATO’nun emperyalist güçleri Ukrayna’daki savaşı tırmandırıp Rusya’yı parçalamak ve doğal kaynaklarını ele geçirmek için komplolar kurarken, kendilerini yine –bu kez Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e karşı– “demokrasi” ve “özgürlük” savunucuları olarak sunuyorlar. Gerçekte, Libya’nın yakılıp yıkılması ve Derne’deki felaket, NATO’nun yağma savaşlarında zafere ulaşmasının feci sonuçlarına dair unutulmaz uyarılar niteliğindedir.

Loading