Sosyalist Eşitlik Partisi (ABD) Ulusal Başkanı David North bugün yaptığı açıklamayla 2024 ABD başkanlık seçimleri kampanyasında partinin adayları olarak Joe Kishore ile Jerry White’ın seçildiğini duyurdu. Kampanya web sitesine socialism2024.org adresinden erişilebilir ve kampanya videoları oradan Türkçe altyazılı olarak da izlenebilir. Dünya Sosyalist Web Sitesi, 2024 ABD seçimlerine ilişkin haberlerinin bir parçası olarak, North'un duyurusunun metnini bugünkü Perspektif olarak aşağıda yayımlıyor.
Sosyalist Eşitlik Partisi adına, SEP’in 2024 başkanlık seçimlerinde adaylar çıkardığını açıklamaktan onur duyuyorum.
Joe Kishore, Sosyalist Eşitlik Partisi’nin ulusal sekreteri, başkan adayımız olacak.
Jerry White, Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin işçi mücadeleleri editörü, SEP’in başkan yardımcısı adayı olarak seçildi.
Hem Joe Kishore hem de Jerry White sosyalizm ve işçi sınıfının çıkarları uğruna mücadeleyle geçen uzun ve seçkin bir sicile sahiptir.
44 yaşındaki Joe, çeyrek yüzyıldır sosyalist hareket içinde aktif olarak yer almaktadır. 2008 yılından bu yana Sosyalist Eşitlik Partisi’nin ulusal sekreterliğini yapan Joe, partinin siyasi programının geliştirilmesinde ve SEP’in inşasında merkezi bir rol oynamıştır. Sosyalist Eşitlik Partisi’ni 2020 yılında başkan adayı olarak temsil etmiştir.
64 yaşındaki Jerry, kırk beş yıl önce, Sosyalist Eşitlik Partisi’nin önceli olan İşçiler Birliği’ne katıldı. Jerry, 1981’deki tarihi PATCO grevine kadar uzanan bu uzun yıllar boyunca devrimci bir gazeteci olarak işçi sınıfının sayısız mücadelesini haberleştirdi ve bunlara müdahale etti. Ayrıca Sosyalist Eşitlik Partisi’ni daha önceki ulusal seçimlerde, en son 2016’da başkan adayı olarak temsil etti.
Sosyalist Eşitlik Partisi, bu seçimlere işçi sınıfının siyasi bilincini yükseltmek, emekçilerin karşı karşıya olduğu hiçbir soruna kapitalist sistemin sona erdirilmesi ve yerine sosyalizmin kurulması dışında çözüm bulunamayacağı anlayışını geliştirmek için müdahale ediyor. Ve bu büyük tarihsel görev ancak Amerikan ve uluslararası işçi sınıfının gücünün dünya kapitalist sistemine karşı birleşik bir mücadelede seferber edilmesini amaçlayan küresel bir stratejinin benimsenmesiyle başarılabilir.
Sosyalist Eşitlik Partisi’nin programı ütopik bir şema değil, bir gerekliliktir. İnsanlık varoluşsal bir krizle karşı karşıyadır. Kapitalist sistem tarihsel olarak zamanını doldurmuştur. Dünya nüfusunun büyük çoğunluğu için yaşam koşullarını iyileştirmekten aciz olmakla kalmamakta, insanlığı bir felakete sürüklemektedir. İnsanlığın önündeki alternatif ya sosyalizm ya da kapitalist barbarlıktır.
2024 yılında kapitalizmin gerçekliği nedir?
İkinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği 1945 yılından bu yana, dehşet verici bir Üçüncü Dünya Savaşı tehlikesi hiç bu kadar büyük olmamıştı. Aslında şu anda Avrupa ve Ortadoğu’da devam etmekte olan ve Afrika’daki Sahel bölgesi ile Orta Asya’daki Transkafkasya’ya yayılmakta olan çatışmalar, hızla gelişmekte olan küresel bir savaşın açılış safhalarıdır.
