ABD’li, Alman, Britanyalı ve Fransız yetkililerin Cuma günü Berlin’de bir araya gelerek İsrail’in İran’a yönelik büyük bombardıman planlarını görüşmesinin ardından İsrail güçleri bu hafta sonu Gazze’nin kuzeyini ve Lübnan’ı vurdu.
Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre İsrail Pazar günü Beyt Lahiya’yı bombalayarak en az 87 kişiyi öldürdü ve çoğu ağır olmak üzere en az 40 kişiyi yaraladı. İsrailli yetkililer “terörist bir hedefi” hedef aldıklarını iddia ettiler ve “onlarca teröristi ortadan kaldırdıklarını” söyleyerek övündüler. Saldırıdan önce Gazze’deki yetkililer, İsrail’in 6 Ekim’de Gazze’nin kuzeyinde başlattığı saldırıda 400’den fazla kişinin hayatını kaybettiğini açıklamıştı.
Gazze’nin kuzeyinde yaşayan 36 yaşındaki Filistinli Kamal Adwan AFP’ye şunları söyledi: “Kapana kısıldık, yiyeceğimiz, suyumuz ve ilacımız yok, açlık tehdidi altındayız ve etrafımız yıkıntılarla çevrili.”
Beit Lahiya’daki Endonezya Hastanesi yetkilileri, hastane yakınlarında operasyon yaptıklarını doğrulayan İsrail güçlerinin “ağır ateşi” altında kaldıklarını söylediler. Gazze Sağlık Bakanlığı, hastanede 40 kişinin bulunduğu sırada tıbbi malzeme eksikliğiyle birleşerek iki hastanın ölümüne yol açan bir elektrik kesintisine maruz kaldıklarını belirtti.
Yine Gazze’nin kuzeyinde, İsrail’in Cumartesi günü Cebaliye mülteci kampına düzenlediği saldırıda 21’i kadın olmak üzere en az 33 kişi öldürüldü. Ayrıca 85 kişi de yaralandı. İsrail ordusu tarafından kuşatılan mülteci kampında yüz binlerce insan en az iki haftadır mahsur kalmış durumda.
Gazze’nin kuzeyindeki El Avde Hastanesi’nin müdürü, hasta akınının hastane koğuşlarını “tamamen doldurduğunu” ve yaralıların “yerde tedavi gördüğünü” bildirdi. Sağlık yetkilileri ayrıca gıda, su ve tıbbi malzeme sevkiyatının Cebaliye’ye ulaşmadığını vurguladı.
İsrail Diaspora İşleri Bakanı Amiçai Çikli bombardımanları savunarak İsrail’in kuzey Gazze’nin bazı bölgelerini “abluka altına aldığını” iddia etti ancak sivillerin hedef alındığını reddetti. “Sivil halkın güvenli bölgeye kaçmasına izin verdik ve abluka bölgesine malzeme girmesini engelledik,” diyen Çikli’nin açıklamaları İsrail hükümetinin Gazze’nin tüm nüfusuna karşı nasıl bir soykırım savaşı yürüttüğünü bir kez daha teyit ediyor.
Yüz binlerce insan, İsrail’in abluka bölgesi olarak adlandırdığı ve askerlerinin karşılaştıkları herkese sivil olmayan, yani istedikleri zaman saldırıp öldürebilecekleri askeri hedefler olarak muamele edebildiği bölgelerde yaşıyor.
İsrail askerlerinin Gazze’nin kuzeyinde toplu tutuklamalar yaptığına ve aileleri ayırdığına dair haberler de artıyor. Omuzlarında bebeğiyle Al Jazeera’ye konuşan Filistinli bir kadın, “İsrail tankları bölgeyi kuşattı ve hepimizi sığındığımız okuldan zorla çıkardı,” dedi. “Tüm erkekleri tutukladılar ve tüm kadınları gruplar halinde ayrılmaları konusunda uyardılar. Her şeyi geride bıraktık, bebek sütünü bile. ... İsrailliler bizi topçu ateşine tutmaya başladı, insansız hava araçları ve savaş uçakları da füzeler fırlattı. Daha sonra tanklarıyla bölgeye saldırdılar ve rastgele ateş açtılar.”
Filistin İnsan Hakları Merkezi, X/Twitter’da, İsrail’in Gazze’nin kuzeyinde sivilleri aç bırakması ve toplu tutuklamalarının “naklen etnik temizlik” olduğunu söyledi. İsrail askerleri, Gazze’nin kuzeyindeki mülteci kamplarını, buraya sığınan sivilleri zorla yerlerinden ettikten sonra yakıyorlar.
İsrail güçleri Pazar günü ayrıca Lübnan’ın başkenti Beyrut’u hedef alarak aralarında Haret Hreik’teki sivil binaların da bulunduğu yerlere en az dokuz saldırı düzenledi. Ayrıca aralarında Tire, Bint Jbeil ve Nebatiye’nin de bulunduğu güney Lübnan’a da onlarca İsrail saldırısı düzenlendi Tyre’de bir ambulansı vuran ölümcül bir saldırı yapıldı. Pazar günü Lübnan Sağlık Bakanlığı 8 Ekim’den bu yana İsrail bombardımanlarında öldürülenlerin sayısının 2.448’e, yaralananların sayısının ise 11.500’e ulaştığını açıkladı.
