Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (ABD) 4-9 Ağustos 2024 tarihleri arasında düzenlenen Sekizinci Ulusal Kongresi’nde kabul edilen ana kararı aşağıda yayımlıyoruz.
1. Sosyalist Eşitlik Partisi (SEP) ve partinin adayları Joseph Kishore ve Jerry White, işçi sınıfı için sosyalist, enternasyonalist ve devrimci bir perspektif geliştirmek amacıyla 2024 başkanlık seçimlerine müdahale ediyor. SEP’in ayrı bir seçim programı yoktur. SEP, seçim kampanyasını, kökleri Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin (DEUK) perspektifine dayanan parti programını geliştirmek ve yaymak için kullanmaktadır.
2. SEP Ulusal Başkanı David North, Şubat ayında seçim kampanyasını duyururken, kampanyanın amacını şöyle açıklamıştı: “Sosyalist Eşitlik Partisi, bu seçimlere işçi sınıfının siyasi bilincini yükseltmek, emekçilerin karşı karşıya olduğu hiçbir soruna kapitalist sistemin sona erdirilmesi ve yerine sosyalizmin kurulması dışında çözüm bulunamayacağı anlayışını geliştirmek için müdahale ediyor. Ve bu büyük tarihsel görev ancak Amerikan ve uluslararası işçi sınıfının gücünün dünya kapitalist sistemine karşı birleşik bir mücadelede seferber edilmesini amaçlayan küresel bir stratejinin benimsenmesiyle başarılabilir.”
3. Lev Troçki tarafından ilk olarak Rusya’daki 1905 Devrimi sonrasında formüle edilen ve 1923-24 yıllarında Stalinist bürokrasiye ve onun Marksist enternasyonalizmi ulusalcı temelde reddine karşı başlatılan mücadele sırasında daha da geliştirilen sürekli devrim teorisi, mevcut dünya koşullarında, devrimci stratejinin temel teorik dayanağı olmaya devam etmektedir. Troçki, 1) tüm ülkelerde demokrasi için mücadelenin ve demokrasiyi savunmanın, işçi iktidarını kurma ve sosyalist politikaları uygulama mücadelesinden ayrılamayacağı ve 2) sosyalizm uğruna mücadelenin, işçi sınıfının dünya kapitalist sistemine karşı küresel seferberliğine yönelik uluslararası bir strateji temelinde yürütülmesi gerektiği konusunda ısrar etmiştir.
4. Kapitalizmin temel çelişkileri şu ya da bu krizde ne kadar yoğun bir şekilde kendini gösterirse göstersin ve ulusal ortamda çalışmanın basınçları ne kadar büyük olursa olsun, sosyalizm mücadelesi ancak devrimci partinin çalışması sürekli devrim teorisinde açıklanan enternasyonalist stratejiye dayandığı ölçüde ilerletilebilir.
5. 2024 ABD başkanlık seçimleri, eşi benzeri görülmemiş bir küresel ve iç krizin ortasında yapılıyor. Bu krizin temel unsurları, Dünya Sosyalist Web Sitesi Uluslararası Yayın Kurulu’nun 3-6 Ocak 2024 tarihleri arasında yayımladığı “İşçi sınıfı, kapitalist barbarlığa karşı mücadele ve Sosyalist Devrimin Dünya Partisi’nin inşası” başlıklı açıklamada özetlenmiştir. SEP, bu açıklamayı seçim kampanyasının kritik bir siyasi temeli olarak onaylamaktadır.
6. İkinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği 1945 yılından bu yana, yıkıcı bir üçüncü dünya savaşı tehdidi hiç bugünkü kadar yakın olmamıştı. ABD-NATO emperyalist güçleri, Ukrayna’da Rusya’ya karşı artık üçüncü yılına giren savaşı agresif bir şekilde yoğunlaştırıyor. Beyaz Saray ve Avrupalı müttefikleri tarafından tamamen desteklenen faşizan İsrail rejimi, Gazze halkına yönelik acımasız katliamını sürdürüyor. Bu, tüm Ortadoğu’yu içine alan bölgesel bir savaşa dönüşme tehdidi yaratıyor. Beşinci yılına giren COVID-19 pandemisi 1,4 milyondan fazla Amerikalının ve dünya çapında 27 milyon insanın hayatına mal oldu. Aşırı toplumsal eşitsizliğin ve acımasız sömürünün ortasında, kapitalist egemen seçkinler, dümeni küresel çapta hızla faşizme ve diktatörlüğe kırıyorlar.
7. Küresel kapitalizmin krizi en yoğun ifadesini Amerika Birleşik Devletleri’nde bulmaktadır. Amerika’da burjuva demokrasisin bir ayağı çukurdadır. Egemen sınıfın başlıca partilerinden Cumhuriyetçi Parti, dört yıldan kısa bir süre önce, başkanlık seçimi sonuçlarını iptal etmeyi ve tüm anayasal düzeni yıkmayı amaçlayan bir darbeye girişen eski başkan Donald Trump’ın liderliğinde giderek daha açık bir faşizan karakter kazanmıştır. Demokratik Parti’nin temel önceliği ise, emperyalist savaşın büyük ölçüde tırmandırılması konusunda Cumhuriyetçilerin desteğini kazanmak amacıyla bu siyasi dönüşümü örtbas etmektir.
8. Aynı zamanda, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki demokratik yönetim biçimlerinin krizinin küresel sonuçları bulunmaktadır. WSWS, Trump’ın seçilmesinden iki yıl sonra düzenlenen 2018 1 Mayıs Toplantısı’nda şunları belirtmişti:
Egemen seçkinler, tüm servetlerine ve güçlerine rağmen bir krizden diğerine savruluyorlar. Trump’ın ABD’deki gücü, kapitalist sınıfın genel yozlaşmasının en görülür ve korkunç ifadesidir. Ama onun yönetime gelmesi, yalnızca sembolik bir önem taşımamaktadır. ABD, 20. yüzyıl boyunca, özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında, dünya kapitalist sisteminin istikrarının ve yaşamasının temel güvencesi işlevini görmüştü. O, artık bu rolü oynayacak durumda değil.
