Lev Troçki suikastının 80. yıldönümü üzerine yazı dizisinin dördüncü bölümü. Diğer bölümler için:
Birinci Bölüm | İkinci Bölüm | Üçüncü Bölüm | Dördüncü Bölüm | Beşinci Bölüm | Altıncı Bölüm
Troçki’nin 24 Mayıs 1940’taki suikast girişiminden mucizevi kurtuluşunun yalnızca geçici bir erteleme olduğu ortaya çıktı. GPU, Troçki’yi öldürmek için derhal alternatif bir planı devreye soktu. Bir sonraki girişim, ağır silahlı katiller ekibi tarafından değil, yalnız bir suikastçı eliyle gerçekleştirilecekti. Bu görev için GPU tarafından seçilen İspanyol ajan Ramon Mercader, 1938 gibi erken bir tarihte sevgilisi Sylvia Ageloff tarafından Dördüncü Enternasyonal çevresi ile tanıştırılmıştı. Ageloff, Dördüncü Enternasyonal ve Sosyalist İşçi Partisi (SWP) için kuryelik yapmış gibi görünse de, SWP ile özel ilişkisi belirsizliğini koruyor.
Ageloff’un Dördüncü Enternasyonal ile olan üst düzey bağlantılarını kendisinin kişisel ve siyasi saflığıyla bağdaştırmak güç. Yaklaşık iki yıl süren yakın bir ilişki sırasında, çok garip sevgilisinin etrafında dönen, göze batan anormallikleri, çelişkileri ve sırları ya fark etmemiş ya da kaygılarını gizlemiştir: birden çok kimliği (Frank Jacson, Jacques Mornard, Vandendresched), son derece şüpheli ticari faaliyetleri ve sınırsız nakit kaynağı. Erkek arkadaşında çok yanlış bir şeyler olduğu ve kesinlikle Troçki’ye yaklaşmasına izin verilmemesi gereken türde bir insan olduğu, hiçbir zaman—ya da suikasttan sonra şüpheci ve inanmayan Meksikalı savcılara bunu iddia edene kadar—Ageloff’un aklına gelmemişti.
1940 baharında Jacson-Mornard, devrimci önderle tanışmaya hiç ilgi göstermeden, Troçki’nin muhafızlarına kendisini takdim etmek için Ageloff’un sağladığı fırsatı kullandı. Ageloff’u araçla sık sık Avenida Viena’daki villaya götüren Jacson-Mornard, Ageloff işini bitirene kadar dışarıda beklemekten memnun görünüyordu. Ama muhafızlarla sohbet ediyor ve Troçki’nin yakın dostları olan Alfred ve Marguerite Rosmer ile dikkatli bir şekilde ilişki geliştiriyordu. Onlarca yıldır devrimci hareket içinde olmalarına rağmen, bol bol parası ve boş zamanı olan sözde apolitik iş adamı Jacson-Mornard hakkında tuhaf hiçbir şey görmediler. Fransa doğumlu çift, Belçikalı olduğunu iddia eden İspanya doğumlu ajanın aksanını fark edememişti.
Jacson-Mornard, 24 Mayıs saldırısından dört gün sonra yerleşkeye ilk kez girdi ve Troçki ile kısaca tanıştı. Jacson-Mornard, Coyoacán’a bir gelişinde, villanın dış duvarlarını güçlendiren muhafızlara yaklaşmıştı. Ona, yeni bir GPU saldırısına hazırlandıklarını söylemişlerdi. Jacson-Mornard, çalışılmış bir sıradanlıkla, GPU’nun Troçki’nin hayatına yönelik bir sonraki girişiminin farklı bir yönteme başvuracağı görüşünü ifade ediyordu.
