Perspektif

Kahrolsun Netanyahu hükümeti! Gazze’ye yönelik emperyalizm destekli Siyonist saldırıyı durdurun!

İsrail’in 7 Ekim 2023 Cumartesi günü Gazze’ye düzenlediği hava saldırısının ardından Filistinlilere ait bir apartmandan yükselen alev ve dumanlar. (AP Photo/Adel Hana) [AP Photo/Adel Hana]

1. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK), Gazze’de İsrail işgaline karşı başlayan ayaklanmanın ardından Netanyahu hükümetinin Filistin halkına savaş ilan etmesini kesin bir dille kınamaktadır. İsrail rejiminin Nazileri anımsatan histerik feveranları, Gazze nüfusunun büyük bir kısmının imha edilmesi çağrısından başka bir şey değildir. DEUK, Biden yönetiminin ve Avrupa Birliği hükümetlerinin İsrail silahlı kuvvetleri tarafından planlanmakta ve uygulanmakta olan soykırımsal harekâta verdikleri tam destek açıklamalarını da aynı derecede kesin bir dille kınamaktadır. Bölgeye bir Amerikan uçak gemisinin gönderilmesi, Filistin halkına yönelik büyük saldırıyla emperyalist dayanışmanın alçakça bir göstergesidir.

2. Filistinli işçileri ve gençleri baskıya karşı mücadelelerinde savunmak uluslararası ve bizzat İsrail işçi sınıfının sorumluluğudur. Emperyalist merkezlerde ve tüm dünyada, İsrail hükümetine silah sevkiyatına karşı protestolar düzenlenmeli ve muhalefet organize edilmelidir. Her ülkede, Gazze ve Batı Şeria’nın işgaline son verilmesini talep eden kitlesel gösteriler düzenlenmelidir.

3. Özellikle İsrail işçi sınıfına ve Yahudi nüfusu içindeki tüm ilerici unsurlara, rejimin zehirli şovenizmini reddetmeleri çağrısında bulunuyoruz. İsrailli işçiler ve gençler kendilerini Netanyahu hükümetinden ayırmalı ve kendi çıkarlarını temsil etmeyen bu hükümetin suç teşkil eden eylemlerini kınamalıdır.

4. Tarih boyunca her zaman olduğu gibi, kitlelerden gelen her direniş eylemi, egemen seçkinlerin çılgınca öfkesine yol açıyor. Biden, Schulz, Macron ve diğerleri bitap düşene kadar “terörizm” diye bağırabilirler. Ancak Siyonizm yanlısı amansız propagandaya rağmen, işçilerin, gençlerin ve ezilenlerin sempatisi Filistinlilerden yanadır. Yaşananların vahşi bir işgale karşı kitlesel bir ayaklanma olduğu ve egemen sınıfın “terörizm” ile kendi çıkarlarına ve politikalarına yönelik her türlü muhalefeti kastettiği açıktır.

5. Ukrayna’daki savaşta olduğu gibi, Filistin’deki olaylar da kapitalist medyada tüm tarihsel bağlamından koparılıyor. Filistin’in yeni kurulan İsrail devleti tarafından işgal edilmesinin ve orada yaşayanların yurtlarından sürülmesinin üzerinden 75 yıl geçti. İsrail’in Batı Şeria’yı işgal ve ilhakını başlatan 1967’deki Altı Gün Savaşı’nın üzerinden 55 yıl geçti. İsrail’in 2006 yılında Gazze’ye açtığı savaşın ve ardından gelen ablukanın, yani İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün ifadesiyle Gazze’nin bir “açık hava hapishanesine” dönüştürülmesinin üzerinden ise 17 yıl geçti. On yıllar boyunca, Filistinlilerin yoğunlaştığı giderek küçülen toprak parçalarında ve 1982’de Lübnan’daki Sabra ve Şatilla sığınmacı kampı katliamlarında yaşandığı gibi, Filistinlilerin kaçtıkları bölgelerde sayısız cinayet ve bombardıman meydana geldi.

6. İsrail tüm bu süreç boyunca, Ortadoğu’da baş vekilliğini yaptığı ABD başta olmak üzere emperyalist güçler tarafından desteklendi. Birleşmiş Milletler kendi kararlarını uygulamayı reddederken, Arap burjuva rejimleri emperyalizm ve İsrail ile anlaşmalar yaparak Filistin halkını katledilmeye ve ezilmeye terk etti. Ancak her şeye rağmen İsrail devleti ve destekçileri Filistinlilerin demokratik ve sosyal hakları için verdikleri mücadeleyi bastıramadılar.

7. Bu, dönüm noktası niteliğinde bir andır. Netanyahu ve faşizan koalisyon ortakları, Bazalel Smotriç liderliğindeki Dini Siyonizm ve Itamar Ben Gvir liderliğindeki Yahudi Gücü, aylardır İsrail Savunma Kuvvetleri’nin (IDF) saldırılarına öncülük etmektedir. Polis ve yerleşimci gruplar Batı Şeria, Gazze ve bizzat İsrail’deki kasaba ve köylere neredeyse her gün saldırılar düzenlerken, Mescid-i Aksa’da da provokasyonlar gerçekleştirdiler.