İsrail güçleri ayrıca Lübnan’daki BM Geçici Gücü’ne (UNIFIL) yönelik son saldırılarında UNIFIL’in Marwahin’deki bir gözlem kulesini yıktılar. BM, UNIFIL mevzisine saldırmanın “uluslararası hukukun ve 1701 sayılı Güvenlik Konseyi kararının açık bir ihlali” olduğunu belirten bir açıklama yayınladı.
İsrailli yetkililer çatışmayı acımasızca tırmandırırken, bunun kendisi için yıkıcı kayıplara yol açabileceğine dair işaretler artıyor. Cumartesi İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun lüks sahil beldesi Kayserya’daki konutuna bir insansız hava aracı saldırısı düzenlendi. Netanyahu’nun saldırı sırasında evde olmadığı bildirildi.
Hizbullah güney Lübnan’dan İsrail’in kuzeyindeki hedeflere bir füze salvosu başlatırken, İsrailli yetkililer İsrail’in zırhlı 401. Tugay’ının komutanı Albay Ahsan Daksa’nın, tankının Cebaliye’de mayınlara çarpması sonucu öldüğünü duyurdu.
Hepsinden önemlisi, İsrail’in İran’a yönelik bir saldırısının İran’ın yıkıcı bir karşı saldırısına ve ABD, Avrupalı güçler, Rusya ve Çin de dahil olmak üzere tüm büyük dünya güçlerini içine alan genel bir Ortadoğu savaşına yol açma tehlikesi giderek artıyor.
Dün İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi, İsrail’in İran’ı bombalamasına misilleme olarak vuracakları hedefleri gözden geçirip seçtikleri konusunda uyarıda bulundu. “İran’a yönelik herhangi bir saldırı kırmızı çizginin aşılması anlamına gelir. Bunu cevapsız bırakmayacağız. İran’ın nükleer tesislerine yönelik herhangi bir saldırıya ya da benzer bir baskına gereken yanıt verilecektir” dedi ve ekledi: “Şu anda oradaki [İsrail’deki] tüm hedeflerimizi belirledik ve benzer bir saldırı onlara da yapılacaktır.”
İran’ın ABD ile bir savaş arayışında olmadığını vurgulayan Erakçi, Washington’ın İran’la savaş çıkarma tehlikesi konusunda uyardı: “Eğer Amerikalılar gerçek bir siyasi iradeye sahip olsalardı, saldırıları durdurabilir ve İsrail’i durdurabilirlerdi. Eğer bölgede geniş çaplı bir savaş patlak verirse, Amerika Birleşik Devletleri bu savaşın içine çekilecektir ki bunu hiç istemeyiz.”
Bununla birlikte Biden yönetimi, Avrupalı NATO müttefiklerinin de desteğiyle, İsrail’in bölge çapında bir savaşı tetikleyebileceğinin farkında olmasına rağmen İsrail’i silahlandırmaya ve desteklemeye devam ediyor. Cuma günü @Middle_East_Spectator Telegram kanalı İsrail’in İran’ı bombalamaya hazırlandığına dair 16 Ekim tarihli “Çok Gizli” ibareli bir istihbarat raporunu yayımladı. ABD’li yetkililer daha sonra CNN’e raporun gerçekliğini doğruladılar.
Belgenin başlığı “İsrail Savunma Kuvvetleri İran’a Neredeyse Kesin Bir Saldırı İçin Önemli Mühimmat ve Gizli İHA Faaliyetlerine Devam Ediyor.” İsrail üslerinin ABD uydu görüntülerini inceleyen belge, Hatserim Hava Üssü’ndeki savaş uçaklarına en az 16 Golden Horizon ve 40 ISO2 Rocks balistik füzesinin yüklendiğini bildiriyor.
İsrail güçlerinin İran’ın misilleme saldırılarıyla vurulabilecek üslerden uzaklaştığını belirten gazete, ABD görüntülerinin İsrail’in Hayfa deniz üssü ve Ovda hava üssünden ayrılan güçleri ve İsrail’in 1 megatonluk nükleer başlık taşıyan Jericho II füzelerinin dağılımını gösterdiğini belirtti. Belgede ABD istihbaratının “İsrail’in nükleer silah kullanma niyetinde olduğuna dair bir işaret gözlemlemediği” iddia edildi.
Sızdırılan tüm istihbarat raporları gibi, bu rapor da olduğu gibi doğru kabul edilemez. ABD’nin İsrail üzerindeki casus uydularının gösterdiklerini doğru bir şekilde yansıtıyor olabilir ya da İran ordusunu ABD-İsrail saldırı planlarının gerçekte ne olduğu konusunda kandırmak için yayınlanmış bir dezenformasyon olabilir. Her iki durumda da ABD’li yetkililer İsrail’in İran’ı bombalama planlarını önceden bildiklerini iddia eden belgelerin gerçekliğini teyit etmişlerdir.
Bu durum Washington’ı ve onun Avrupalı müttefiklerini suça doğrudan bulaştırmaktadır. Biden Cuma günü Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile bir araya geldi. Biden daha sonra kendisinin ve diğer liderlerin İran’la nasıl başa çıkılacağı konusunda anlaştıklarını ve İsrail’in savaş planlarının ne olduğunu bildiğini ancak bunları açıklamayı reddettiğini doğruladı. Bu durum Washington, Berlin, Londra ve Paris’in Ortadoğu’da felakete yol açabilecek, potansiyel olarak nükleer bir bölgesel savaşın hazırlıklarını dünya kamuoyundan gizlemek için bir komplo kurdukları anlamına gelmektedir.