No Other Land: İsrail’in suçlarına ve savunucularına karşı cesur bir film

Şubat 2024’te Berlin Uluslararası Film Festivali’nde en iyi belgesel ödülünü alan No Other Land, Türkiye’de Gidecek Yer Yok adıyla Nisan ayında İstanbul Film Festivali’nde gösterildi. Halihazırda Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nde gösterilen film, 23-29 Eylül 2024 tarihleri arasında gerçekleşecek Adana Altın Koza Film Festivali listesinde de yer alıyor. Aşağıdaki yazı ilk kez, Berlinale’in ardından, 22 Şubat 2024’te, Almanca ve İngilizce olarak yayımlandı.

No Other Land; Basel Adra, Hamdan Ballal, Yuval Abraham, Rachel Szor [Fotoğraf: Berlinale 2024, Panorama] [Photo: Berlinale 2024, Sektion Panorama]

No Other Land belgeselinin dünya prömiyeri 17 Şubat 2024’te Berlin Uluslararası Film Festivali’nde (Berlinale) izleyicilerin sürekli alkışları ve “Özgür Filistin” sloganları eşliğinde yapıldı. Basel Adra, Hamdan Ballal, Yuval Abraham ve Rachel Szor’dan oluşan Filistin-İsrail kolektifinin filmi, Filistinli köylülerin Batı Şeria’da El Halil’in güneyindeki 19 köyden oluşan Masafer Yatta yerleşim biriminden acımasızca sürülmesini anlatıyor.

Bölgede büyüyen ve yaşayan Filistinli genç bir hukuk öğrencisi olan Basel ve Tel Aviv’de yaşayan İsrailli bir gazeteci olan Yuval, üzücü olayları yakından ve gerçek zamanlı olarak aktarıyor. Yaşadıkları her şeyi filme alıyor, birbirleriyle materyal alışverişinde bulunuyor, bunları sosyal medya aracılığıyla yaymaya ve uluslararası medyada dikkat çekmeye çalışıyorlar. Kendilerini İsrail ordusunun ve onunla ittifak halindeki faşizan yerleşimci milislerin saldırgan eylemlerinden korumak zorunda kalıyorlar. Arkadaşları ve akrabaları onları ve görüntülerini saklamak için defalarca yardım ediyor.

Basel Adra ve Yuval Abraham; "No Other Land" [Fotoğraf: Berlinale 2024, Panorama] [Photo: Berlinale 2024, Sektion Panorama]

Tahliyelere karşı çıkan herkes acımasızca saldırıya uğruyor. Basel’in kuzeni de onlardan biridir. Vurulmasının ardından başta hayatta kalır ama felç olur. Bir mağarada, yerde bir şiltenin üzerinde yatar ve çaresiz annesi tarafından gece gündüz korunur. Onun kaderi, arkadaşlarının ve köylülerin büyük protestolarını tetikler. Tıbbi yardım talep ederler ancak sağlık tesisinde yer yoktur ve ailenin evi ve yatakları tahrip edilir. Filmin sonunda, nihayetinde hayatını kaybettiği ortaya çıkar.

Filistinli sakinlerin tahliyesinden sonra buldozerler gelir ve insanların yaşamak için ihtiyaç duydukları her şeyi -evlerini, mobilyalarını, lambalarını, elektrik ekipmanlarını, koyun ahırlarını ve kümeslerini, güç kaynağını, yolları- yıkarlar. Şok edici görüntülerde, modern ve bakımlı bir banyonun bir buldozer tarafından yıkıldığı görülür. Bir yerde de iki-üç İsrail askeri su borusunu testereyle keser.

Mülteciler, kurtarabildikleri birkaç eşya ve battaniyeyle, tarihi antik çağlara kadar uzanan yakınlardaki mağaralara sığınırlar. Su ve elektrik olmadan, ısınmak ve yemek pişirmek için odun toplayarak en ilkel koşullarda idare etmeye çalışırlar.

Son olarak, İsrailli işgalciler, köylülerin kendi inşa ettikleri okulu da yıkarlar. Bu okulu, otobüsleri defalarca saldırıya uğramaları ve komşu kasabaya giderken durdurulmaları nedeniyle inşa etmişlerdir.

Basel’in dostları Filistinlilerin ve Yahudilerin barış içinde bir arada yaşaması için gösteri yapar: “Duvarın her iki tarafından” şarkısını söylerler. Bununla; İsrail rejiminin Batı Şeria’da yerleşimci bölgeleri ile Filistin köyleri arasında inşa ettiği ve “duvar” demelerine izin verilmeyen, sadece “güvenlik çiti” olarak adlandırdıkları yüksek beton duvara atıfta bulunurlar.

