Sosyalist Eşitlik Partisi (Sozialistische Gleichheitspartei, SGP), Almanya’nın doğusundaki Saksonya ve Thüringen eyaletlerindeki eyalet seçimlerinden bir hafta önce Almanya’da kamusal yaşama hakim olan sığınmacı karşıtı ajitasyonu ve sığınmacı haklarına yönelik baskı çağrılarını kayıtsız şartsız reddetmektedir. İşçilere, gençlere ve ırkçılığı ve faşizmi reddeden herkese sesleniyoruz: Bu gelişmeye karşı çıkın! Sığınmacıları ve demokratik hakları savunun!
Sosyal Demokratlar (SPD), Yeşiller ve Liberal Demokratlardan (FDP) oluşan federal koalisyonun, sınırların kapatılması, sığınmacılara yönelik kaynakların azaltılması, sığınmacıların Afganistan ve Suriye’ye sınır dışı edilmesi, devlet gözetim aygıtının yeni yetkilerle donatılması ve benzeri önlemlerin halkı terörist saldırılardan korumaya hizmet ettiği iddiası apaçık bir yalandır.
Hükümet, tüm düzen partileri ve medya, sığınmacılara yönelik saldırılarıyla aslında şu hedeflerin peşinde koşmaktadır:
- Artık her zamankinden daha büyük ve daha uluslararası olan ve dünyanın her yerinde aynı şirketler ve finans kurumları tarafından sömürülen işçi sınıfını bölmeye çalışıyorlar.
- Sosyal sorunların (pahalı konutlar, kreş eksikliği, öğretmen açığı, düşük ücretler) sorumlusu gerçekte milyarderlerin yanı sıra savaş ve yeniden silahlanma için yapılan devasa harcamalar iken, toplumun en zayıf ve haklarından mahrum bırakılmış üyeleri olan sığınmacıları ve göçmenleri günah keçisi ilan ediyorlar. Nazi döneminde toplumsal öfkeyi saptırmak için Yahudiler kullanıldı; bugün ise sıra sığınmacılara ve Müslümanlara geldi.
- Egemen seçkinler, savaşa, sosyal kesintilere ve işten çıkarmalara karşı büyüyen muhalefeti bastırmak için bir polis devleti inşa ediyor ve temel demokratik haklara saldırıyorlar. Terörist saldırılarla mücadele bahanesiyle ortaya çıkan yeni Gestapo, grevci işçileri, savaş karşıtlarını ve sosyalistleri hedef alıyor.
- Aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif’i (AfD) kasıtlı olarak güçlendiriyorlar. Hristiyan Demokratlar’dan (CDU) SPD’ye, FDP’ye, Yeşiller’e, Sol Parti’ye ve ondan ayrılan Sahra Wagenknecht İttifakı’na kadar tüm büyük partiler göçmen karşıtı koroya katılıyor. Bu da faşist partinin sağlıklı bir toplumda bir kanser değil, temel bir sosyal gelişmenin ifadesi olduğunu göstermektedir. Toplumsal karşıtlıklar ve uluslararası gerilimler artık demokrasi ve barışla bağdaştırılamayacak bir yoğunluğa ulaşmıştır. Kapitalist egemenliğin sürdürülmesi için artık diktatörlük ve savaş gerekmektedir. Siyaset kurumunun tüm kesimlerinden gelen bu sağcı histeri, AfD’nin Thüringen’de anketlerde önde gittiği ve Saksonya’da ikinci olduğu bağlamı oluşturmaktadır.
Geçtiğimiz hafta Cuma günü Solingen’de Suriyeli bir sığınmacının bıçakla üç kişiyi öldürdüğü ve sekiz kişiyi de yaraladığı saldırı, düzen partileri için tam zamanında meydana geldi. O zamandan bu yana sağcı taleplerinde birbirleriyle yarışıyor ve bunları hızla hayata geçiriyorlar. Medyada, seçim kampanyasında ya da siyasi tartışmalarda başka bir konu yok.