Troçki’nin çalışması, alışılagelen yorucu temposunda devam etti. 24 Mayıs komplosunun ifşa edilmesi ve Meksika Komünist Partisi ile Stalinistlerin kontrolündeki sendikaların ve basının, saldırının Troçki tarafından planlanan ve destekçileri tarafından icra edilen bir “kendi kendine yapılan saldırı” olduğu şeklindeki küstah iddialarının çürütülmesiyle yoğun bir şekilde meşgul olmasına rağmen Troçki, II. Dünya Savaşı’nın gelişmesini dikkatle takip ediyordu. Haziran ortasına gelindiğinde, Fransa teslim olmuş ve Hitler’in orduları Batı Avrupa’ya hâkim durumdaydı. İşçi sınıfının başına benzeri görülmemiş boyutlarda bir trajedi gelmişti. Troçki, Fransa’nın yenilgisinden iki gün sonra, 17 Haziran 1940’ta yazdığı kısa bir notta şunları belirtmişti:
Fransa’nın teslim olması basit bir askeri olay değildir. Avrupa felaketinin bir parçasıdır. İnsanlık artık emperyalizm rejimi altında yaşayamaz. Hitler bir rastlantı değildir; tüm uygarlığımızı ezmekle tehdit eden emperyalizmin yalnızca en tutarlı ve en canavarca ifadesidir. [1]
Hitler’in korkunç suçları, kapitalizmden ve emperyalizmin zehirleyici küresel politikasından kaynaklanmıştı. Ancak Hitler’in Batı Avrupa’yı fethetmesi, Stalin’den aldığı yardımla mümkün olmuştu. Diktatörün işçi sınıfına yönelik ihanetleri—önce demokratik emperyalistlerle kurduğu “halk cephesi” ittifakları, sonra da aniden Hitler’le anlaşması—işçi sınıfının kafasını karıştırmış ve Nazi Almanyası’nın askeri pozisyonunu güçlendirmişti. “Stalin, Avrupa’daki ve başka yerlerdeki halk kitlelerinin moralini bozarak, Hitler’in hizmetindeki bir ajan provokatör rolü oynamıştır. Fransa’nın teslim olması bu tür politikaların sonuçlarından biridir,” diye yazmıştı Troçki. Stalin, SSCB’yi “uçurumun eşiğine” getirmişti. Troçki, Hitler’in “Batı’daki zaferleri, Doğu’ya doğru devasa bir hamle için yalnızca hazırlıktır” uyarısında bulunuyordu. [2] Neredeyse tam bir yıl sonra, 22 Haziran 1941’de, Hitler, Barbarossa Harekâtı’yla Sovyetler Birliği’nin istilasını başlatıyordu.
24 Mayıs baskınından kaynaklanan siyasi ve güvenlik meseleleri ile Avrupa’da çığır açan olaylar, SWP önderlerinden oluşan, partinin kurucusu ve önderi James P. Cannon başkanlığındaki bir heyetin Meksika’yı ziyaret etmesini zorunlu kılmıştı. Troçki, 12-15 Haziran tarihleri arasında SWP’nin savaş koşullarındaki siyasi çalışmasına ilişkin kapsamlı bir tartışmaya katıldı. Tartışmaya, Troçki ile Cannon dışında Charles Cornell, Farrell Dobbs, Sam Gordon, Antoinette Konikow, Harold Robins ve Joseph Hansen katılmıştı. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin 1970’ler ve 1980’lerde elde ettiği uzun süre gizlenen belgeler, Hansen’ın bir GPU muhbiri olduğunu kanıtlayacaktı.
Bu tartışmanın düzenlenmemiş bir stenografik raporu SWP üyelerine dağıtılmıştı. Gündemdeki ilk madde olan Dördüncü Enternasyonal’in Olağanüstü Konferansı raporu üzerine tartışma kayda geçirilmedi. Tartışmaların kelimesi kelimesine kaydı, gündemdeki ikinci madde olan “Savaş ve Perspektifler” ile başlıyor. Troçki’nin bu tartışmaya yaptığı katkılar, partinin emperyalist savaşa ilkeli muhalefetinin küçük burjuva pasifizmi ile karıştırılmaması veya hiçbir şekilde onunla ilişkilendirilmemesi gerektiğini vurguluyordu.
Amerika Birleşik Devletleri’nin savaşa girmesi kaçınılmazdı. Troçki, SWP’nin, savaşa yönelik ilkeli muhalefeti, ulusal şovenizme uyarlanmadan, işçilerin bilinciyle kesişen etkili bir devrimci ajitasyona dönüştürmek zorunda olduğunu ısrarla vurguladı.
Askerileşme şu anda muazzam bir ölçekte devam ediyor. Ona pasifist ifadelerle karşı çıkamayız. Askerileşme, işçiler arasında yaygın desteğe sahip. Kafası karışık sınıfsal duygularla Hitler’e karşı duygusal bir nefret taşıyorlar. Muzaffer haydutlardan nefret ediyorlar. Bürokrasi, mağlup gangstere yardım etmek için bunu kullanıyor. Bizim vardığımız sonuçlar tamamen farklıdır. Ancak bu duygu, son hazırlık döneminin kaçınılmaz temelidir. [3]
SWP’nin karşı karşıya olduğu zorlu görev, genç işçilere yönelik, orduya alınırken bile sınıf bilincini geliştiren bir yaklaşım geliştirmekti. Parti, ajitasyonunu “sınıfsal bir temele” yerleştirmek zorundaydı. [4] Troçki, partinin alması gereken tutuma dair örnekler verdi:
Biz, size sığır muamelesi yapan, sizi ölmeye gönderen burjuva subaylara karşıyız. Burjuva subayların aksine biz, işçilerin ölmesinden endişe duyuyoruz. İşçi subaylar istiyoruz.
