Yahya Sinvar’ın öldürülmesini kutlayan emperyalist güçler, Netanyahu’nun Gazze’deki toplu imha planını onaylıyor

Perşembe günü İsrail güçleri Refah’ta çıkan bir çatışmada Hamas lideri Yahya Sinvar’ı öldürdü. Sinvar’ın öldürülmesi, Netanyahu’nun 2,2 milyonluk bir nüfusa yönelik imha ve etnik temizlik harekâtını açıkça desteklemek için bu fırsatı kullanan ABD, Fransa, Almanya ve Britanya liderlerinin Netanyahu hükümetine sınırsız destek açıklamalarına yol açtı.

Sinvar katillerine direnirken öldü ancak direnmiş olması ölümünün bir cinayet olduğu gerçeğini değiştirmez. Sinvar’ın öldürülmesi, emperyalizm destekli yasa dışı savaşın bir parçasıdır. Bu savaşın amacı, Gazze nüfusunun imhası ve 1967’den beri İsrail tarafından yasa dışı olarak işgal edilen toprakların ilhakıdır.

İsrail'in 14 Ekim 2024 Pazartesi günü Gazze Şeridi'nin Deyr el Balah kentindeki El Aksa Şehitleri Hastanesi'nin avlusunda bulunan çadır alanına düzenlediği saldırının ardından çıkan yangına Filistinliler tepki gösteriyor. (AP Photo/Abdel Kareem Hana) [AP Photo/Abdel Kareem Hana]

Sinvar’ın öldürülmesi, ABD ve İsrail’in askeri saldırılarını tüm bölgeye yaydığı bir dönemde Hamas ve Hizbullah liderlerinin yanı sıra İran’ın önde gelen isimlerini de hedef alan yasa dışı suikast dalgasının ardından geldi. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah geçen ay Lübnan’da 80’den fazla 900 kiloluk bombayla öldürüldü. Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye de Temmuz ayında Tahran’da suikasta uğramıştı.

Sinvar 29 Ekim 1962’de Gazze’deki Han Yunus mülteci kampında doğdu. Ailesi, 1948’de emperyalist destekli etnik temizlik sırasında İsrail’in güneyindeki Aşkelon olarak da bilinen Majdal Asqalan’dan sürülmüştü. Sinvar henüz beş yaşındayken Gazze, İsrail tarafından tüm Filistin topraklarının işgalinin bir parçası olarak yasa dışı bir şekilde işgal edildi. Sinvar’ın neredeyse tüm ömrü boyunca İsrail, Gazze halkını tam bir ablukaya maruz bırakarak burayı dünyanın en büyük toplama kampına dönüştürdü ve sakinlerini temel insan haklarından mahrum bıraktı. İsrail Gazzelileri fütursuzca kaçırmış, öldürmüş ve onlara işkence etmiştir.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Başkan Joe Biden’ın Perşembe günü Netanyahu’yu arayarak “misyondan dolayı tebrik ettiği” belirtildi. Açıklamada “Hamas bir daha asla Gazze’yi kontrol edemeyecek” denildi.

Perşembe günü bir açıklama yayımlayan Biden şunları söylüyordu: “İstihbarat yardımımızla IDF, Hamas liderlerini amansızca takip ederek saklandıkları yerlerden çıkardı ve onları kaçmaya zorladı... Ancak bugün, ne kadar uzun sürerse sürsün, dünyanın hiçbir yerinde hiçbir teröristin adaletten kaçamayacağı bir kez daha kanıtlanmıştır.”

Biden sözlerini şöyle sürdürdü: “İsrail’in Hamas’ın liderliğini ve askeri yapısını ortadan kaldırmak için her türlü hakkı vardır.”

Biden’ın Sinvar’ın öldürülmesini kutlayan sözleri faşist bir lider tarafından söylenmiş olabilirdi. Bu, Amerikan devletinin en üst kademelerinde demokratik ilkelerin reddedilişinin bir örneğidir. Suikastlar ve soykırım, “demokratik” ülkelerin liderleri tarafından, demokratik hükümet biçimlerinin ve uluslararası hukukun parçalanması ve suçun daha da derinlerine inişte meşru politikalar olarak benimsenmektedir.

Daha sonra Berlin’de yaptığı açıklamalarda Biden, Sinvar’ın öldürülmesinin “bir barış yolu aramak için bir fırsat” sunduğunu söyledi. Ancak daha önce yaptığı açıklamada “barış”tan kastının Hamas’ın “Gazze’yi bir daha asla kontrol edememesi”, yani soykırımcı Netanyahu hükümetinin dikte ettiği şartlarda bir barış olduğunu açıkça ifade etmişti.

