Tarihin en büyük felaketiyle sonuçlanan olayları hızlandıran Adolf Hitler, 1933 yılında Almanya Şansölyesi olarak atandı.
II. Dünya Savaşı sırasında tahminen 70-85 milyon insan öldü. Savaş sona erene kadar Avrupa harabeye döndü. Nazi diktatörlüğü, 6 milyon Yahudi’nin öldürüldüğü Holokost’la doruk noktasına ulaşan daha önce eşi görülmemiş bir düzeyde yıkıma yol açtı. Sovyetler Birliği’ne karşı giriştiği imha savaşı 27 milyon cana mal oldu.
Auschwitz, Treblinka, Bergen-Belsen, Buchenwald ve Dachau'daki toplama kamplarından yansıyan akla hayale sığmayan barbarlık ve ıstırap görüntüleri, her şeyden önce tek bir şey isteyen milyonların bilincine kazındı: 'Bir daha asla!' Ne var ki elinizdeki bu kitabın acil bir mesajı var: Naziler geri döndü. Almanya'da faşizm gerçek ve büyüyen bir tehlikedir.
Üçüncü Reich'ın[1] çöküşünden bu yana ilk kez aşırı sağcı bir parti, Almanya İçin Alternatif (AfD), Angela Merkel'in Hristiyan Demokratları ile Sosyal Demokratlar arasında kurulan Büyük Koalisyon hükümetine ana muhalefet olarak, Ekim 2017’de Bundestag'a girdi. Daha bir yıl bile dolmadan, 7.000'den fazla neo-Nazi, Doğu Almanya’daki Chemnitz şehrinde yabancılara saldırıp, Nazi selamı vererek yürüdü. Ocak 2019'da, Holokost kurbanlarını anma töreni sırasında, AfD milletvekillerinin Bavyera Parlamentosu’nu terk ederek sahneledikleri mide bulandırıcı gösteri yaşandı. Bundan birkaç gün sonra ise, Polonyalı faşistler 1 milyondan fazla Yahudi'nin gazla öldürüldüğü Auschwitz ölüm kampının kapısına yürüdü.
Christoph Vandreier; Naziler neden geri döndü? şeklindeki çok temel bir soruyu yanıtlıyor. Vandreier’in kitabı, Sosyalist Eşitlik Partisi (Sozialistische Gleichheitspartei-SGP) ve partinin gençlik hareketi Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler (IYSSE) tarafından işçi ve gençleri karşı karşıya oldukları büyük siyasal tehlikeye karşı uyarmak için yürütülen altı yıllık bir mücadelenin ürünüdür. SGP’nin ulusal sekreter yardımcısı ve Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin önde gelen bir yazarı olan Vandreier, bu yaşamsal politik karşı saldırıda önemli bir rol oynadı.
Alman siyaset kurumunun hiçbir kesimi AfD'nin yükselişine karşı çıkmadı. Tam tersine, parti medya tarafından etkin bir biçimde desteklenmekte ve devlet tarafından da korunmaktadır. AfD, toplumsal ve demokratik yaşamın daha da sağa kaydırılmasına; Sosyal Demokratlar da dahil olmak üzere tüm büyük partilerin onun göçmen karşıtı politikalarını benimseyip, askeri harcamalarda büyük artışlar yapmasına önemli bir mekanizma sağlamaktadır.
Almanya'da aşırı sağ ve Nazi güçlerinin yeniden canlanmasının yol açtığı siyasi tehlikeler göz önüne alındığında, uluslararası basının bu gelişmeye çok sınırlı bir ilgi göstermesi çarpıcıdır. Özellikle Amerikalı ve Britanyalı akademisyenler, Alman tarihçilerin Nazi yanlısı mazur gösterme adımlarının canlanışını hemen hemen görmezden geldiler.
Otuz yıldan uzun bir süre önce, aralarında Richard J. Evans ile Ian Kershaw'un da bulunduğu Britanyalı tarihçiler, ünlü Historikerstreit (Tarihçiler Çatışması) sırasında Ernst Nolte'nin körüklediği Nazi yanlısı tarihsel revizyonizme karşı çıkmışlardı. Evans aynı zamanda, 1996'da, Holokost inkarcısı ve Yahudi karşıtı David Irving'in Amerikalı tarihçi Deborah Lipstadt’a ve Penguin Books'a karşı açtığı başarısız bir hakaret davasında, Irving'e karşı bilirkişilik yapmıştı.