İşçilere şunu söyleyebiliriz: Biz devrime hazırız. Ama siz değilsiniz. Ama bu durumda her ikimiz de kendi işçi subaylarımızı istiyoruz. Bizi subay olarak yetiştirecek özel işçi okulları istiyoruz…
Altmış Ailenin kontrolünü reddediyoruz. İşçi-askerlerin koşullarının iyileştirilmesini istiyoruz. Onların hayatlarının korunmasını istiyoruz. Boşa harcanmasını değil. [5]
13 Haziran Perşembe günü, tartışma, SWP’nin 1940 başkanlık seçimine yönelik politikasına döndü. Hâlihazırdaki Demokratik Partili başkan Franklin Roosevelt, üçüncü dönem için aday oluyordu. Parti ise kendi adayını çıkarmamıştı. “Hangi başkan adayına oy vermeleri gerektiğini sorduklarında işçilere ne söyleyeceğiz?” sorusuna Cannon şu yanıtı vermişti: “Böyle utanç verici sorular sormamalılar.” [6]
Troçki, SWP’nin neden Roosevelt’e karşı bir aday çıkarmak üzere bir sendikalar kongresi çağrısı yapmamış olduğunu sordu. “Tamamen kayıtsız kalamayız,” diyen Troçki şöyle devam ediyordu: “Etkiye sahip olduğumuz sendikalarda pekâlâ Roosevelt’in bizim adayımız olmadığını ve işçilerin kendi adaylarının olması gerektiğini ısrarla belirtebiliriz. Bağımsız bir işçi partisi [talebi] ile bağlantılı olarak ülke çapında bir kongre talep etmeliyiz.” [7]
Troçki, Amerikan Komünist Partisi’nin başkan adaylığı sorununu gündeme getirdi. Komünist Parti, Saldırmazlık Paktı’nın imzalanmasından sonra ABD’nin savaşa girmesine muhalif bir tutum takınmıştı. Stalinist önderliğin bu manevrası, kuşkusuz, bütünüyle Kremlin’in dış politikası tarafından belirleniyordu. Ancak Komünist Parti üyeleri arasında ciddiye alınmıştı. Bu, SWP’nin Stalinist işçiler arasında müdahalede bulunması için bir fırsat sağlamıyor muydu? Troçki, kendi adayı bulunmayan SWP’nin, Komünist Parti önderi Earl Browder’ın başkanlık kampanyasına eleştirel destek vermeyi düşünmesini önerdi. Stalinist önderlik tarafından kafaları ne kadar karıştırılmış olursa olsun, parti üyeleri arasında azımsanmayacak sayıda sınıf bilinçli unsurlar vardı. SWP’nin zamanında bir siyasi manevra yapması ve ABD’nin savaşa girmesine yönelik mevcut muhalefeti temelinde Komünist Parti’nin kampanyasına eleştirel destek vermesi, Stalinist işçilere ulaşma olanağı yaratacaktı.
Troçki’nin önerisine, Cannon ve tartışmaya katılanların neredeyse hepsi şiddetle karşı çıktı. Stalinistlere karşı sert mücadeleyle geçen yıllar sırasında, SWP’nin sendikalar içindeki etkisi, sendikal bürokrasinin “ilerici” kesimleriyle ittifaklar geliştirmeye gerektirmişti. Troçki’nin önerdiği manevra, bu ilişkilerin altını oyacaktı.
Troçki, SWP’nin, siyasi olarak Roosevelt ve Demokratik Parti çizgisindeki “ilerici bürokratlar”a yaklaşımına eleştirel yaklaşıyordu. “Bu ilerici bürokratlar,” diyordu Troçki, “Stalinistlere karşı mücadelede bir danışman olarak bize yaslanabilirler. Ama ilerici bürokratlara danışmanlık rolü uzun vadede pek bir şey ifade etmez.” [8]
Troçki’ye karşı çıkan Antoinette Konikow—1920’lerin başında Sol Muhalefet’in ilk Amerikalı destekleyicilerinden biri—Dan Tobin (Teamsters lideri) ve John L. Lewis (Birleşik Maden İşçileri sendikası lideri) gibi Amerikan AFL liderlerinin, Stalinistlerden farklı olarak Troçkistleri öldürmeye kalkışmayacağını söyledi.
