Perspektif

İsrail, Amerikan emperyalizminin desteğiyle Ortadoğu genelinde savaşı tırmandırmaya hazırlanıyor

Cumartesi günü işgal altındaki Golan Tepeleri’ne düzenlenen bir füze saldırısında 12 çocuğun öldürülmesine İsrail’in verdiği saldırgan tepkinin ardından Ortadoğu topyekûn bir savaşın eşiğine geldi. İsrail, önümüzdeki saatlerde ya da günlerde İran destekli Hizbullah milislerini hedef alan ve Başbakan Binyamin Netanyahu tarafından “sert” olarak nitelendirilen bir saldırı düzenlemeye hazırlanıyor.

Dürzi azınlık üyeleri, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun 29 Temmuz 2024 Pazartesi günü İsrail tarafından ilhak edilen Golan Tepeleri'ndeki Majdal Shams köyünde bir futbol sahasına düzenlenen roket saldırısında 12 çocuk ve gencin öldüğü yere yaptığı ziyareti protesto ediyor. [AP Photo/Leo Correa]

Son dokuz ayda tahminen 186.000 Filistinliyi katleden Netanyahu’nun kana bulanmış soykırım rejimi, Cumartesi günkü ölümlere Hizbullah tarafından atılan İran yapımı bir roketin neden olduğunu iddia ederken, Lübnanlı örgüt olaydan İsrail’e ait bir hava savunma füzesini sorumlu tuttu. Durum ne olursa olsun, iki şey şimdiden açıktır: Aşırı sağcı İsrail rejimi uzun zamandır Gazze’deki savaşı kuzey cephesine taşımak için bir bahane arıyordu. Ve tüm bölgeyi kan gölüne çevirme tehdidi oluşturan bu pervasız gidişatta Amerikan emperyalizminin tam desteğini almıştır.

Netanyahu geçen hafta ABD Kongresi’nin ortak oturumunda yaptığı konuşmada, Cumhuriyetçilerden ve Demokratlardan oluşan coşkulu dinleyicilerine niyetini açıkça ifade etmişti:

... İsrail Hamas’la savaştığında biz de İran’la savaşıyoruz. Hizbullah’la savaştığımızda İran’la savaşıyoruz. Husilerle savaştığımızda İran’la savaşıyoruz. Ve İran’la savaştığımızda, Amerika Birleşik Devletleri’nin en radikal ve cani düşmanıyla savaşmış oluyoruz...

Eğer bu konuşmadan tek bir şey hatırlayacaksanız, şunu hatırlayın: Bizim düşmanlarımız sizin düşmanlarınızdır, bizim savaşımız sizin savaşınızdır ve bizim zaferimiz sizin zaferiniz olacaktır.

Netanyahu ayrıca doğru bir zamanda savaşın genişletilmesi için ABD’nin onayını almak üzere Başkan Biden ve Başkan Yardımcısı Kamala Harris ile görüşmelerde bulundu. Her ikisi de İran ile bölge çapında bir çatışmada İsrail’i koşulsuz desteklediklerini açıkladı. Harris, İsrail başbakanı ile görüşmesinin ardından basına yaptığı açıklamaya, Netanyahu’nun konuşmasını yineleyerek başladı: “Az önce Başbakan Netanyahu ile samimi ve yapıcı bir görüşme yaptım. Kendisine İsrail’in İran’a ve Hamas ve Hizbullah gibi İran destekli milislere karşı kendisini savunabilmesini her zaman sağlayacağımı söyledim.”

Amerikan emperyalizmi ve onun saldırı köpeği İsrail, zaten gerginliklerle kaynayan bir bölgede savaşı pervasızca tırmandırıyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Netanyahu hükümetinin saldırgan açıklamalarına karşılık, Pazar günü İsrail’e “girme” tehdidinde bulundu. Erdoğan “Biz nasıl Karabağ’a girdiysek, nasıl Libya’ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız,” diyerek Türkiye’nin, Ermenistan’la çatışmasında Azerbaycan’ı desteklemek için ve Libya iç savaşına yaptığı müdahalelere atıfta bulundu. Erdoğan ve Türkiye egemen sınıfı, Lübnan’daki bir savaşın, on yılı aşkın bir süredir ABD’nin kışkırttığı bir iç savaşla parçalanan komşu Suriye’yi kaçınılmaz olarak istikrarsızlaştıracağından korkuyor. Suriye’de Esad rejimini destekleyen İran güçlerinin yanı sıra Türkiye, güney sınırındaki Kürt güçleriyle mücadele etmek için kuzeydeki İslamcı milisleri himaye etmeye devam ediyor.

İsrail’in Şam’daki İran konsolosluğunu provokatif bir şekilde bombalamasına ve yedi İran Devrim Muhafızları mensubunu öldürmesine misilleme olarak İran, Nisan ayında İsrail’e ilk doğrudan saldırısını düzenlemişti. İsrail, ABD’nin ve Ürdün de dahil olmak üzere bölgedeki müttefiklerinin desteğiyle fırlatılan İHA ve füzelerin çoğunu engellemeyi başarmıştı.

