Perspektif

Wall Street’teki satışlar mali asalaklığı gözler önüne seriyor

Wall Street ve küresel piyasalardaki dalgalanmalar, dünya finans sisteminin, ABD Merkez Bankası (Fed) ve diğer merkez bankalarının ucuz para pompalamasıyla sürdürülen spekülasyon ve mali asalaklıktan kaynaklanan aşırı kırılganlığının altını çizmektedir.

Tokyo piyasasının rekor seviyelerde işlem gördüğü Japonya’da Pazartesi günü yeni bir satış dalgasıyla başladı. Cuma günü Ekim 1987’deki çöküşten bu yana en kötü gününü geçiren Japon Nikkei 225 endeksi yüzde 5,9 daha düştü. Geçen ay kaydettiği tüm zamanların en yüksek seviyesinden bu yana yüzde 20’den fazla değer kaybetti. Cuma günkü 4.451 puanın üzerindeki düşüş, puan bazında tarihindeki en büyük düşüş oldu.

New York Menkul Kıymetler Borsası'nın önünden geçen insanlar, 30 Temmuz 2024. [AP Photo/Peter Morgan]

Düşüş, Japonya Merkez Bankası’nın geçen hafta faiz oranlarını pozitif alana yükseltme ve on buçuk yıldan fazla bir süredir devam eden sıfır faiz rejimine son verme kararına tepki olarak geldi.

Wall Street Cuma günü önemli bir satış yaşadı ve ardından Pazartesi sabahı işlemler açıldığında, Temmuz ayında piyasayı rekor seviyelere taşıyan yüksek teknoloji sektöründe en sert düşüş meydana geldi. Hisse senetleri öğleden sonra bir miktar toparlandı ancak toplamda düşüş kaydedildi. Dow endeksi 1.000 puandan fazla düşerek günü yüzde 2,6 düşüşle tamamladı. NASDAQ yüzde 3,43 ve S&P 500 yüzde 3 düştü. Dow ve S&P 500 için bu, Eylül 2022’den bu yana görülen en sert düşüş oldu.

Düşüşler, spekülasyonlara konu olan yüksek teknoloji hisselerinde yoğunlaştı. Muhteşem Yedili olarak bilinen bir avuç şirket -Apple, Amazon, Microsoft, Alphabet (Google’ın ana şirketi), Tesla, Meta (Facebook’un ana şirketi) ve Nvidia- yılın başından Temmuz ayına kadar S&P 500 endeksindeki yükselişin yüzde 52’sini oluşturdu.

Cuma günü 15.000 kişiyi işten çıkarma kararı nedeniyle hisseleri yüzde 26 düşen Intel’in yanı sıra, yapay zekanın (AI) geliştirilmesinde yoğun olarak kullanılan çipler üreten Nvidia da ağır darbe aldı. Nvidia hisseleri işlem başladığında yüzde 15 oranında düşerken, günün ilerleyen saatlerinde bir miktar toparlanarak yüzde 6 oranında düşüşle kapandı. Şirketin hisseleri Haziran ayında en yüksek seviyeye ulaştığından bu yana yaklaşık yüzde 30 düşüş gösterdi.

Apple, Berkshire Hathaway fonunun başkanı Warren Buffett’ın ikinci çeyrekte şirketteki 76 milyar dolar tutarındaki hisselerinin yarısını sattığını ve parayı devlet borçlanmasına yatırdığını açıklamasının ardından bir darbe daha aldı.

Türbülansın devam edeceği beklentisi, Wall Street’in “korku göstergesi” olarak bilinen Vix volatilite endeksine de yansıdı ve endeks son haftalardaki tek haneli seviyelere kıyasla sabah saatlerinde 65’e kadar yükseldi.

Bir dizi etmenin bir araya gelmesi satışları tetikledi. Bunlar arasında yapay zeka balonunun patlaması, Japon yenine dayalı “carry trade”e vurulan önemli darbe ve ABD ekonomisinin resesyona girebileceği korkusu yer alıyor.

Yapay zekanın gelişimi, teknolojide ve üretici güçlerin gelişiminde önemli bir ilerlemeyi temsil etmektedir. Ancak bu tür tüm ilerlemelere, yapay zekanın ekonomik büyümeyi teşvik etmedeki önemine ilişkin abartılı iddialara dayanan yaygın spekülasyonlar ve spekülatif kazançları kaçırma korkusuyla yüksek teknoloji sektöründeki hisselerin satın alınmasına büyük paralar akıtılması eşlik etmiştir. 2000’li yılların başında yaşanan ve “teknoloji enkazı” olarak adlandırılan internet balonu hatırlanabilir.