Ukrayna’daki savaş, nükleer bir çatışmaya dönüşme tehdidi taşıyor. Biden yönetimi iki yıl önce, Çin’le yaklaşan hesaplaşmaya hazırlık yolunda Rusya’yı zayıflatmak ve Amerikan emperyalizmi ile NATO müttefiklerinin Avrasya üzerindeki hâkimiyetini sağlamlaştırmak amacıyla, bu savaşı kasten kışkırtmıştır. Almanya bir kez daha savaş yolundadır. NATO güçleri, bir nükleer çatışma tehdidinin kendilerini savaşmaktan alıkoymayacağını defalarca ifade etmişlerdir. On yıllar boyunca delilikle eşanlamlı olduğu gerekçesiyle reddedilen taktik ve stratejik nükleer silahların kasıtlı kullanımı artık emperyalist jeopolitik stratejinin meşru bir bileşeni olarak “normalleştiriliyor.”
Ukrayna’da savaş şiddetle devam ederken, faşizan İsrail rejimi, Beyaz Saray ve Avrupa’daki müttefik hükümetlerin tam desteğiyle, Gazze halkına karşı ölüm saçan harekâtını sürdürüyor. Ölü sayısı 30 bine yaklaşıyor. Biden yönetimi tarafından tedarik edilen 900 kiloluk bombalar, savunmasız bir halkın üzerine ayrım gözetmeksizin atılıyor. Her gün yüzlerce kadın ve çocuk öldürülürken, Biden yönetimi ateşkes talebini reddediyor. Soykırım “normalleştiriliyor.”
COVID-19 pandemisi artık beşinci yılına girmiş durumda. 1 milyondan fazla Amerikalı, hastalığa yakalandıktan sonra hayatını kaybetti. Küresel ölçekte, pandeminin neden olduğu fazladan ölümlerin toplam sayısının şu anda 28 milyonu aştığı tahmin ediliyor. Milyonlarca insan birden fazla kez enfekte oluyor ve ölümcül bir sondan kurtulmuş olsalar bile, Uzun COVID’in ızdırabına ve güçten düşürmesine katlanıyorlar. Her kapitalist hükümet, hastalığın yayılmasını önlemeye yönelik en asgari tedbirleri dahi ortadan kaldırmıştır.
Maske kullanımına bile karşı çıkılıyor ve takanlar bazı durumlarda cezai yaptırımlarla tehdit ediliyor. Egemen seçkinlerin sloganı, ilk olarak eski Britanya Başbakanı Boris Johnson tarafından ilan edilen, “Bırakın cesetler yığılsın”dır. Hastalığın bulaşmasını durdurmak için iyi bilinen ve etkili halk sağlığı önlemlerinin uygulanmasına karşı çıkılırken, virüs her gün milyonlarca insanı enfekte ederek yayılmaya ve mutasyona uğramaya devam ediyor. Kitlesel ölüm ve güçten düşme “normalleştiriliyor.”
Kapitalist hükümetlerin dünya nüfusunun yaşamına karşı suç teşkil eden kayıtsızlığı, gezegenin varlığını sürdürmesine yönelik tutumlarında da tekrarlanmaktadır. Küresel ısınmanın feci sonuçlarını doğrulayan hiçbir bilgi, egemen sınıfı, bilim insanlarının gezegeni yok oluştan kurtarmak için acilen gerekli olduğunda ısrar ettikleri politikaları benimsemeye zorlamayacaktır.
Kapitalist sistemin gerici toplumsal özü, insan toplumunun ihtiyaçlarının büyük kârlar elde etme dürtüsüne mutlak bir şekilde tabi kılınmasında ve toplumu yöneten finans-şirket oligarklarının banka hesaplarında şaşırtıcı düzeylerde servet yoğunlaşmasında görülmektedir.
Fransız romancı Balzac, kapitalist sınıfın 19. yüzyılın başlarındaki yükselişini eleştirel bir şekilde gözlemleyerek, “Her büyük servetin arkasında büyük bir suç yatar,” demişti. Ancak bu büyük yazar, günümüz oligarkları tarafından kontrol edilen astronomik meblağların bu aforizmayı ne ölçüde doğrulayacağını hayal bile edemezdi. Balzac’ın sözünü ettiği “büyük servetler” en fazla birkaç milyonu buluyordu. Modern şirket-finans oligarklarınınki ise onlarca ve yüzlerce milyarla ölçülmektedir.