Biden yönetiminin dört yılı da dahil olmak üzere geçtiğimiz altı yıl, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki sınıf egemenliği krizini daha da derinleştirmiştir.
9. Emperyalist savaşı ve otoriter rejimi üreten aynı kriz, toplumsal devrim için de itici güç yaratmaktadır. Geçtiğimiz iki yıl, emperyalist savaşa karşı kitlesel muhalefetin birçok ifadesine tanık olduk. Buna Gazze’deki soykırıma karşı küresel protestolar ve işlere, ücretlere ve sosyal programlara yönelik egemen sınıf saldırısına karşı grevler ve protestolar bunlar arasındadır. Ancak bu nesnel sürecin sosyalizm için bilinçli bir harekete dönüşmesi otomatik olarak gerçekleşmez. Amerika Birleşik Devletleri’nde ve uluslararası alanda devrimci önderliğin inşası, insanlığın kaderinin bağlı olduğu belirleyici stratejik sorundur.
10. Bu nedenle SEP, seçim kampanyasını, işçi sınıfının karşı karşıya olduğu kritik siyasi sorunları açıklamak, Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı’nı (TK-Uİİ) geliştirerek işçi sınıfının bağımsız örgütlenmesini teşvik etmek, üniversite kampüslerinde ve liselerde Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler’i (IYSSE) inşa etmek ve işçileri ve gençleri Sosyalist Eşitlik Partisi’ne kazanmak için kullanacaktır.
Amerikan emperyalizminin küresel patlaması
11. Kapitalist sistemin küresel krizi, Amerikan emperyalizmi tarafından yönlendirilen emperyalist savaşın patlak vermesinde yoğunlaşmaktadır. ABD’nin ve NATO’daki müttefiklerinin tam desteğini alan İsrail, 10 aydır Gazze’de Filistin halkına karşı acımasız bir soykırım ve imha harekâtı yürütmektedir. Resmi ölü sayısı 40.000’e yaklaşırken, tıp dergisi Lancet’e göre gerçek ölü sayısı 186.000 ya da daha fazladır.
12. Gazze soykırımı daha geniş kapsamlı bölgesel ve küresel savaşın bir parçasıdır. İsrail’in Temmuz sonunda Beyrut’ta Hizbullah’ın en üst düzey askeri liderini ve Tahran’da bulunduğu sırada Hamas’ın en üst düzey siyasi liderini öldürmesi, İran’a karşı doğrudan bir ABD-İsrail savaşı tehlikesini yeni bir düzeye çıkardı. Soykırımın başından itibaren ABD’li askeri ve siyasi yetkililer İsrail’in eylemlerine verdikleri desteğin, Rusya ve Çin’in Ortadoğu’daki asli bir müttefiki olan İran’la bir çatışmaya yönelik ilerlemiş hazırlıklarla bağlantılı olduğunu açıkça ortaya koydular.
13. 3 Ocak 2024 tarihli WSWS Uluslararası Yayın Kurulu bildirisinde açıklandığı gibi: “Gazze soykırımı, İsrail-Filistin çatışmasıyla ilgili istisnai koşulların ve Siyonist proje ile onun ırkçı ve yabancı düşmanı-milliyetçi ideolojisinin doğası gereği gerici karakterinin bir ürünü olarak anlaşılması gereken benzersiz bir olay değildir. Bu son unsurlar elbette İsrail rejiminin eylemlerinde önemli bir rol oynamaktadır. Ancak emperyalist efendilerinin ve silah tedarikçilerinin tam desteğiyle yürütülen şimdiki savaşın sınır tanımayan vahşeti, yalnızca dünya emperyalist ve ulus devlet sisteminin çöküşü bağlamında anlaşılabilir ve açıklanabilir.”
14. Gazze soykırımı, ABD-NATO’nun Rusya’ya karşı yürüttüğü kanlı vekalet savaşı ile aynı anda gerçekleşmektedir. Gazze’deki savaş, soykırımı emperyalist politikanın kabul edilebilir bir aracı olarak normalleştirirken, ABD-NATO’nun Rusya’ya karşı savaşının derinleşmesine, çatışmanın taktik ve stratejik nükleer silahların kullanılmasına yol açabileceğinin yüksek düzeyde bir olasılık, hatta muhtemel olduğunun de facto kabul edilmesi eşlik etmiştir. Savaş, Şubat 2022’de başladığından bu yana ABD ve NATO güçleri tarafından, Rusya’yı hedef alması için Ukrayna’ya uzun menzilli silahlar sağlanması ve NATO birliklerinin doğrudan konuşlandırılmasına ilişkin ileri seviyedeki görüşmeler de dahil olmak üzere, durmaksızın tırmandırıldı. ABD-NATO’nun Ukrayna’daki vekalet savaşını kışkırtması, ABD’nin merkezi jeopolitik rakibi olarak görülen Çin’e karşı savaş hazırlıklarıyla bağlantılıdır.
15. Mevcut kriz, Sovyetler Birliği’nin dağıtılmasını takip eden otuz yıllık bitmek bilmeyen savaşın sonucudur. Amerikan emperyalizmi, Soğuk Savaş’taki rakibinin dağılmasını, Amerikan kapitalizminin uzun süreli gerilemesine karşı koymak üzere rakipsiz askeri gücünü kullanmak için bir fırsat olarak yorumladı. Irak’a karşı 1990-91’deki ilk savaşı, 1999’da Sırbistan’a karşı savaş, “terörle mücadele” çerçevesinde 2001’de Afganistan’ın istila edilmesi ve 2003’te Irak’ın ikinci kez istilası, 2011’de Libya’nın bombalanması ve Suriye’de CIA tarafından kışkırtılan iç savaş izledi. Rusya’ya karşı savaşın öncesinde, 2014 yılında, Kiev’de, Rusya yanlısı hükümeti devirmek için faşizan güçlerin öncülüğünde ABD destekli bir rejim değişikliği operasyonu düzenlendi.