Finansal sistemin küresel olarak birbirine bağlı doğasının bir göstergesi olarak, Japonya Merkez Bankası’nın döviz piyasalarında yenin düşüşünü durdurmaya çalışmak için faiz oranlarını yükseltme kararı doğrudan Wall Street’i etkiledi. Bunun sonucunda yen dolar karşısında son günlerde yüzde 11’den fazla değer kazandı. 1 dolar Temmuz başında 161,96 yenken, Pazartesi 143,46’ya geriledi. Bu, yatırımcıların daha yüksek getiri elde edebilecekleri ABD piyasalarına yatırım yapmak için Japonya’dan kredi aldıkları carry trade’e darbe vurdu.

Reuters tarafından yayımlanan bir analize göre, kesin rakamlar mevcut olmamakla birlikte, yüksek teknoloji hisselerini rekor seviyelere taşıyan yatırımların büyük bir kısmının carry trade ile finanse edildiğine inanılıyor. Uluslararası Ödemeler Bankası, sınır ötesi yen borçlanmasının 2021 sonundan bu yana 742 milyar dolar arttığını tahmin ediyor.

Société Générale’in baş döviz stratejisti Kit Juckes tarafından yayımlanan bir değerlendirme notu, bu sürece işaret ediyor. Juckes “Dünyanın gördüğü en büyük carry trade’i birkaç kafa koparmadan çözemezsiniz,” diye yazdı.

Bir diğer etken ise ABD’de Cuma günü açıklanan istihdam raporu ile artan resesyon korkusudur. Geçen ay yeni istihdam sayısı, 175 bin olan beklentinin oldukça altında kalarak 114 bin olarak gerçekleşti. Bu durum işsizlik oranının yüzde 4,3’e yükselmesiyle birleşti. Bu artış ile işsizlik oranı bir önceki düşük seviyesinden yüzde 0,6 yükseldi. Bu, dikkatleri, Sahm Kuralı olarak adlandırılan ve üç aylık hareketli ortalamanın önceki 12 ayın en düşük seviyesinin en az yarım puan üzerine çıkması durumunda resesyona işaret eden kurala çekti.

Piyasadaki satış dalgası, mali sermayenin, Fed’in parayı ucuzlatmak için faiz oranlarını düşürmeye başlaması için koparılan bir gürültüyü ifade ediyor. Geçen Çarşamba günü Fed’in faiz oranlarını sabit tutma kararından duyulan büyük memnuniyetsizliği dışa vuruyor. Fed’in Eylül ayında faiz oranlarını düşüreceğine dair açık işareti başlangıçta memnuniyetle karşılanmıştı ancak artık yetersiz görülüyor.

Mali sermayenin çağrısı şudur: Bize daha fazla para verin.

Düşüşü doğrudan tetikleyen meselelere ek olarak, iş başında olan başka güçlü unsurlar da var. İsrail’in geçtiğimiz hafta Hamas ve Hizbullah liderlerine yaptığı suikastlar, Ortadoğu’da topyekûn bir savaş ihtimalini önemli ölçüde arttırdı.

Mali piyasaların tepesinde ise şu anda 35 trilyon dolar civarında olan ABD devlet borcunun tırmanışı bir kılıç gibi sallanıyor. Borç, hem ABD Hazinesi’nin hem de Fed’in “sürdürülemez” olduğunu savunduğu bir oranda artmaya devam ediyor.

Olayların kesin seyrini tahmin etmek mümkün değil ancak eğilimler açıkça ortadadır. Amerikan ve küresel finans sistemi, görünüşte küçük gelişmelerle bile istikrarı bozulabilecek ve krize sürüklenebilecek bir iskambil kule haline gelmiştir.

Egemen sınıfın bir krize vereceği tepkinin ne olacağına dair hiçbir soru işareti yoktur. 2008’de ve 2020’de yaşanan acı deneyimlerin gösterdiği gibi, bu tepki işçi sınıfına yönelik saldırıları yoğunlaştırmak olacaktır.

2008’de milyonlarca işçi işini kaybederken, ücretler kesilirken ve evlere haciz gelirken, faaliyetleri ile krizi tetikleyen şirketler ve bankalar, devletten gelen milyarlarca dolarlık yardım ve Fed tarafından sağlanan ucuz para ile ödüllendirildiler. Ve 2020’de, COVID-19 vurduğunda, Fed yine aşırı ucuz para sağlarken devlet yardımı şirketlere aktarıldı ve bu da virüsü ortadan kaldırmak için anlamlı halk sağlığı önlemleri almayı reddederken daha fazla spekülasyon için gerekli yakıtı sağladı.

Nasıl gelişirse gelişsin, son çalkantı kapitalist sistemin sistemik krizinin bir başka tezahürüdür. Her gün işçi sınıfının üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanmakta, onu toplumsal yıkımla tehdit etmekte ve sosyalizm için siyasi mücadelenin nesnel gerekliliğinin altını çizmektedir.

Loading