Biden yönetimi ve Netanyahu’nun bu koşullar altında Lübnan’da büyük bir askeri operasyon başlatmaya hazır olmalarını izah edebilecek tek açıklama, her ikisinin de topyekûn bir savaş istiyor olmalarıdır. Washington, İsrail’in Gazze’deki Filistinlilere yönelik soykırımını geçen Ekim ayının başından itibaren tamamen desteklemektedir. Çünkü Biden, Harris ve şürekası bunu İran’ı hedef alan bölgesel bir savaşa yönelik hazırlıklarının kilit bir bileşeni olarak görmektedir. ABD yönetimi bölgeye 15.000 kadar personel ve düzinelerce savaş uçağı ile iki uçak gemisi saldırı grubu gönderdi. Ölüm saçan İsrail Savunma Kuvvetleri’ne (IDF) 14.000 adet 900 kiloluk bomba sağlayarak Gazze’nin hastanelerini, okullarını, üniversitelerini ve diğer kritik altyapısını yerle bir etmelerine yardımcı oldu. Bu suçlar ne kadar korkunç olursa olsun, bunlar ABD emperyalizminin enerji zengini bölge üzerindeki hakimiyetini sürdürmek için tüm Ortadoğu’da yaratmaya hazır olduğu yıkımın sadece başlangıcıdır.

Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi, İsrail’in kanlı saldırısını başlatmasından sadece iki gün sonra, 9 Ekim 2023 tarihinde yayımladığı açıklamada şu uyarıda bulunmuştu:

Emperyalist liderler ve onların medya uzantıları “terörizme” değil, kitlelerin İsrail’in işgaline ve her gün uyguladığı teröre yönelik muhalefetine karşı çıkıyorlar. Ve bunu Filistinlilere karşı soykırımı desteklemeye ve İran, Suriye ve Lübnan’a karşı bölgesel bir savaş başlatmaya kadar götürmeye hazırlar.

Amerikan emperyalizminin Ortadoğu’da savaşma kararlılığı, kendisini otuz yılı aşkın bir süredir kesintisiz savaşa girmeye zorlayan keskin ekonomik gerilemesinden kaynaklanmaktadır. Stalinistlerin Sovyetler Birliği’ni dağıtmasından yararlanan ABD, ekonomik hegemonyasındaki göreli kaybını bir dizi yıkıcı çatışmada eşsiz askeri gücünü kullanarak telafi etmeye çalıştı. Bunlar Irak’taki birinci Körfez Savaşı ile başlayıp Sırbistan, Afganistan, ikinci Irak savaşı, Libya ve Suriye’de süren iç savaşla devam etti. Bu savaşlar Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya’da milyonlarca insanın ölümüne ve milyonlarcasının da evlerini terk etmek zorunda kalmasına neden oldu.

Ama amaçlanan sonuçlara ulaşılamadı. ABD’nin ekonomik krizi derinleşmeye devam etti; küresel askeri maceraları finanse etmek ve milyarderleri zenginleştirmek için yapılan devasa harcamalarla bağlantılı olarak borç ve toplumsal eşitsizlik devasa büyüdü. Amerikan egemen sınıfı, kendi emperyalist savaş gündemini, ezici çoğunluğu muhalif olan bir halka dayatmak için giderek daha açık bir şekilde diktatörce yönetim biçimlerine başvurdu. Dünya kapitalizminin aynı çözümsüz krizi eliyle yönlendirilen Avrupa ve Japonya’daki diğer emperyalist güçler, dünyanın yeniden paylaşımında kendi çıkarlarının peşinden gitmek için tepeden tırnağa silahlandılar. Hedeflerine dünya savaşı yoluyla varmayı planlıyorlar.

Ortadoğu, bu küresel çatışmada ABD emperyalizminin cephelerinden biridir. Diğer cepheler arasında Ukrayna ve Doğu Avrupa ile Asya-Pasifik yer almaktadır. Ukrayna ve Doğu Avrupa’da ABD-NATO ekseni, Rusya’yı yarı sömürge statüsüne düşürmek ve doğal kaynaklarını ele geçirmek amacıyla bu ülkeyle savaşmaktadır. Asya-Pasifik’te ise Washington ve bölgesel müttefikleri, Washington’ın başlıca ekonomik ve jeopolitik rakibi olarak ortaya çıkmasını engellemek için Çin ile savaşa hazırlanmaktadır. Netanyahu’nun soykırımı ve Ortadoğu’da savaşı savunan konuşmasının Amerikan egemen sınıfının temsilcilerinden böylesine coşkulu bir tepki almasının nedeni budur.

Netanyahu’nun İran’la savaş planını Kongre’ye sunduğu sırada, ABD’deki ve tüm dünyadaki işçi sınıfının bunu durdurmasının tek geçerli yolu Sosyalist Eşitlik Partisi tarafından meclis yakınında düzenlenen gösteride dile getirildi. Emperyalistleri dünya savaşına doğru iten aynı kapitalist çelişkiler, dünya çapında milyonlarca işçiyi radikalleştiriyor ve devrimci sonuçları olan mücadelelere sokuyor. Aşağıdaki ilkeler temelinde düzenlenen gösteri, bu sürece bilinçli bir kavrayış getirmiştir:

  • Savaşın temel nedeni kapitalist ulus devlet sisteminde, dev şirketlerin küresel mali çıkarlarında ve Amerikan egemen sınıfının durmak bilmeyen dünya hegemonyası dürtüsünde yatmaktadır.
  • Savaşa karşı mücadele, Amerikan işçi sınıfının muazzam gücünün harekete geçirilmesini ve egemen sınıfın emperyalist savaş partilerinden, yani Demokratlardan ve Cumhuriyetçilerden siyasi bağımsızlığını gerektirmektedir.
  • Soykırıma ve savaşa karşı hareket uluslararası olmalı, işçileri ortak sınıf çıkarları temelinde dünya çapında birleştirmelidir.

Ortadoğu’daki son gelişmeler, bu ilkeler temelinde işçi sınıfı önderliğinde küresel bir savaş karşıtı hareket inşa etme mücadelesinin ne kadar büyük bir aciliyet taşıdığının altını bir kez daha çizmektedir. Bu perspektifle hemfikir olan herkesi emperyalist savaşa karşı sosyalist muhalefete katılmaya ve onu inşa etmeye çağırıyoruz.

Loading