Troçki ise verdiği yanıtta şöyle diyordu: “Bundan emin değilim. Eğer başkan seçilir ve savaş gelip dayanırsa, Lewis bizi oldukça becerikli bir şekilde öldürür.” [9]
Troçki, SWP’nin, kendisinin önerdiği politikayı benimsemesinde ısrar etmedi. Fakat tartışma 14 Haziran Cuma günü devam ederken, partinin ilericilere yönelişine sert bir eleştiri getirdi.
Kritik noktanın çok net olduğunu sanıyorum. İlericilerle—sadece sahtekârlarla değil dürüst tabandakilerle de—bir blok içindeyiz. Evet, dürüst ve ilericiler; ama ara sıra, dört yılda bir Roosevelt’e oy veriyorlar. Bu, belirleyicidir. Siz, Bolşevik bir politika değil; bir sendika politikası öneriyorsunuz. Bolşevik politikalar sendikaların dışında başlar. İşçi, dürüst bir sendikacıdır ancak Bolşevik siyasetten uzaktır. Dürüst militan gelişebilir ama bu Bolşevik olmakla aynı değildir. Sizler, Rooseveltçi sendikacıların gözünde tehlikeli hale gelmekten korkuyorsunuz. Öte yandan onlar, size karşı Roosevelt’e oy vermekten zerre kadar korkmuyorlar. Biz açığa çıkmaktan korkuyoruz. Eğer korkarsanız, bağımsızlığınızı yitirir ve yarı Rooseveltçi haline gelirsiniz. Bu, barış zamanında bir felaket değildir. O bizi savaş zamanında açığa çıkaracaktır. Onlar bizi ezebilirler. Bizim politikamız fazlasıyla Roosevelt yanlısı sendikacılıktan yana. Bunun doğru olduğunu Northwest Organizer’da [Teamsters’ın Minneapolis’teki 544. Şubesi’nin SWP tarafından düzenlenip denetlenen gazetesi] fark ettim. Bunu daha önce tartışmıştık ama tek bir sözcük bile değişmedi. Roosevelt yanlısı sendikacılığa uyarlanmak bir tehlike, berbat bir tehlikedir. Seçimlere hiçbir cevap vermiyorsunuz, bir cevabın başlangıcı bile yok. Ancak bir politikamız olmalı. [10]
Troçki, tartışmanın son günü olan 15 Haziran Cumartesi günü, SWP’nin sendikalardaki ilericilere uyarlanmasına yönelik eleştirilerini sürdürdü.
Bana öyle geliyor ki, sendikal faaliyetimizde bir tür pasif uyarlanma fark edilebilir. Bu doğrudan bir tehlike değil ama yönelimde bir değişimin gerektiğine işaret eden ciddi bir uyarıdır. Çok sayıda yoldaş, parti faaliyetinden çok sendikadaki faaliyet ile ilgileniyor. Partiye daha fazla bağlılığa, daha keskin manevra yapmaya, daha ciddi sistematik teorik eğitime ihtiyaç var; tersi durumda sendikalar yoldaşlarımızı özümseyebilir. [11]
SWP’nin 1940 seçimlerindeki politikası üzerine tartışma sonuçlandırılırken son bir mesele ortaya çıktı: Komünist Parti, işçi hareketinin meşru bir parçası olarak görülebilir miydi? Troçki kesin olarak şu yanıtı verdi:
Elbette Stalinistler, işçi hareketinin meşru bir parçasıdır. Önderlerinin GPU’nun belirli amaçları için kötüye kullanılması ile Kremlin’in amaçları için kötüye kullanılması farklı şeylerdir. [Stalinistler] Diğer muhalif işçi bürokrasilerinden hiç de farklı değildir. Moskova’nın güçlü çıkarları Üçüncü Enternasyonal’i etkiliyor ama temelde farklı değil. Elbette GPU kontrolünün terörünü farklı bir şekilde ele alıyoruz; onunla her türlü yolla mücadele ediyoruz, burjuva polisiyle bile. Ama Stalinizm siyasi akımı, işçi hareketi içindeki bir akımdır. [12]