16. [David North’un] Temmuz 2016’da yayımlanan A Quarter Century of War: The US Drive for Global Hegemony 1990-2016 (Savaşla Geçen Çeyrek Yüzyıl: ABD’nin Küresel Egemenlik Yönelimi 1990-2016) adlı kitabının önsözünde şu ifadeler yer almaktadır: “ABD’nin küresel hegemonya arayışının stratejik mantığı, Ortadoğu ve Afrika’daki yeni sömürgecilik operasyonlarının ötesine uzanmaktadır. Devam eden bölgesel savaşlar, ABD’nin Rusya ve Çin ile hızla tırmanan çatışmasının bileşen unsurlarıdır.” Şimdi olan budur.
17. Gazze’deki soykırıma karşı mücadele, emperyalizme ve kapitalist sisteme karşı mücadeleden ayrılamaz. SEP, 24 Temmuz 2024’te Washington D.C.’de düzenlediği gösterinin temelini oluşturan ilkeleri teyit eder:
- Savaşın temel nedeni kapitalist ulus devlet sisteminde, dev şirketlerin küresel mali çıkarlarında ve Amerikan egemen sınıfının durmak bilmeyen dünya hegemonyası dürtüsünde yatmaktadır.
- Savaşa karşı mücadele, Amerikan işçi sınıfının muazzam gücünün harekete geçirilmesini ve egemen sınıfın emperyalist savaş partilerinden, yani Demokratlardan ve Cumhuriyetçilerden siyasi bağımsızlığını gerektirmektedir.
- Soykırıma ve savaşa karşı hareket uluslararası olmalı, işçileri ortak sınıf çıkarları temelinde dünya çapında birleştirmelidir.
18. David North’un mitingde yaptığı konuşmada belirttiği gibi, “Kapitalizmi sona erdirmekten bahsetmeden savaşı sona erdirmekten bahsetmek isteyenlerin yapacağı en iyi şey, sessizliklerini korumak ve cehaletlerini dünyanın geri kalanından saklamak olacaktır.”
Trump, faşizm ve Amerikan demokrasisinin krizi
19. 2024 seçim kampanyası, Amerika Birleşik Devletleri’nde ve uluslararası alanda demokratik yönetim biçimlerinin eşi görülmemiş krizinin ortasında meydana geliyor. Egemen sınıfın faşizme ve diktatörlüğe yönelmesinin temelini oluşturan nesnel nedenler şunlardır: 1) tırmanan küresel emperyalist savaş; ve 2) toplumsal eşitsizliğin aşırı büyümesi.
20. Mevcut seçimler, Donald Trump’ın Biden karşısında aldığı seçim yenilgisinin Kongre tarafından onaylanmasını durdurmaya, Anayasa’yı ortadan kaldırmaya ve kişiye dayanan bir diktatörlük kurmaya çalıştığı 6 Ocak 2021 faşizan darbesinin gölgesinde düzenleniyor. Trump geçtiğimiz üç buçuk yılı “MAGA” [Make America Great Again] hareketinin Cumhuriyetçi Parti üzerindeki hakimiyetini güçlendirmek için kullandı.
21. WSWS Yayın Kurulu, 21 Temmuz tarihli “Biden’ın başkanlık adaylığından çekilmesinin ardından“ başlıklı açıklamasında şunları yazdı:
Dört yıldan kısa bir süre önce Trump, Anayasa’yı ortadan kaldırmaya ve iktidarın Biden ve Harris’e devrini engellemeye yönelik başarısız girişiminin ardından utanç içinde görevinden ayrılmıştı. Ama bugün Trump, Elon Musk gibi milyarderler de dahil olmak üzere Amerikan kapitalist sınıfının önemli bir kesiminin desteğine sahiptir. Faşizan bir rejim olasılığı uzak bir spekülasyon konusu değildir. Bu siyasi bir gerçekliktir.
22. Trump, iktidara gelmesi halinde “ilk günden itibaren” bir diktatör gibi davranacağını ve yeniden seçilmesi halinde “artık [oy vermek] zorunda kalınmayacağını” söyledi. Seçim kampanyasının merkezine, doğrudan Hitler’in Kavgam’ından alınmış faşist bir ifade olan “ülkemizin kanını zehirlediklerini” söylediği göçmenlere yönelik faşizan bir saldırıyı yerleştirdi. Ulusal Muhafızları kitlesel tutuklamalar yapmak üzere harekete geçirmeyi, milyonlarca göçmeni alıkoymak için “geniş tutukevleri” inşa etmeyi ve Amerika Birleşik Devletleri’nde doğan on binlerce çocuğu vatansız hale getirecek şekilde, doğuştan vatandaşlığı sona erdirmeyi taahhüt etti.
23. Cumhuriyetçi Parti’nin programı, Trump’ın otoriter rejim ve sahte popülizm kombinasyonunu geniş çaplı bir toplumsal karşıdevrimi tırmandırmanın aracı olarak gören şirket ve finans oligarşisinin çıkarlarını ifade etmektedir. Aynı zamanda Trump, siyasi düzen içinde hiçbir ifade bulamayan geniş tabanlı hoşnutsuzluktan faydalanabilmektedir.
24. WSWS Yayın Kurulu’nun 21 Temmuz tarihli açıklamasında belirtildiği gibi, “Demokratik Parti, emekçilerin yaşam standartlarını ve demokratik haklarını geliştirecek sosyal reform önlemleriyle her türlü kayda değer bağlantısını uzun zaman önce terk etmiştir. Bu parti, Wall Street’in ve ordu-istihbarat teşkilatlarının partisidir ve her şeyden önce Amerikan emperyalizminin küresel çıkarlarının savunulmasına odaklanmıştır. Bu, işçi sınıfını bölmeyi ve üst orta sınıfın ayrıcalıklı kesimlerinin çıkarlarını ilerletmeyi amaçlayan kimlik politikalarının desteklenmesi ile birleştirilmiştir.”