CDU lideri Friedrich Merz, Suriye ve Afganistan’dan sığınmacı kabulünün tamamen durdurulması ve bu ülkelere gönderilenlerin ölümle karşı karşıya kalacağı sınır dışı işlemlerinin yeniden başlatılması çağrısında bulundu. Bu konuda SPD ile yakın işbirliği yapmayı ve böylece 2021’de iktidardan düşen nefret edilen büyük koalisyona geri dönmeyi teklif etti.
Ancak federal koalisyon hükümeti bunun önüne geçti. Partiler sığınma yasasının daha da sıkılaştırılması ve polis ile gizli servislere yeni yetkiler verilmesi konusunda hemen anlaştılar. Perşembe günü SPD, Yeşiller ve FDP sığınma ve güvenlik yasalarının daha da sıkılaştırılmasını öngören bir paket üzerinde anlaştı.
Giriş yaptıkları Avrupa ülkesine geri dönmeyen sığınmacılar tüm yardımları kaybedecek. Anavatanlarını ziyaret eden hakları tanınmış sığınmacıların geri dönmelerine izin verilmeyecek. Bıçak ya da başka bir silah kullanan sığınmacılar, reşit olmayanlar da dahil olmak üzere, daha kolay sınır dışı edilebilecek. Güvenlik makamlarının daha fazla veri tabanına erişimi olacak ve biyometrik verileri toplamalarına ve yapay zeka kullanarak karşılaştırmalarına izin verilecek.
Hepsinden öte, daha önce koalisyona demokrat bir görüntü verme rolünü oynayan Yeşiller tüm çekingenliklerini kaybettiler. Yeşiller milletvekilleri Irene Mihalic ve Konstantin von Notz tarafından kaleme alınan ve parlamento grubunun dağıttığı bir rapor, iç politikada bir “dönüş” yapılmasını ve “iç güvenlik için özel bir fon” kurulmasını (Bundeswehr/Silahlı Kuvvetler için verilen 100 milyar avroluk özel fonun bir benzerini) savunuyor. “Tehdit oluşturanlara karşı sıfır tolerans”ın savunulduğu belgede, önceki politikanın “anlaşılabilir ama aynı zamanda safça bir hayal” olduğu belirtiliyor.
Taliban’ın iktidara gelmesinden bu yana ilk kez Cuma günü Leipzig’den Kabil’e gitmek üzere bir charter uçağı havalandı. Uçakta çeşitli suçlardan hapis cezasına çarptırılmış 28 sığınmacı bulunuyordu. Taliban’ın eline teslim edilmek üzere iade ediliyorlar. Alman hükümeti Kabil’deki rejimle doğrudan temas kurmayı reddettiği için sınır dışı anlaşmasını Katar Emirliği ayarladı.
Solingen’deki saldırıya hükümetin, düzen partilerinin ve medyanın gösterdiği histerik tepki, köşeye sıkıştıklarını gösteriyor.
Elbette, savunmasız sığınmacılara saldırmanın, ABD ve Avrupalı müttefiklerinin 35 yılı aşkın bir süredir Ortadoğu’da yürüttükleri acımasız savaşların bir yan ürünü olan terör saldırıları riskini azaltma konusunda bir işe yaramadığını biliyorlar.
El Kaide ya da Solingen’deki saldırının sorumluluğunu üstlenen İslam Devleti (İD) gibi pek çok İslamcı grup aslında Batılı istihbarat servisleri tarafından kendi amaçları doğrultusunda kurulmuş ya da kullanılmıştır. Onlar tarafından manipüle edilmeye ya da bölgesel rejimler tarafından emperyalist efendilerini ya da yerel rakiplerini baskı altına almak için kullanılmaya devam etmektedirler. Gazze’deki soykırım daha da ileri götürüldükçe ve savaş Lübnan ve İran’a yayıldıkça, bu tür saldırılar için zemin daha da büyümektedir.