Bir toplumun ilerici ya da gerici karakterinin en temel göstergesi, toplumun daha eşit hale mi yoksa daha eşitsiz hale mi geldiğidir. Bu ölçüte göre, Amerika ve dünya kapitalist toplumunun gerici karakteri tartışma götürmez. Toplumsal eşitsizlik, en az bir asırdır görülmemiş seviyelere ulaşmıştır.
Dünya nüfusun en zengin yüzde 1’lik kesimi şu anda dünya servetinin neredeyse yarısına sahipken, en yoksul yüzde 50’lik kesim sadece yüzde 0,75’ine sahiptir. 81 milyarder küresel nüfusun yarısınınkinden daha fazla servete sahiptir. En zengin yüzde 1’lik kesim 1990’ların ortalarından bu yana biriken tüm ek servetin yüzde 38’ini alırken, en alttaki yüzde 50’lik kesim sadece yüzde 2’sini almıştır.
ABD, dünyadaki en yüksek milyarder yoğunluğuna sahiptir. Bu milyarderlerin kolektif servetleri 2023’te 5,2 trilyon dolara ulaşmıştır.
Bu devasa servet yoğunlaşması ve buna karşılık gelen toplumsal eşitsizlik derecesi, demokrasiyle hiçbir şekilde bağdaşmamaktadır.
Medyada Amerikan demokrasisine yönelik tehdit hakkında çok şey söyleniyor. Başkan Biden, Trump’ın liderliğindeki bir diktatörlüğün önünde duran tek şeyin kendisi olduğunu ilan ediyor. Eğer durum gerçekten böyleyse, o zaman demokrasinin sonu gelmiş demektir.
Fakat diktatörlüğe ve faşizme karşı mücadele ancak bunların nedenleri anlaşıldığı ölçüde başarıya ulaşabilir.
Trump, New York ve New Jersey emlak ve kumarhane sektörlerinin kokuşmuş lağımlarından gelen bu şahıs, Amerikan kapitalizminin suçluluğunun yalnızca canlı bir örneğidir.
Demokrasi, büyük toplumsal eşitsizlikle birlikte varlığını sürdüremez. Kapitalist oligarklar, sınıf mücadelesinin yükselen dalgasına ve artan toplumsal hoşnutsuzluğa karşı servetlerini korumak için, 1930’larda Almanya’da yaptıkları gibi, otoriterliğe ve faşizme yönelmektedir. Bu sadece Amerika’ya özgü bir durum değildir. Tüm dünyada gerçekleşmektedir. 2023’te ABD geneline yayılan grev dalgası, uluslararası bir hareketin parçasıydı.
Bu küresel dalga 2024 yılında da devam edip güçlenecektir.
İki büyük kapitalist partinin de -Demokratlar ve Cumhuriyetçiler- işçi sınıfına yoksullaşma, siyasi baskı ve savaş dışında sunabileceği bir şey yoktur. 6 Ocak 2021 darbe girişimi münferit bir olay değildi. Aslında, daha çok bir prova niteliği taşıyordu. Amerikan demokrasisinin bir ayağı çukurdadır. O, kapitalizm altında varlığını sürdüremez.
Bu yüzden, Sosyalist Eşitlik Partisi, şirket-finans diktatörlüğünün sona erdirilmesini, holdinglerin kamu mülkiyeti altına alınıp demokratik olarak denetlenmesini ve devasa ordu-sanayi bloğunun tasfiyesini talep eden bir program öne sürecek.
SEP, servetin süper zenginlerden geniş halk kitlelerine doğru kapsamlı bir yeniden bölüşümünü savunacak.
SEP ayrıca kapitalist partilerin kirli şovenizmine karşı mücadele edecek. Biz, Latin Amerika’dan gelen göçmenlere yönelik acımasız muameleyi kınayıp teşhir edecek ve tüm emekçilerin temel demokratik hakkını, istedikleri her yerde onurlu bir şekilde yaşama hakkını savunacağız.
Sosyalist Eşitlik Partisi, bu programın uygulanması için siyasi iktidarın işçi sınıfına aktarılmasının gerekli olduğunu açıklayacak.