25. Demokratik Parti’nin ve göreve geldikten sonra Biden yönetiminin temel önceliği, Rusya’ya karşı savaşın başlatılması ve ardından sürdürülmesiydi. Demokratlar bu savaşı sürdürmek için Cumhuriyetçilerle bir anlaşma arayışına girdiler ve girmeye devam ediyorlar. Biden, 6 Ocak 2021’deki darbe girişiminin ardından yaptığı ilk konuşmada “güçlü” bir Cumhuriyetçi Parti çağrısında bulundu. Yönetim, göçmen karşıtı yasaları geçirmek için Trump ile birlik aradı ve Kongre’deki Demokratlar, Ukrayna’da Rusya’ya karşı savaşa on milyarlarca dolarlık fon sağlamak için aşırı sağcı Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson’a arka çıktı.
26. Demokratik Parti, ülke içindeki sınıf mücadelesini bastırmak ve işçileri Amerikan emperyalizminin savaş politikasına tabi kılmak için sendikal aygıtla kurduğu korporatist ittifaka her zamankinden daha doğrudan bel bağlıyor. Biden, AFL-CIO bürokrasisinden kendi “yerel NATO’su” olarak söz ederken bunu kastediyordu. Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri ve diğer sahte sol örgütler tarafından desteklenen Shawn Fain’in başında bulunduğu Birleşik Otomotiv İşçileri (UAW) aygıtı bunda merkezi bir rol oynuyor. Fain yönetimindeki UAW sendikası önce Biden’ın şimdi de Harris’in adaylığına desteğini açıkladı. UAW, sendikaların reklamını, onlardan “demokrasi cephaneliği” olarak söz ederek yapıyor. Gerçekte bu, emperyalizm ve savaş cephaneliği demektir.
27. Sosyalist Eşitlik Partisi, aşırı sağın büyümesinin Demokratik Parti’yi destekleyerek önlenebileceği iddiasını reddeder. Trump Kasım seçimlerinde yenilse ve başka bir darbe gerçekleştiremese bile, Amerikan emperyalizminin nesnel ekonomik ve toplumsal çelişkileri, Trump olsun ya da olmasın, egemen seçkinleri diktatörlüğe itmektedir. Trumpizm, kapitalizm çerçevesinde demokratik olarak çözülemeyen sistemik bir krizin semptomudur. Lenin’in Ekim 1916’da, I. Dünya Savaşı’nın ortasında ve Rusya’da Şubat Devrimi’nin patlak vermesinden sadece dört ay önce yazdığı gibi: “Her evresinde siyasi gericilik, emperyalizmin ayırt edici özelliğidir.” [Emperyalizm ve Sosyalizmdeki Bölünme, Collected Works, Cilt 23]
28. SEP, seçim kampanyamız boyunca, işçi sınıfının bağımsız seferberliği dışında faşizmle mücadele etmenin mümkün olmadığı konusunda uyarıda bulunacaktır. Demokratik Parti’nin Alexandria Ocasio-Cortez ve Bernie Sanders gibi figürleri de içeren sahte sol destekçileri, iki partili sistemin boyunduruğunun korunmasında ve böylece faşist sağın güçlendirilmesinde özellikle tiksindirici bir rol oynamaktadır.
29. Trumpizm’in ortaya çıkışı uzun bir siyasi sürecin ürünüdür. SEP, 2000 seçimlerinin çalınması sırasında, Yüksek Mahkeme’nin seçimi George W. Bush’a verme kararının ve bu sonucun Demokratik Parti tarafından kabul edilmesinin, egemen sınıf içinde burjuva demokrasisi için kayda değer bir taban bulunmadığını gösterdiğini açıklamıştı.
30. 1 Temmuz’da, ABD Yüksek Mahkemesi, Trump Birleşik Devletler’e Karşı davasında, başkanın Anayasa’yı ihlal etme ve her türlü yasayı çiğneme konusunda sınırsız yetkiye sahip olduğuna karar verdi. WSWS, gücün başkanlıkta toplanmasının tarihsel kökenlerini analiz ederken (“Yüksek Mahkeme ve 1 Temmuz 2024 Karşıdevrimi”) şunları yazdı:
Başkan Reagan, Kongre yasasına aykırı olarak Orta Amerika’daki ölüm mangalarının Beyaz Saray’dan gizlice finanse edilmesi operasyonu olan İran-Kontra skandalı nedeniyle hiçbir ceza almadı. Başkan George W. Bush, sözde Terörle Savaş için “üniter yürütme teorisine” başvurdu. Bush yönetimi, bunun, Irak’taki Ebu Gureyb ve Küba’daki Guantanamo Körfezi’ndekileri da kapsayan bir uluslararası işkence hapishaneleri gulagında şüphelilerin zorla kaybedilmesini organize etmesine izin verdiğini iddia etti. Başkan Obama, 2010 yılında, yürütmenin düşman savaşçı ilan ettiği vatandaşlarına suikast düzenleme yetkisine sahip olduğunu iddia etti (Yüksek Mahkeme Yargıcı Amy Coney Barrett’in Trump davasındaki mütalaasında olumlu bir şekilde atıfta bulunduğu bir emsal). Başkan Trump, 2020 yılında, Washington eyaletinde Michael Reinoehl adlı Amerikalı bir protestocunun öldürülmesi emrini vermekle açıkça övündü.
31. “Özgürlük ve demokrasi” hakkındaki tüm siyasi retoriğe karşın, Amerikan siyasi sistemi finans ve şirket oligarşisinin egemenliğini güvence altına almak üzere yapılandırılmıştır. Oy pusulasında yer almaya büyük ölçüde kısıtlayan yasalar; Seçiciler Kurulu gibi demokratik olmayan kurumlar; ABD Senatosu’nda küçük eyaletlere verilen orantısız güç; süper-PACS’in [siyasi eylem komiteleri] sınırsız finansmanı da dahil olmak üzere seçim sisteminde paranın hakimiyeti; Yüksek Mahkeme yargıçlarının halk oylaması olmaksızın ömür boyu atanması – bunların hepsi, nüfusun büyük çoğunluğunun çıkarlarının siyasi ifade bulmasını engellemek üzere yapılandırılmıştır.