8. Filistinli kitlelerin direnişi, İsrail yasalarına göre bile bir suçlu olan Netanyahu için siyasi bir bozgundur. Bu vicdansız haydudun hapse girmemek için iktidara yapışması, İsrail’deki siyasi hayatın bir gerçeğidir. Netanyahu’nun ülke içindeki muhalefetin dikkatini dağıtmada kullanmak üzere şiddetli bir tepki yaratmak amacıyla Filistinlilere karşı provokasyonlar düzenlediği de milyonlarca İsrailli tarafından kabul edilmektedir. Ancak Filistinlilerin onun canice planlarına verdiği tepki, Netanyahu’nun hesaplarının çok ötesine geçmiştir.

9. Hamas, sözde aşılması imkânsız bir gettoda düşman birlikleri tarafından kuşatılmış olmasına ve sürekli gözetime ve hedef gözeten suikastlara maruz kalmasına rağmen binlerce kişinin katıldığı bir askeri hücum başlattı. Bu çapta bir operasyon ancak Gazze’nin iki milyonluk nüfusunun ezici desteği sayesinde planlanabilmiş ve gizli tutulabilmiştir. Bu, 1943’te Varşova Gettosu’ndaki Yahudi tutsakların ayaklanmasını ve 1944’te Varşova işçi sınıfının Alman Nazi işgaline karşı kitlesel isyanını çağrıştıran, devasa silahlara sahip bir zalime karşı girişilen gerçek bir halk ayaklanmasıdır.

10. İsrail egemen sınıfı artık şu noktaya ulaşmıştır: Mevcut sakinlerinin zorla kovulması yoluyla dışlayıcı bir Yahudi devletini güvence altına alma yönündeki gerici perspektif, ancak kitlesel katliam ve etnik temizlik yoluyla sürdürülebilir. Netanyahu, 43 kilometre uzunluğundaki ve 10 kilometre genişliğindeki Gazze şeridini “enkaza” çevirme sözü verdi ve tutsak halka, bunu yapamayacaklarını bile bile, “yollarından çekilip gitmelerini” söylüyor.

11. Acımasız askeri misilleme çoktan başladı. “Demir Kılıç Operasyonu”nun ikinci gününde İsrail Gazze’de 800 hedefe saldırı düzenledi, elektriği kesti, kuşatma altındaki bölgeye mal giriş çıkışını durdurdu ve yüzlerce savunmasız sivile ev sahipliği yapan hastaneleri ve konutları vurdu. Filistinliler hava bombardımanından kaçmak için UNRWA (Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı) tarafından idare edilen okullara akın etti.

12. Netanyahu’nun savaş ilanına ABD’deki Biden yönetimi, dünyanın tüm büyük güçlerinin liderleri ve kitle iletişim araçları tarafından verilen genel desteğin ardında yatan gerçek budur. Dünya genelinde toplumsal huzursuzluğun ve grev hareketlerinin arttığı bir dönemde, egemen sınıf her yerde halk muhalefetinin herhangi bir tezahürünün yaratacağı örnekten dehşete düşmektedir.

13. Emperyalist liderler ve onların medya uzantıları “terörizme” değil, kitlelerin İsrail’in işgaline ve her gün uyguladığı teröre yönelik muhalefetine karşı çıkıyorlar. Ve bunu Filistinlilere karşı soykırımı desteklemeye ve İran, Suriye ve Lübnan’a karşı bölgesel bir savaş başlatmaya kadar götürmeye hazırlar. Wall Street Journal’ın başyazısında şöyle deniyor:

Ve lütfen artık İsrail’in “ablukasını” ya da “işgalini” kınamayın... Beyaz Saray İsrail’e istediği gibi karşılık vermesi için bir hafta kadar süre tanıyıp ardından Netanyahu hükümetine geri adım atması için baskı yaparak doğru yoldan sapacaktır. Bu, ABD’nin her zaman yaptığı bir şey ama bu sefer öyle olmamalı. Eğer daha geniş çaplı bir savaş patlak verirse, ABD İsrail’e Hamas’ı ve Hizbullah’ın askeri kapasitesini yok etmek için gerekli askeri ve diplomatik desteği sağlamak zorunda kalacaktır.