Yuval’in bir İsrailli olarak serbestçe hareket etmesine ve arabasını bu askeri sınırdan geçirmesine izin verilirken, Filistinliler bunu ancak özel izinlerle yapabilmektedir. Bir grubun plakası sarı, diğerininki ise yeşildir. Basel’in daha sonra bir röportajda açıkladığı gibi, Filistinlilerle tekrar tekrar temas kurmaya çalışan tek İsrailli Yuval değildir. Ancak bölgeye kameralı bir gazeteci olarak gitmek yasaktır ve Yuval İsrailli yetkililer tarafından hain ilan edilir.

Yuval ve Basel filmleriyle dünyayı sarsmak ister; hem İsrail’i hem de Netanyahu hükümetini silah ve parayla destekleyen Almanya, ABD ve diğer Batılı ülkeleri. Yuval sosyal medya bağlantılarını kullanır. “Bugün sadece 170 tıklama aldım,” der arkadaşına, hayal kırıklığına uğramış bir halde. Basel onu cesaretlendirir: “Evlerden sürme olayları onlarca yıldır devam ediyor ve sen bir günde değişiklik bekliyorsun.”

Basel Adra; "No Other Land" [Fotoğraf: Berlinale 2024, Panorama] [Photo: Berlinale 2024, Sektion Panorama]

Daha sonra Yuval arkadaşına “Buradan ayrılmak istemiyor musun?” diye sorar. Hukuk eğitimi için başka bir yerde fırsatları olabilir. Basel başını sallayarak hukuktan umudunu kestiğini açıklar. Bir Filistinli olarak İsrail’de çalışmak isterse, zaten ancak bir inşaat şantiyesinde iş bulabiecektir. Gitmek istemez, halkına yardım etmek zorundadır. Topraklarından vazgeçerlerse, kaybolurlar.

Yuval “Peki ne yapacaksın? Yeni bir ev inşa edip, bir aile mi kuracaksın?” diye sorar. Basel şüpheci bir tavırla, “Aslında, yaşayabilmek için, sadece biraz istikrar, hatta demokrasi…” der.

Basel ve Yuval’in, topladıkları materyalleri internette paylaşarak ABD ve diğer Batılı hükümetler üzerinde baskı oluşturabilecekleri ve böylece İsrail’i yola getirebilecekleri düşüncesi bir hayalden ibaret kalır. Her ne kadar bazı haberler televizyona çıksa ve bir medya ekibi köyü dolaşsa da, uluslararası medya kuruluşlarından yardım alma umutları da suya düşer.

Bir gün, eski İşçi Partisi lideri ve Britanya Başbakanı Tony Blair, medyanın büyük ilgisiyle, söz konusu bölgeyi ve okulu ziyaret eder. Ziyareti tam yedi (!) dakika sürer. Okul ve bağlı köy, ordu saldırılarından sadece üç günlüğüne kurtulur; sonrasında da saldırılar devam eder. Ağır silahlı askerler çocukları dersin ortasında sınıflardan çıkarırlar; dışarı çıkmaları için bağırıp binayı yıkarlar.

Sonunda, 2023 yazında -Gazze savaşının başlamasından kısa bir süre önce- Basel’in ailesinin evi de yıkılır. 7 Ekim’den bu yana, sağcı radikal yerleşimci milisler, ordunun da desteğiyle, kalan Filistinli sakinlere yönelik baskılarını yoğunlaştırırlar.

No Other Land’de, aralarında çok sayıda kadın ve çocuğun da bulunduğu Filistinlileri döven, onların “Biz de insanız, bizim de haklarımız var, başka bir ülke istemiyoruz” haykırışlarını “Burası bizim ülkemiz” bağrışlarıyla bastıran silahlı çetelerin yürüttüğü gerçek bir savaşa tanık oluruz. Ordu askerleri de seyirci kalarak aşırı sağcı haydutların kaba bağırışlarına katılırlar.

Film 23 Ekim 2023’te, Gazze’deki soykırım çoktan binlerce sivilin ölümüne yol açmışken sona erer. Sonunda film bizi, İsrail hükümetinin 2022 tarihli gizli tahliye emri olan ve sorumlu komutanın adından dolayı “İlan” kod adıyla anılan “Yıkım Emri 1455”in ifşası hakkında bilgilendirir. Bu emir, İsrail Savunma Kuvvetleri askerleri için bir eğitim alanı yaratmak amacıyla ordunun insanları zorla sürmesine ve herkesin geçim kaynaklarını yok etmesine resmi onay vermektedir.