32. Temel demokratik haklar, şirket ve finans oligarşisinin servet ve ayrıcalıklarına cepheden bir saldırı yapılmaksızın güvence altına alınamaz. Amerika Birleşik Devletleri’nde bir avuç milyarder 5,2 trilyon dolarlık rekor bir serveti kontrol etmektedir. En üstteki yüzde 10’luk kesim toplam servetin üçte ikisine; en alttaki yüzde 50 ise sadece yüzde 2,6’sına sahiptir.
33. WSWS Uluslararası Yayın Kurulu’nun 5 Ocak tarihli açıklamasında belirtildiği gibi, “Kişisel servet birikimi, kendi başına son derece önemli olmakla birlikte, ikincildir ve ekonomik gücün kapitalist egemen seçkinlerin sahip olduğu az sayıda mega holdingde muazzam bir şekilde yoğunlaşmasına bağlıdır.” Devasa bankalar, hedge fonları ve özel sermaye şirketleri trilyonlarca doları kontrol ederken, büyük şirketler tüm ekonomi üzerinde tekelci bir kontrole sahiptir.
34. Toplumsal eşitsizliğin büyümesi demokrasi ile bağdaşmaz:
Temel sınıfsal ve ekonomik iktidar sorununu -ve dolayısıyla kapitalizmin yıkılması için işçi sınıfının küresel ölçekte seferber edilmesinin gerekliliğini- görmezden gelerek demokrasiyi savunmaktan ve faşizmle mücadele etmekten söz etmek sinik ve siyasi olarak aciz bir demagojidir.
Sosyalist Eşitlik Partisi’nin 2024 seçimlerindeki programı
35. Kishore ve White’ın seçim kampanyası, işçiler ve gençler için sosyalist ve devrimci bir perspektif öne sürmektedir. Bu Kongre, SEP’in 2010 yılındaki Birinci Ulusal Kongresi’nde kabul edilen “Dünya Kapitalizminin Çöküşü ve Amerika Birleşik Devletleri’nde Sosyalizm Uğruna Mücadele“ başlıklı belgede ayrıntılı olarak açıklanan temel pozisyonları yeniden teyit etmektedir. Bu belge, şunları içermektedir:
36. İşçi sınıfının temel sosyal hakları. Sosyalist Eşitlik Partisi, işçi sınıfının, karmaşık modern bir toplumda yaşamak için asli ve dolayısıyla “vazgeçilemez” olan sosyal haklar kavramını benimsemesini önermektedir. Bu haklar şunlardır: iş hakkı, yaşamaya elverişli bir gelire sahip olma hakkı, serbest zaman hakkı, uygun ve karşılanabilir konut hakkı, kamu hizmetleri ve ulaşım hakkı, yüksek kaliteli sağlık hizmeti hakkı, güvenli bir emeklilik hakkı, eğitim hakkı, teknoloji ve iletişime erişim hakkı, sağlıklı ve güvenli bir çevre hakkı ve kültür hakkı.
Modern yaşam için elzem olan bu haklar ancak ekonomik iktidarın köklü bir şekilde yeniden düzenlenmesi ve ABD içinde servetin yeniden bölüşümüyle elde edilebilir.
İşçi kuşaklarının emeğiyle yaratılan muazzam zenginlik, ayrıcalıklı bir azınlığın elinden alınmalı ve bir bütün olarak halkın hizmetine sunulmalıdır.
37. Bankaların ve finans kurumlarının kamulaştırılması. Bankalar ve diğer büyük finans kurumları, küçük mevduat sahipleri için tam koruma sağlanarak kamulaştırılmalı ve işçi sınıfının demokratik denetimi altında işletilmelidir. Bu, ABD’de ve uluslararası alanda yoksulluğu ortadan kaldıracak ve sosyal ihtiyaçları karşılayacak bir kamu işleri programı için muazzam kaynaklar sağlayacaktır.
38. Büyük şirketlerin kamulaştırılması. Bir avuç dev şirket, özel kâra ve Wall Street yatırımcılarının taleplerine tabi kılınan ekonominin büyük bölümünü kontrol etmektedir. Değeri 10 milyar dolar ve üstü olan tüm özel sektöre ait sanayi, imalat ve bilgi teknolojisi şirketleri, küçük hissedarlara tam tazminat ödenerek ve tüm emeklilik ve sağlık fonu yatırımları garanti altına alınarak kamu işletmelerine dönüştürülmelidir. Telekomünikasyon, sosyal medya, tarım, eğitim, sağlık ve ulaşım dahil olmak üzere toplumun temel işleyişi için kritik öneme sahip sektörler de kamu mülkiyetine ve demokratik denetime tabi olmalıdır.
Bu, her şeyin kamulaştırılması demek değildir. Milyonlarca işçiyi istihdam eden küçük ve orta ölçekli işletmelerin kendileri de güvenilir kredi kaynaklarına ve büyük şirketlerin haksız tekelci uygulamalarından kurtulmaya muhtaçtır.
39. İşçi denetimi. Bankaların ve şirketlerin kamulaştırılmasına, üretim üzerinde gerçek bir demokratik denetim kurulması eşlik etmelidir. Bu, kapitalist piyasanın anarşisinin yerini alacak ve tüm kararların toplumsal ihtiyaçlara dayanmasını sağlayacak akılcı bir küresel üretim ve dağıtım planının geliştirilmesi için şarttır. Çalışma koşullarını, işçi güvenliğini, maaşları, işe alımları ve çalışma saatlerini etkileyen kararlar işgücünün demokratik sesine tabi olmalıdır.