14. Medyanın Biden yönetiminin böyle bir geri adım atmasından korkmasına gerek yok. Dün Savunma Bakanı Lloyd Austin, ABD’nin 50 milyar dolarlık Ford uçak gemisi de dahil olmak üzere bölgeye bir uçak gemisi saldırı grubu göndereceğini ve İsrail’e “önümüzdeki günlerde” mühimmat sağlayacağını doğruladı. Bu sadece İsrail ile “dayanışma” değil, savaşa katılma hazırlığıdır. İsrail’in askeri müdahalesine tam destek verilirken, Filistinlilerin öldürülmesi hakkında tek kelime edilmiyor. Bırakın ateşkesi, itidal çağrısı bile yapılmıyor. Emperyalist çevrelerde şu anda dile getirilen tek endişe, İsrail’e mühimmat tedarikinin, ABD-NATO’nun Ukrayna üzerinden Rusya’ya karşı tırmanan savaşı için gerekli olan mühimmat tedarikini azaltabileceği endişesidir.

15. Emperyalist hükümetler ve medya, Filistin halkına yönelik her türlü destek ifadesini itibarsızlaştırmak için beklendiği üzere “antisemitizm” suçlamasını ortaya atmaktadır. Bu sefil iftira ikiyüzlülükle bezenmiştir. Egemen seçkinler, çıkarlarına hizmet ettiğinde, Hitler savunucuları ve neo-Nazilerle ittifak yapmakta bir sakınca görmüyorlar. Alman hükümeti, sağcı akademisyenlerin Nazi rejiminin suçlarını meşrulaştırma ve aklama çabalarını destekliyor. İki haftadan kısa bir süre önce, Başbakan Trudeau ve Alman Büyükelçisi ile birlikte tüm Kanada parlamentosu, Holokost’ta Yahudilerin katledilmesine katılan eski bir Nazi Waffen-SS üyesi olan Yaroslav Hunka’yı coşkuyla ayakta alkışlamıştır.

16. Netanyahu rejimi her türlü suçu işleyebilir. Ancak yenilmez değildir. Savaş çığlıklarının kan donduran şiddeti hükümetin korku ve çaresizliğini gizleyemiyor. Rejim, sadece Filistinli kitlelerin direnişiyle değil, aynı zamanda İsrail işçi sınıfının büyüyen muhalefetiyle de karşı karşıyadır. Yıl boyunca İsrailli işçilerin ve gençlerin Netanyahu hükümetine ve onun otoriter adımlarına karşı kitlesel gösterilerine tanık olundu. Bu gösteriler, Filistinlilerin ezilmesi konusunu gündeme getirmeyi reddeden resmi önderlik tarafından baltalandı. Netanyahu’nun savaş ilanı, tahmin edilebileceği üzere İsrail’in savaş planlarının arkasında toplanan ana Siyonist muhalefet liderleri Yeş Atid’den Yair Lapid ve Ulusal Birlik Partisi’nden Benny Gantz’ı da geri dönülmez bir şekilde ifşa etti. Netanyahu ile bir ulusal birlik hükümeti kurulması için yoğun görüşmeler devam ediyor.

17. İsrail’deki işçi ve gençlik kitleleri için düşman Filistinliler değil, Netanyahu hükümeti ve İsrail egemen sınıfıdır. İsrail’de demokratik yönetim biçimlerini alaşağı etmeye yönelik hamleler, toplumsal eşitsizliğin aşırı büyümesi ve sosyal programlara yönelik saldırıların yoğunlaşmasıyla yakından ilişkilidir.

18. Mevcut durumun büyük tarihsel ve siyasi paradoksu şudur: İsrail işçi sınıfı, Siyonist baskıya karşı Filistin halkının demokratik hakları için mücadele etmeden kendi demokratik haklarını savunamaz. Filistinliler de İsrail işçi sınıfı ile mücadele ittifakı kurmadan demokratik haklar ve toplumsal eşitlik özlemlerini gerçekleştiremezler. Uygulanabilir tek perspektif, hayali bir “iki devletli çözüm” değil, Yahudi ve Arap işçilerin birleşik sosyalist devletidir.

19. Filistinlilerin mücadelesi ne kadar kahramanca olursa olsun, karşı karşıya oldukları dayanılmaz koşullar, işçi sınıfının sosyalizm uğruna uluslararası hareketi olmaksızın çözüme kavuşturulamayacaktır. Bu durum İsrail’deki Yahudi işçiler ve gençler için de bir o kadar geçerlidir. Antisemitizmin yeniden büyümesinin yarattığı tehlike oldukça gerçektir. Ancak bu, Gazze ve işgal altındaki Batı Şeria’da bulunan kitlelerin demokratik mücadelelerinden değil, kapitalizm ve emperyalizm tarafından kışkırtılan gerici ulusal şovenizmden kaynaklanmaktadır.

20. Filistin’deki ayaklanmanın kendisi, dünya çapında kitlesel grevler ve protestolar şeklinde gelişen öfke ve muhalefet patlamasının bir parçasıdır. Sosyalist ve devrimci bir program ve perspektif rehberliğinde, emperyalist savaşa, eşitsizliğe ve her türlü baskıya son vermek için harekete geçirilmesi gereken, işte bu toplumsal güçtür. Uluslararası Komite önderliğindeki Troçkist Dördüncü Enternasyonal’in perspektifi ve programı budur.

9 Ekim 2023

Loading