ABD seçimleri dünya çapında bir olaydır. Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşananlar dünyadaki her ülkeyi etkilemektedir. ABD seçimlerinin küresel etkisi göz önüne alındığında, dünyadaki her insanın Kasım ayında oy kullanma hakkına sahip olması gerekir.
Sosyalist Eşitlik Partisi 2024 başkanlık seçimlerine müdahale ediyor çünkü mevcut krizin kritik karakteri işçi sınıfının sınıf bilinçli, sosyalist bir hareketinin geliştirilmesini gerektiriyor.
Kapitalist sistemin ekonomik, siyasi ve toplumsal krizi 2024 yılı boyunca daha da şiddetlenecek. Buna karşılık, işçi sınıfının küresel direnişi daha kararlı ve siyasi olarak daha bilinçli hale gelecek. Bu süreçte, SEP ve onun Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’ne bağlı partilerdeki fikirdaşları, giderek daha belirleyici bir rol oynayacak.
Sosyalist Eşitlik Partisi, oy avcısı bir örgüt değildir. Demagojik sloganlar atmaz, basmakalıp laflar etmez ve programını en düşük ortak paydaya uyarlamaz. Bunları, sahte sol örgütlerin siyasi şarlatanlarına bırakıyoruz. Bırakalım onlar Demokratik Parti’nin izniyle ve onunla ittifak halinde küçük ve önemsiz reformlar gerçekleştirmeyi umsunlar. Dahası, Sosyalist Eşitlik Partisi, nüfusu etnik köken, ırk, toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelim gibi birbiriyle çatışan farklı kişisel kimliklere bölmez. Bunların her biri kapitalizm altında servetin kişisel açıdan daha elverişli bir şekilde yeniden bölüşülmesi için mücadele etmektedir.
Sosyalist Eşitlik Partisi’nin programı, toplumdaki temel çatışmanın sınıflar arasında olduğu teşhisine dayanmaktadır.
SEP bir tarih partisidir. Teorik, siyasi ve pratik çalışmaları, devrimci mücadelenin yüzyılı aşkın bir süreye yayılan engin deneyimine dayanmaktadır. Geleneklerimiz, Marksist sosyalizmin uluslararası ilkelerine ve programına dayanmaktadır. Bunlar, 1923’teki kuruluşundan bu yana Troçkist hareket tarafından Stalinizme, sosyal demokrasiye, gerici milliyetçiliğe ve orta sınıf siyasetinin sayısız çeşidine karşı savunulup geliştirilmiştir.
Sosyalist Eşitlik Partisi, kapitalist krizin küresel ölçeğinin ve dünyayı değiştirmeyi amaçlayan bir hareketin önündeki muazzam görevlerin farkındadır. Ama bizler, güvenimizi ve iyimserliğimizi hem bilim ve teknolojideki olağanüstü ilerlemelerin dünya ekonomisinin insanlığın çıkarları doğrultusunda akılcı ve ilerici bir şekilde yeniden örgütlenmesini mümkün kılmasından hem de dünyanın devrimci dönüşümünü gerçekleştirebilecek bir toplumsal gücün var olduğu gerçeğinden alıyoruz: Amerikan ve uluslararası işçi sınıfı.
SEP, işçilere kapitalizmin barbarlığa doğru alçalışına karşı dünya çapında birleşik bir mücadelenin gerekliliğini anlatmak için kampanyasını uluslararası ölçekte yürütecek.
Ancak onun başarısı, kampanyamızın başarısı, sizin Sosyalist Eşitlik Partisi’nin seçim kampanyasına desteğinize ve katılımınıza bağlı. Joseph Kishore’u ve Jerry White’ı mümkün olduğunca çok eyalette oy pusulasına yerleştirmemize yardımcı olun. İşçileri ve gençleri, doğrusu kapitalizmin çıkmaza girdiğini fark eden herkesi, bu mücadeleye katılmaya çağırıyoruz. İşçi sınıfı için bir adım öne çıkın. Kampanyamıza bağış yapın ve aktif olarak katılın. Fabrikalarınızda, işyerlerinizde, okullarınızda ve mahallelerinizde SEP kampanya komiteleri kurun.
Yoksulluğa, baskıya ve III. Dünya Savaşı’na karşı mücadele, dünya sosyalizmi uğruna mücadele demektir!