Solingen’deki saldırı ne kadar acımasız ve kınanması gereken bir olay olsa da, İsrail ordusu tarafından Alman hükümetinin tam desteğiyle bir yıldan kısa bir süre içinde öldürülen 40.000’den fazla Filistinlinin yanında oldukça hafif kalmaktadır. Bu korkunç suça karşı direniş giderek büyüyor. Zelenskiy’nin ordusunun Alman ve NATO desteğiyle Rusya toprakları içinde ilerlediği ve Almanya’yı da etkileyecek bir nükleer tırmanış riskini aldığı Ukrayna’daki savaşa karşı muhalefet de öyle.
İktidardakilerin histerisinin gerçek nedeni bu direniştir. Tıpkı ABD hükümetinin 11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırıyı acımasız savaşlarını meşrulaştırmak için kullanması gibi, Solingen’deki çok daha küçük çaplı saldırı da kamuoyunu sindirmek için kullanılıyor.
Sığınmacılara ve göçmenlere karşı yürütülen ajitasyon, tüm emperyalist ülkelerdeki egemen sınıfa iç siyasi gericiliğin merkezi bir kaldıracı olarak hizmet etmektedir. Böylece ABD, Britanya, Fransa, İtalya ve Japonya’nın yanı sıra Almanya’da da polis ve gizli servislerin yetkilerinin büyük ölçüde genişletilmesi meşrulaştırılıyor.
Açıkça sağcı politikacıların (Trump, Sunak, Meloni) ya da sözde daha ılımlı olanların (Biden/Harris, Starmer, Scholz) hükümette olması önemli bir fark yaratmıyor. İspanya ve Yunanistan’da, sahte sol partiler Podemos ve Syriza, sığınmacılara karşı eşit derecede acımasız adımlar attılar. Thüringen’de ise Sol Parti’nin başını çektiği, SPD ve Yeşiller’in de dahil olduğu koalisyon hükümeti aşırı sağın programını uyguluyor.
Sadece bu bile egemen sınıfın sığınmacı karşıtı ajitasyona, faşizme ve savaşa yönelmesinin derin nesnel nedenleri olduğunu göstermektedir. Milyarlarca işçinin küresel ağlarla birbirine bağlanmış emeğine dayanan dünya ekonomisi, özel mülkiyete ve rakip ulus devletlere dayanan köhne kapitalist toplumsal sistemle uyumsuzdur.
Kapitalistler bu çelişkiyi işçi sınıfının sömürüsünü yoğunlaştırarak ve dünyayı zorla yeniden paylaşarak çözmeye çalışmaktadır. Faşizmin ve savaşın nedeni budur.
İşçi sınıfı bu sorunu tüm ulusal, etnik ve dilsel sınırların ötesinde birleşerek, büyük şirketleri ve bankaları kamulaştırarak, ekonomiyi demokratik denetim altına alarak ve onu zenginlerin kâr çıkarları yerine toplumun ihtiyaçlarına göre sosyalist bir temelde yeniden düzenleyerek çözebilir.
Sığınmacılar ve demokratik haklar ancak böyle bir uluslararası sosyalist perspektif çerçevesinde savunulabilir. İktidardakilere yönelik insani ve ahlaki çağrılara bel bağlamak tehlikeli ve safça olacaktır.
Sosyalist Eşitlik Partisi, sığınmacıların ve demokratik hakların savunusunu, tüm işçilerin sosyal ve demokratik çıkarlarını savunan sosyalist bir programla birleştirmektedir.
Almanya doğumlu işçiler ve göçmenler kıt konut, iş ve gelir için birbirlerinin rakibi değildir. İşçiler; milyarları az sayıda kişinin elinde toplayan ve on yıllardır süren adaletsiz bölüşümü sona erdirmek için birleşmelidirler. Savaşa, silahlanmaya, bankalara ve şirketlere yapılan yardımlara ve yükselen hisse senedi fiyatlarına akan muazzam meblağlar eğitim, sağlık hizmetleri, iklimin korunması, güvenli ve iyi ücretli işler ve uygun fiyatlı konutları finanse etmek için kullanılmalıdır.
SGP ve Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’ndeki uluslararası kardeş örgütleri bu perspektif için mücadele etmektedir.