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi’nin (OCHA) 6 Haziran 2022 tarihli bir bilgi notu, İsrail hükümetinin ve ordu kurmaylarının bu operasyonu özel olarak hazırladığını doğrulamaktadır.

Masafer Yatta bölgesinin bazı kısımları 1980’lerin başında “Ateş Bölgesi 91” olarak adlandırılan askeri yasak bölge ilan edilmişti ancak bu tarihten sonra halka yönelik saldırılar yasa dışı kabul edildi; BM temsilcilerinin uluslararası protestolarına ve hatta İsrail’de davalara yol açtı. Ne var ki, 4 Mayıs 2022’de İsrail Yüksek Adalet Mahkemesi (HCJ), ordu için bir eğitim alanı oluşturmak amacıyla evlerin zorla tahliye edilmesini ve yıkılmasını yasal ilan etti.

Bir yıl sonra, Masafer Yatta sakinlerine karşı yaptıklarıyla eğitilmiş ve acımasızlaştırılmış olan İsrail ordusu, Gazze’ye kara istilasını başlattı ve Filistin halkına karşı devam eden soykırıma girişti.

Basel ve Yuval, radioeins’taki Berlinale Talk programındaki söyleşide, Alman hükümetini bu soykırımı desteklemekle suçladılar. RBB muhabiri Knut Elstermann, kendi ifadesiyle, 7 Ekim’de Hamas tarafından yapılan ve barışçıl bir çözüm için “çok az umut” bırakan “korkunç saldırıya” değindiğinde, kendisi de 7 Ekim’de arkadaşlarını kaybeden Yuval, özellikle o tarihten bu yana geçen 135 gün içinde barış umudunun daha da azaldığını söyledi. İsrail’in bombardımanı Gazze’de 13.000’den fazla çocuğun ölümüne, evlerin yüzde 70’inin yıkılmasına ve yaklaşık iki milyon insanın mülteci durumuna düşmesine neden oldu. “Ve Almanya’nın bu savaşı tamamen desteklediğini biliyorum,” diye vurgular Yuval, “135 gün sonra bile... bu tam yıkımdan sonra!”

Elstermann itiraz edip Alman hükümetinin “en başından beri sivil halk için para sağladığını ve Dışişleri Bakanı’nın sık sık insan haklarına saygı çağrısında bulunduğunu” belirttiğinde, Yuval öfkeyle sözünü keserek, bunun sadece “insanları önce besleyip sonra bombalamak” anlamına geldiğini söyler. İsrailli bir gazeteci olarak, İsrail güvenlik güçlerinde Gazze’deki bombardımanın hedefleri hakkında bilgi sahibi olan bir düzineden fazla kişiyle konuşmuş olduğunu belirtir.

Yuval, bu savaş “modern insanlık tarihinin en acımasız savaşıdır” ve “tamamen ahlak dışıdır,” der. Ateşkes ilan etmenin tam zamanıdır, “ama Almanya bunu yapmıyor!”

No Other Land, İsrail’in işlediği suçlara destek veren Alman, Amerikan ve diğer Batılı hükümetlere yönelik cesur ve açık sözlü bir ithamdır.

Aynı zamanda film kolektifi, kendilerini korkunç şiddet eylemlerinin sinemasal belgelemesiyle sınırlamadıkları için büyük övgüyü hak ediyor. Halkın konuşmasına olanak veriyorlar: Filistinli işçiler, çiftçiler, aileleri ve Netanyahu hükümetinin ve ordusunun suçlarına karşı duydukları tiksinti giderek artan İsrailliler. Yuval’in dediği gibi, “Kendimi sorumlu hissediyorum, bu apartheid sistemini ayakta tutan vergileri biz ödüyoruz. Filistinlilerle müttefikiz ama onlar askeri yasalar altında yaşıyor, benim aksime özgürce hareket edemiyorlar.” Onlar, Filistinliler ve İsrailliler için “tam eşitlik ve adalet vizyonu” için mücadele etmek istemektedir.

Film, başka ülkelerde de geçim kaynaklarının yok edilmesi, artan toplumsal eşitsizlik ve savaşla karşı karşıya olan işçiler ve gençler arasında geniş bir izleyici kitlesini hak ediyor.

Loading