Yapay Zekâ, elektrikli araçlar (EV’ler) ve yeni ve her zamankinden daha gelişmiş iletişim biçimleri de dahil olmak üzere yeni teknolojilerin hayata geçirilmesi, herkesin yaşam koşullarını iyileştirmek için muazzam bir potansiyele sahiptir. Ancak bu, bu teknolojilerin işçiler tarafından ve işçiler için denetlenip uygulanması halinde mümkündür. Üretimdeki ilerlemeler şirket kârlarını arttırmak için değil, ücret kaybı olmaksızın çalışma haftasını azaltmak için kullanılmalıdır.
40. Toplumsal eşitlik. Geçtiğimiz yarım yüzyılda eşitsizliğin şok edici bir şekilde artmasına tanık olundu. 2008-2009 ve pandeminin ilk yılı olan 2020’deki banka kurtarmalarında Wall Street’e ve zenginlere trilyonlarca dolar aktarıldı. Bu durum, on yıllardır süren tek taraflı sınıf savaşıyla birleşince, en üstteki yüzde 10’luk kesimin servetinin 101,62 trilyon dolar, yani ulusal toplamın yüzde 67’si olduğu; buna karşılık en alttaki yüzde 50’lik kesimin servetinin 3,78 trilyon dolar, yani ulusal toplamın sadece yüzde 2,5’i olduğu bir durum ortaya çıkmıştır.
Kapitalizmin savunucuları, sanki trilyonlarca doların üretken kullanımdan çekilmesinin hiçbir ekonomik etkisi yokmuş gibi, eşitsizliğin ekonomik krizle ilgisi olmadığını iddia ediyorlar. Mali aristokrasinin sürekli ve doymak bilmez daha fazla para hırsı ülkeyi iflas ettirdi ve birbiri ardına spekülatif çılgınlıkları körükledi. Düzgün ücret ödeyecek paraları olmadığını söyleyen ve büyük çaplı işten çıkarmalar yapan aynı şirket CEO’ları, bir şekilde kendilerine ve üst düzey yöneticilerine her yıl milyonlarca hatta on milyonlarca dolar ödemeyi başarıyor.
Toplumsal eşitliği ve zenginliğin radikal bir şekilde yeniden dağılımını teşvik etmek üzere acil tedbirler alınmalıdır. Nüfusun büyük çoğunluğunun vergilerini düşürürken vergi yükünü zenginlere yükleyen artan oranlı bir gelir vergisi bunlar arasındadır. Tüm büyük şirketlerin kârları üzerindeki vergiler keskin bir şekilde arttırılmalıdır. Kapitalist oligarkların servetlerine el konulmalı, işçiler üzerindeki ezici borç yükünü hafifletmek için hanehalkı ve öğrenci borçlarının silinmesi de dahil olmak üzere acil önlemler alınmalıdır.
Toplumsal eşitlik mücadelesi ırk, toplumsal cinsiyet, etnik köken, din, ulusal köken veya cinsel yönelime dayalı her türlü ayrımcılığa karşı çıkmayı içerir. Bununla birlikte, gerçek eşitlik, sınırlı eğitim ve iş fırsatlarının ırk ya da diğer kategoriler temelinde paylaştırılması anlamına gelmez. SEP, kapitalist sistem ve devlet içindeki güç ve ayrıcalık konumlarına daha fazla erişim arayan üst orta sınıf kesimlerinin çıkarlarına dayanan, ırksal ve toplumsal cinsiyetle bağlantılı kimlik siyasetine karşı çıkmaktadır.
41. Militarizme ve savaşa karşı çıkın. SEP, tüm ABD askerlerinin Ortadoğu, Avrupa, Afrika, Latin Amerika ve Asya’dan derhal ve koşulsuz geri çekilmesi çağrısında bulunur. İsrail’e yapılan tüm askeri ve mali yardımlar derhal durdurulmalı ve tüm silah sevkiyatlarına son verilmelidir. Geniş ABD askeri ve istihbarat aygıtı ile Amerikan emperyalizminin nükleer silah stoku da dahil devasa cephaneliği yok edilmeli, denizaşırı yüzlerce ABD askeri üssü kapatılmalı ve daimî ordu dağıtılmalıdır. Bu adımlar, ABD militarizmi tarafından tahrip edilen ülkelere tazminat ödemek ve ülke içindeki kritik toplumsal ihtiyaçları karşılamak için muazzam kaynaklar sağlayacaktır. SEP, egemen sınıfın, milyonlarca işçiyi ve genci Amerikan emperyalizminin savaşlarında savaşıp ölmeye sürüklemek amacıyla zorunlu askerliği yeniden yürürlüğe koyma planlarına karşı çıkmaktadır.
42. Demokratik hakları savunun. Sosyalist Eşitlik Partisi, Seçiciler Kurulu’nun kaldırılması, üçüncü partilere yönelik mantık dışı ve demokratik olmayan oy pusulası erişim kısıtlamalarının ortadan kaldırılması; küçük eyaletlere orantısız temsiliyet dağıtan Senato’nun kaldırılması ve Yüksek Mahkeme yargıçları dahil devlet içindeki tüm mevkiler için seçim yapılması gibi demokratik talepleri savunur. Biz, kürtaj hakkını da kapsayan demokratik hakları ve ırk, toplumsal cinsiyet veya cinsel yönelimden bağımsız olarak tüm bireyler için eşitliği savunuyoruz.
Gerçek demokrasiye mevcut devlet kurumları içerisinde ulaşılamaz. Bu, toplumsal ve ekonomik ilişkiler bütünüyle yeniden yapılandırılmadan da mümkün değildir. Kapitalist devletin anti-demokratik kurumları ve baskı organları (profesyonel ordu, polis ve istihbarat teşkilatları) lağvedilmeli ve yerlerine dünya ölçeğinde demokratik ve planlı bir ekonomi kurmak için işçilerin denetim ve iktidar organları geçirilmelidir.