Troçki, Stalinistlerin işledikleri suçlara karşın—kendi hayatına yönelik girişimin üzerinden sadece üç hafta geçmişti—Stalinizmin nesnel bir şekilde değerlendirilmesi konusunda ısrarcıydı: “Onları nesnel Marksist bakış açısıyla değerlendirmeliyiz. Çok çelişkili bir olgular. Esas olarak Ekim’le başladılar, deforme oldular ama büyük cesaretleri var.” [13] Troçki’nin önerdiği manevranın amacı, Stalinist saflardaki bağlılık duygularındaki bu çelişkiyi kullanmaktı:
Bana kalırsa, Ekim’in kristalleşmesinden yola çıkan bu işçileri kazanmayı umabiliriz. Onları olumsuz görüyoruz; bu engel nasıl aşılır. Tabanı tepeye karşı çıkartmalıyız. Moskova çetesini gangsterler olarak görüyoruz ama taban kendisini gangster olarak değil devrimci olarak görüyor… Eğer onlara durumu anladığımızı, ortak bir dilimizin olduğunu gösterirsek, onları önderlerinin aleyhine döndürebiliriz. Eğer yüzde beşini kazanırsak, partinin sonu gelir. [14]
Troçki ile SWP delegasyonu, Komünist Parti’nin adayına eleştirel destek verilmesi önerisi konusunda bir anlaşmaya varamadı; Troçki de bu konuda ısrar etmedi. Bu fark, Troçki’nin Sosyalist İşçi Partisi ile ilişkisini zayıflatmadı ve tartışmalar dostça sona erdi. Her halükarda, SWP’nin ilerici bürokratlara algılanabilir düzeyde bir uyarlanma göstermesiyle ilgili olarak, Troçki’nin eleştirileri parti üzerine yararlı bir etki yapmıştı. Birkaç hafta içinde Troçki, Northwest Organizer’ın siyasi güçlenmesini fark etmiş ve bundan olumlu bir şekilde söz etmişti.
Tartışmaya katılanlardan biri, sonradan, Troçki’nin siyasi tartışmalara pedagojik yaklaşımına ışık tutan dikkat çekici bir olayı hatırlıyordu. 1939’da Meksika’ya geçen ve Troçki’nin muhafızlarının lideri olan, New York doğumlu işçi Harold Robins, Troçki’nin KP’nin başkan adayına eleştirel destek verme sorununu gündeme getirdiği 13 Haziran sabahındaki tartışmaya katılmıştı. Robins’in 1987’de 79 yaşında ölmesinden sonra yazdığım anma yazısına, bana aktardığı, kişisel deneyimine dair bir olayı da eklemiştim:
Konuşma sırası geldiğinde, Harold, işçi sınıfına yönelik birçok ihanetlerini ve burjuva politikacılarla kölece işbirliklerini sıralayarak Stalinistleri zehir zemberek kınamaya başlamış. Harold, “Stalinistler ile Demokratlar arasında tek bir fark yok,” diye ilan etmiş.
Troçki elini kaldırmış ve Harold’ın sözünün arasına girmiş. “Bir soru sormam için bana izin verin, Robins yoldaş. Eğer Stalinistler ile Demokratlar arasında hiçbir fark yoksa neden bağımsız varlıklarını koruyor ve kendilerine Komünist diyorlar? Neden öylece Demokratik Parti’ye katılmıyorlar?”
Harold, bu basit sorular karşısında afallamış. Bu temel diyalektik dersi, Harold’a, kendi pozisyonunun yanlış olduğunu açıkça göstermişti. Ama hikâye burada bitmiyordu.
Mesele hâlâ karara bağlanmamışken toplantıya öğle yemeği arası verilmiş. Troçki, Harold’a yaklaşmış ve pozisyonunun ne olduğunu sormuş.
“Pekâlâ, artık senin haklı olduğunu düşünüyorum, Troçki yoldaş.”
“İhtiyar” memnuniyetle gülümsemiş. “Öyleyse, Robins yoldaş, bir blok oluşturmamızı ve toplantı yeniden başlayınca birlikte mücadele etmemizi teklif ediyorum.”
Harold, “İhtiyar”ın ciddi olduğuna inanamadığını düşündüğünü hatırlıyordu.
“Troçki neden Harold Robins ile bir blok kurmak istesin ya da buna ihtiyaç duysun ki?”