Biden’ın açıklamaları Fransa, Almanya, Britanya ve İtalya liderlerinin yanı sıra Sinvar’ı “7 Ekim’deki vahşi terör saldırısını planlayan bir savaş suçlusu” ilan eden Senatör Bernie Sanders da dahil olmak üzere ABD’deki tüm siyasi yelpazede yankı buldu.

İsrail ordusu tarafından 17 Ekim 2024 Perşembe günü yayınlanan bu video görüntüsü, yıkılmış bir bina içinde, İsrail ordusunun Hamas lideri Yahya Sinvar olarak tanımladığı kişinin yaralı eliyle bir koltukta oturduğunu gösteriyor. [AP Photo/IDF]

Emperyalist güçlerin İsrail’e destek açıklamaları, İsrail’in Gazze nüfusunun kitlesel açlığa ve etnik temizliğe tabi tutulmasının açık hedefi olduğunu net bir şekilde ortaya koyduğu kritik yeni bir aşamaya geçen Gazze soykırımının onaylanması anlamına gelmektedir.

İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi’nin eski başkanı Giora Eiland tarafından ortaya atılan ve “generallerin planı” olarak bilinen planı uygulanmaktadır.

Eiland, Kasım ayından bu yana, İsrail’in yaptığı gibi sadece pratikte değil, resmi doktrin olarak da açlığın bir savaş yöntemi olarak benimsenmesini açıkça savunmuştur.

Eiland geçen yıl şöyle yazmıştı:

Gazze’nin “yoksul” kadınları kimler? Hepsi Hamas katillerinin anneleri, kız kardeşleri ya da eşleri...

Uluslararası toplum bizi Gazze’de insani bir felaket ve ciddi salgın hastalıklar konusunda uyarıyor. Ne kadar zor olsa da bundan kaçınmamalıyız. Sonuçta Gazze Şeridi’nin güneyinde ciddi salgın hastalıklar zaferi yakınlaştıracak ve IDF [İsrail] askerleri arasındaki kayıpları azaltacaktır.

Şimdi ABD medyasının önde gelen yayın organları İsrail’in bu planı uygulamaya koyduğunu kabul ediyor. Washington Post’ta Cuma günü yayımlanan bir makalede İsrailli siyaset bilimci Gayil Talshir’in “Şu anda Gazze’nin kuzeyinde yaşananların bir kısmı Eiland planının denenmesiydi,” şeklindeki açıklamasına yer verildi.

Makale şöyle devam ediyordu:

Ekim ayının ilk iki haftası boyunca, savaştan zarar görmüş kuzey Gazze’deki 400.000 kişiye hiçbir gıda ulaşmadı.

Bölgenin bu bölümünde yaşananlar, en azından kısmen, eski bir İsrailli general tarafından kuzey Gazze’nin ve daha sonra da bölgenin daha geniş alanlarının tam kontrolünü ele geçirmek için tasarlanmış tartışmalı bir kuşatma planını yansıtıyor. Bu plan, bölgelerin sistematik olarak sivillerden boşaltılmasını ve kalan herkesin aç bırakılmasını ya da vurulmasını öngörüyor.

Eiland’ın Gazze halkını aç bırakma ve kuzey Gazze’deki her Filistinli erkek, kadın ve çocuğu öldürme ya da yerinden etme planının uygulanması, İsrail’in İran’a karşı planladığı büyük saldırıyı desteklemek üzere 100 ABD kara birliğinin İsrail’e konuşlandırılmasının arka planını oluşturmaktadır.

Emperyalist güçlerin suikast, terörizm ve soykırımı açıkça benimsemelerinin temelinde, dünya genelinde savaşın tırmandırılması yatmaktadır.

Bu hafta Washington Post köşe yazarı George Will “Üçüncü Dünya Savaşı çoktan başladı“ diye ilan etti. Bu savaşın hedefi “bugünkü eksendir: Çin, Rusya, İran ve Kuzey Kore” ve bu savaş emperyalist güçler tarafından yürütülmektedir. Küresel savaş koşullarında, emperyalist devletler jeopolitik hedeflerine ulaşmak için cinayet ve soykırım dahil her türlü önlemin mübah olduğunu ilan ediyorlar.

Şu uyarıyı yapmak gerekiyor: Bu küresel savaş ortamında meşrulaştırılan suikast ve sivil nüfusun imhası yöntemleri, içeride siyasi muhalefete karşı da kullanılacak; “savaş çabalarının” bir parçası olarak talep edilen önlemlere yönelik işçi sınıfı direnişini de hedef alacaktır.

Emperyalist güçler tarafından Ortadoğu’nun dört bir yanına yayılan soykırım, terörizm ve askeri şiddet, tüm dünyada emperyalist şiddete yol açan kapitalist sistemi ortadan kaldırmayı amaçlayan ve işçi sınıfına dayanan savaş karşıtı bir kitle hareketinin acilen inşa edilmesi gerektiğini göstermektedir.

Loading