43. Göçmen işçileri savunun. Şirketlerin kontrolündeki siyasetçiler, medya ve sendika yetkilileri göçmenleri günah keçisi ilan ederek ırkçı ve şoven duyguları körüklüyor. İşçi sınıfının bu ezilen kesiminin artan işsizlik, düşen ücretler ve sosyal koşullara yönelik saldırıların sorumlusu olduğu gibi aşağılık bir yalanı yayıyorlar; bu yalan tüm işçi sınıfına yönelik şirket güdümlü saldırının bir ürünüdür. Amaçları yükselen halk öfkesini ve hayal kırıklığını kapitalist sistemden uzaklaştırmak ve bir bütün olarak işçi sınıfını bölüp zayıflatmaktır.
SEP, tüm göçmen karşıtı yasaların yürürlükten kaldırılması ve Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) ile ABD Sınır Devriyesi kurumlarının dağıtılması için mücadele etmektedir. Tüm belgesiz işçiler için tam yasal hakların güvence altına alınası çağrısında bulunur; geri dönmelerinin engellenmesi ve ailelerinden koparılma tehdidi olmaksızın menşe ülkelerine seyahat etme hakkı ve çalışma hakkı bunlar arasındadır. Sadece ABD’de değil, tüm dünyada sınırları askerileştirme ve göçmenlere zulmetme girişimlerine karşı, işçi sınıfı açık sınırlar ilkesini, yani işçilerin seçtikleri ülkede tam yurttaşlık haklarıyla yaşama ve çalışma hakkını savunmalıdır.
44. COVID-19 ve diğer patojenleri küresel ölçekte ortadan kaldıracak sosyalist bir halk sağlığı programı için. Egemen sınıfın ABD’de ve dünya genelinde pandemiye yanıtı, sonu gelmeyen kitlesel yeniden enfeksiyon, Uzun COVID ile güçten düşme ve ölümden oluşan bir “sonsuza kadar COVID” politikası halini almıştır. Bu politika, halk sağlığının özel kâra tabi kılınmasına ve ölümcül patojenlerin yayılmasını önlemeye yönelik temel halk sağlığı tedbirlerinin reddedilmesine dayanmaktadır.
SEP, 2022 yılında Yedinci Ulusal Kongre’de kabul edilen ve aşağıdaki ifadeleri içeren kararını bir kez daha teyit eder:
İnsanlığın önündeki iki alternatif; ya bitmek bilmeyen kitlesel enfeksiyon, güçten düşme ve ölüm ya da kapitalizmin devrimci yoldan yıkılması ve SARS-CoV-2’nin insandan insana bulaşmasını sona erdirmek için küresel bir ortadan kaldırma (eliminasyon) politikasının uygulanmasıdır. Eliminasyon stratejisi, yaygın aşılama, test, izolasyon ve temaslı takibi dahil olmak üzere virüsle mücadele önlemleri cephaneliğindeki her silahın evrensel olarak kullanılmasını, okulların ve hayati olmayan üretimin geçici olarak durdurulmasını, işçilere tam gelir sağlanmasını ve küçük işletmelerin desteklenmesini gerektirmektedir. Sıfır COVID denilen eliminasyon stratejisine yönelik halk desteğinin yetkililerin salgınları defalarca bastırmasına olanak sağladığı Çin’deki deneyim, pratikte hem eliminasyonun mümkün olduğunu hem de dünya çapında yaygınlaştırılması gerektiğini göstermektedir.
COVID-19 pandemisine ve geniş kapsamlı sağlık krizine verilecek akılcı bir yanıt, evrensel, toplumsallaştırılmış tıbbın kurulmasını gerektirmektedir. Dev sigorta şirketlerinin hakimiyetine son verilmeli ve kâr güdüsü tüm sağlık sisteminden çıkarılarak yerine ücretsiz ve herkes için erişilebilir yüksek nitelikli evrensel sağlık hizmeti getirilmelidir.
45. İklim değişikliğini tersine çevirmek ve çevreyi korumak üzere dünya ekonomisinin aklıcı bir şekilde yeniden düzenlenmesi için. İnsanlığın karşı karşıya olduğu pek çok çevre felaketi arasında belki de en tehlikelisi küresel ısınmanın neden olduğu iklim değişikliğidir. Bu, fosil yakıtların ve diğer doğal kaynakların özel kâr temelinde kapitalist sömürüsünden kaynaklanmaktadır. İklim değişikliği gerçeği, yükselen okyanuslar, daha şiddetli fırtınalar ve tarımsal üretim üzerindeki etkisiyle yüz milyonlarca insanın hayatını tehlikeye atmakla kalmamakta, COVID-19 gibi ölümcül patojenlerin ortaya çıkması ve yayılması için gerekli koşulları da yaratmaktadır.
Ulus devlet sistemine dayanan kapitalizm, küresel çevre krizinin üstesinden gelmekten acizdir. İnsanlığı yaklaşan küresel felaketten kurtarmak için gereken teknik yöntemleri ve ekonomik yeniden yapılanmayı ancak uluslararası işçi sınıfının ilkeli bilim insanları ve mühendislerle işbirliği içindeki müdahalesi geliştirebilir.
46. SEP’in programının başarısı, işçi sınıfının bağımsız örgütlenmesini ve tüm kapitalist partilerden ve sınıf mücadelesini bastırma mekanizmalarından siyasi bağımsızlığını gerektirmektedir. Bu nedenle SEP şu çağrıları yapar:
47. Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı’nı (TK-Uİİ) inşa edin! İşçi sınıfı kendi çıkarlarını ilerletmek için sendikal aygıttan bağımsız gerçek kitle örgütleri -işyeri, fabrika ve mahalle eylem komiteleri- inşa etmelidir. Bu örgütler işçi sınıfının ihtiyaçlarından yola çıkmalı ve işçi sınıfı tarafından demokratik olarak denetlenmelidir. Bu örgütler, -çalışan ve işsiz, vasıflı ve vasıfsız, yerli ve göçmen, farklı sektör ve işyerlerindeki- işçi sınıfını birleştirmek ve kapitalist sınıfa karşı Amerika Birleşik Devletleri’nde ve tüm dünyada ortak mücadelelerini örgütlemek için giderek daha fazla sorumluluk almalıdır.
Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi, 2021 yılında Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı’nın kuruluşunu başlatırken şunları ifade etmiştir:
TK-Uİİ, uluslararası ölçekte fabrikalarda, okullarda ve işyerlerinde işçilerin bağımsız, demokratik ve militan taban örgütlerinin yeni biçimlerinin yapı iskeletini geliştirmeye çalışacaktır. İşçi sınıfı mücadele etmeye hazırdır. Ancak her direniş ifadesini bastıran gerici bürokratik örgütler tarafından eli kolu bağlanmaktadır…
Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı, Dördüncü Enternasyonal’in ve Sosyalist Eşitlik Partilerinin siyasi yardımıyla, kapitalist hükümetlerin ve sayısız ulusal, etnik ve ırksal şovenizmin ve kimlik siyasetinin gerici savunucularının işçi sınıfını çatışan gruplara bölme çabalarına karşı çıkarak, işçileri dünya çapında ortak bir mücadelede birleştirmeye çalışacaktır.
AFL-CIO’nun Amerikan emperyalizmini desteklemedeki merkezi rolü, aygıta karşı bağımsız bir taban hareketinin geliştirilmesi ile savaşa karşı mücadele arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır. UAW ve Shawn Fain’in Biden yönetiminin savaş gündemindeki merkezi konumu, Will Lehman’ın, iktidarın tabana devredilmesi ve TL-Uİİ’nin geliştirilmesi çağrısında bulunan sosyalist ve enternasyonalist bir program temelinde UAW başkanlığı için yürüttüğü 2022 seçim kampanyasının öneminin altını çizmektedir. Lehman, sendika aygıtının devletle ittifak halinde sistematik olarak yürüttüğü seçimleri gizleme kampanyasına rağmen 5.000 oy alarak, işçi sınıfı içinde sendika bürokrasilerine karşı bir başkaldırı ve sosyalist politikalar lehine geniş bir destek tabanı olduğunu ortaya koydu.
48. İşçi sınıfının siyasi bağımsızlığı için. Bu program uğruna -işçi sınıfının toplumsal ihtiyaçları, demokratik hakların savunulması, savaşa son verilmesi için- verilen mücadele, her noktada işçi sınıfının bağımsız siyasi örgütlenmesinin gerekliliğini gündeme getirmektedir. İşçi sınıfının Demokratik Parti ve ABD’deki kapitalist iki partili sistem çerçevesinde kendi çıkarlarını ilerletmesi mümkün değildir.
Sosyalist Eşitlik Partisi, işçi sınıfının bağımsız siyasi seferberliğini engellemeye çalışan tüm siyasi eğilimlere karşıdır. SEP; Demokratik Parti’nin kitle baskısı yoluyla sola itilebileceğini iddia eden, ismen “sosyalist” gruplar da dahil olmak üzere, tüm orta sınıf örgütlerine karşı çıkar. Onların bu tutumu, işçi sınıfının kendi bağımsız siyasi partisini kurmasını engellemeyi amaçlamaktadır. Jill Stein (Yeşil Parti) ve Cornel West’in seçim kampanyaları, kapitalizme karşı çıkmadan savaşa ve eşitsizliğe karşı çıkılabileceği hayalini beslemektedir. Onlar, üst orta sınıfın kapitalist sisteme ve emperyalizme göbekten bağlı kesimleri adına konuşuyorlar.
49. Bir işçi devleti için. SEP’in amacı kapitalist devletin mevcut kurumlarını reforme etmek değil, kapitalist devleti ortadan kaldırmak ve yeni siyasi yapılar ve bir işçi hükümeti kurmaktır. Yani, işçi sınıfı tarafından ve işçi sınıfı için, emekçilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere gereken sosyalist politikaları uygulayacak bir işçi sınıfı hükümeti. Bir işçi devleti, devrimci kitlesel mücadeleler sırasında ortaya çıkan ve nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan işçi sınıfını temsil eden katılımcı demokrasinin yeni biçim ve yapılarına dayanmalıdır.
İşçi sınıfının uluslararası birliği ve dünya sosyalist devrimi için!
50. Sosyalist Eşitlik Partisi, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki işçi sınıfının çıkarlarının ancak tüm dünyadaki işçi sınıfının birleşik hareketinin bir parçası olarak savunulabileceğini savunur.
51. Amerika Birleşik Devletleri’nde işçilerin karşı karşıya olduğu sorunlar, özünde dünyanın diğer bölgelerindeki işçilerin karşı karşıya olduğu sorunlarla aynıdır. Tırmanan küresel savaş, devam eden COVID-19 pandemisi, iklim değişikliği, eşitsizlik, faşizm ve diktatörlüğün yükselişi - bunlar salt Amerikan sorunları değildir. Bunlar küresel çözümler gerektiren dünya sorunlarıdır.
52. Kapitalizm küresel bir ekonomik sistemdir. Devasa ulusötesi şirketler en ucuz işgücü ve hammadde için yeryüzünü taramakta ve dünya pazarı için üretim yapmaktadır. Aynı bankalar ve mali piyasalar her ülkede politikaları dikte etmektedir. Üretim küresel olduğu için kitle toplumunun sorunları ancak uluslararası bir sosyalist program temelinde çözülebilir.
53. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki SEP, Sosyalist Devrimin Dünya Partisi olan Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK) ile siyasi dayanışma içindedir. ABD’deki SEP’in görevi, işçi sınıfı içinde, Lev Troçki’nin Rus Devrimi’ne yönelik Stalinist ihanete karşı çıkarak 1938’de kurduğu hareket olan Dördüncü Enternasyonal’in uluslararası perspektiflerini temel alan sosyalist bir önderlik geliştirmektir.
54. SEP’in 2024 seçim kampanyası, Amerika Birleşik Devletleri’nde ve tüm dünyada işçi sınıfı için ileriye giden tek yol olan bu perspektif uğruna mücadele edecektir.