Buna karşılık, bugün Almanya'nın önde gelen akademik kurumlarında, gazetelerinde ve kültür kurumlarında Nazi yanlısı özürler dileyen akademik tahrifatçılara açık çek verilmektedir.
Nazilerin 1933 yılında bahçesinde kitap yaktığı Berlin'deki saygın Humboldt Üniversitesi'nde ders veren tarihçi Jörg Baberowski, Hitler'i aklayıp Üçüncü Reich'ın suçlarını göreceli hale getirmek için yürütülen bu ortak kampanyanın merkezinde yer almaktadır. Kendisinin Nazileri mazur göstermesinin somut örneği, 'Hitler psikopat değildi, kötü biri değildi,' ifadesidir. Aşırı sağ Baberowski'nin göçmenleri suçlamasından alıntı yapıyor; Breitbart News onu 'çok saygın' bir tarihçi olarak övüyor.
İsrail hükümetinin politikalarını eleştiren önde gelen Britanyalı ve Amerikalı akademisyenlerin Baberowski'ye meydan okumayı ve onu ifşa etmeyi reddetmeleri, İsrail hükümetinin politikasını eleştiren ya da daha da kötüsü Filistinlilerin durumuna sempati duyan herkese derhal antisemitizm suçlaması yağdırıldığı göz önünde bulundurulduğunda, daha da dikkat çekicidir.
Tarih, böyle bir entelektüel korkaklık için acı bir bedel ödendiğini gösteriyor. Hitler rejiminin sağlamlaştırılmasında kilit rol, sözde liberal entelijansiyanın (aydınlar) geniş kesimlerinin kendilerini Gleichschaltung’la, yani Alman toplumunun Nazileştirilmesiyle uzlaştırmaya hazır olmalarıydı.
Bu kitap günümüzde yaşanan benzer bir sürecin ifadesidir. Kitap, militarist geleneklerine dönmeye çalışan Alman egemen seçkinlerinin, siyasi zorunlulukları ile bunun için gerekli mazereti ve gerekçeleri sağlamaya hazır akademiyle olan kendine özgü ve zehirli kesişimini özetliyor.
SGP’nin ve IYSSE'nin ilerleyen sayfalarda belgelenen mücadelesi, asli bir uluslararası öneme sahiptir. Dünyanın her yerinde kapitalist hükümetler otoriter rejimlere yöneliyor ve faşizmin yeniden canlanışını teşvik ediyor. Aşırı sağcılar dokuz Avrupa ülkesinde şimdiden hükümette yer alıyorlar. Fransa'da Devlet Başkanı Macron, işbirlikçi Vichy rejiminin başkanı Mareşal Petain'i övüyor ve Sarı Yelek protestolarına karşı 90 bin ağır silahlı polis görevlendiriyor. ABD Başkanı Donald Trump, 2017'de Charlottesville'de faşizm karşıtı bir protestocunun öldürülmesinin ardından, beyaz üstünlükçüleri 'çok iyi insanlar' olarak nitelendirdi. 2018'de, 'duvarı' için fon sağlamak adına hükümetin faaliyetlerini durdurmadan önce, orduyu Meksika sınırına kaydırma emri verdi.
Avrupa çapında ve uluslararası alanda aşırı sağın yükselişine işçiler ve gençler arasında yaygın bir muhalefet var. Ama bu muhalefete bilinçli bir siyasi yön verilmesi gerekiyor. Neden Geri Döndüler? hem faşizmin yeniden canlanmasının hem de militarizme ve savaşa doğru yeniden sürüklenişi durdurmanın tek yolunun; uluslararası işçi sınıfının kapitalizme karşı Lev Troçki tarafından kurulan sosyalist devrimin dünya partisi Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin önderliğinde siyasi olarak bağımsız biçimde harekete geçirilmesinden geçtiğinde ısrarcıdır.
Chris Marsden
Sosyalist Eşitlik Partisi (SEP-Britanya) Genel Sekreteri
7 Şubat 2019