Yine de Troçki’nin teklifini kabul etmiş ve öğle oturumunun başlamasını sabırsızlıkla beklemeye başlamış. Ne var ki, öğle arası sona yaklaşırken, bir diğer muhafız, Charles Cornell, Robins’in yanına gelmiş. Cornell, öğleden sonra görevde kalacağı ve Troçki ile tartışmaya katılamayacağı için ağır bir hayal kırıklığına uğramış. Cornell, Robins’e kendisiyle yer değiştirmesi için yalvarmış ve Robins pes etmiş. Böylece Cornell tartışmaya giderken Robins mülk içinde devriyeye çıkmış.
Akşama doğru, toplantı sona erdikten kısa süre sonra, Harold kendisini birdenbire, kızgın olduğu apaçık görülen Troçki ile karşı karşıya bulmuş. “Neredeydin, Robins yoldaş?”
Harold, öğle yemeği arasında geçen olayları anlatmaya çalışmış. Troçki ise onun savunmalarını bir kenara itmiş. “Bir bloğumuz vardı, Robins yoldaş ve sen ona ihanet ettin.”
Harold, her ne kadar kendisini çok iyi göstermese de, bu tür olayları en ufak bir utanma duygusu olmadan anlatıyordu. Harold için bu olaylar, Troçki’nin, hayatının her alanında ve her koşulda ilkelere kararlı bir şekilde bağlı bir devrimci olarak mutlak bütünlüğünün değerli örnekleriydi.
Harold şöyle der gibiydi: tarihteki en büyük devrime önderlik eden, milyonlardan oluşan bir ordu örgütleyen ve uluslararası Marksist hareketin efsanevi figürleri ile yan yana çığır açan siyasi olaylara katılan işte bu adamdı. Ve yine aynı adam, Troçki, adı sanı bilinmeyen, sıradan üye “Jimmy Higgins” ile bir blok kurmayı önerebiliyor ve bu bloğa, bir zamanlar Lenin’le ittifakına yaklaştığı kadar ciddi bir şekilde yaklaşabiliyordu! Harold, Troçki’nin ahlaki büyüklüğünü aktarmak için “kendisini küçültmekten” ve gençlik hatalarını anlatmaktan fazlasıyla mutluydu. [15]
SWP liderleri, Coyoacán ziyaretleri sırasında villayı incelemiş ve yerleşkeyi saldırılara karşı güçlendirecek inşaat çalışmalarını onaylamışlardı. Troçki’nin korunması konusuna samimi bağlılıklarına karşın, çabaları rahatsız edici bir kişisel dikkatsizlik düzeyiyle baltalandı. 24 Mayıs saldırısında Sheldon Harte’ın oynadığı rol hakkında cevapsız sorular olmasına rağmen, SWP liderlerinin kişisel ilişkilerine karşı daha temkinli bir tutum sergilediklerine dair hiçbir belirti yok. Stalinist basında Troçki’ye karşı devam eden kampanya göz önüne alındığında, Meksiko’daki siyasi ortamın tehlikeli olduğu ve başkentin Troçki’yi ortadan kaldırmaya kararlı GPU ajanlarıyla dolu olduğu, SWP liderleri için açık olmalıydı.
Bütün bunlara rağmen, James P. Cannon ve Farrell Dobbs, 11 Haziran akşamı Hotel Geneva’da bir akşam yemeği davetini kabul etmiş ve daha sonra da başka bir yerde içki içmeye geçmişlerdi. İki SWP liderini davet eden kişi, Jacson-Mornard’dı. [16] Bu olay, suikastın ardından SWP önderliği tarafından yürütülen kısa bir iç soruşturma sırasında Cannon tarafından bildirilmişti. Ancak bu bilgi, parti üyelerinden gizlendi.
Sürecek
[1] “The Kremlin’s Role in the European Catastrophe,” Writings of Leon Trotsky 1939–40 içinde (New York: 1973), s. 290
[2] Age., s. 290–91
[3] “Discussions with Trotsky,” Writings of Leon Trotsky 1939–40 içinde, s. 253
[4] Age., s. 254
[5] Age
[6] Age., s. 260
[7] Age., s. 260–61
[8] Age., s. 266
[9] Age., s. 267
[10] Age., s. 271–73
[11] Age., s. 280–81
[12] Age., s. 282
[13] Age.
[14] Age
[15] A Tribute to Harold Robins, Captain of Trotsky’s Guard, David North (Detroit: 1987), s. 8–10
[16] Trotsky: Downfall of a Revolutionary, Bertrand M. Patenaude, (s. 270). Harper Collins e-books. E-kitap versiyonu.